Mýrýl da mýrýl...

Hükümeti ve özellikle Baþbakan Tayyip Erdoðan’ý eleþtirmede sýnýr tanýmayan yazarlardan birini okurken “Ömrümde böyle bir kin ve nefret görmedim” cümlesiyle karþýlaþýnca sarsýldým... Sarsýlmamýn sebebi þu: Ayný gün, o ve onun gibi yazarlara cevap olsun diye kaleme alýnmýþ yazýsýnda, bir baþka yazar da, ayný cümleyi kurmuþtu...

‘Kin’ ve ‘nefret’... Ýnançlý insanlarýn uzak durmasý tavsiye edilen iki tehlikeli duygu... “Bir topluluða olan kininiz, sizi adaletsizliðe sevk etmesin” diyor Kur’an (Maide Suresi, âyet 8). Ýnancý olmayanlarý anlatýrken de, “Onlar azgýnlýk ve nefret içerisinde debelenip durmaktadýrlar” diyor (Mülk Suresi, âyet 21).

Þu duruma bakýn: Ehl-i kýble iki yazar karþý cephelere düþmüþ, baktýklarý noktalardan, birbirlerini ‘kin ve nefret dolu’ olmakla tanýmlýyorlar...

Bunda bir yanlýþlýk olduðu kesin...

Üzerinde durulacak pek çok yön var da, herbiri birbirinden daha vahim sonuçlar çýkarmaya yarayacak o yönler üzerinde durmaktansa, þimdilerde ayrý cephelerden birbirine salvolar gönderenleri insafa davet etmekle yetinmek istiyorum.

Kendilerinden tek bir þey talep ederek: Yazýlarýný tamamlayýp gönderilmeye hazýr hale getirdikten sonra, hani bir yanlýþlýk yapmýþ olabilirim kuþkusuyla bir kez daha göz atarýz ya, iþte o zaman, ‘karþý cephe’ için kullandýklarý sýfatlarý kendi bulunduklarý cepheye uygulasýnlar...

Eðer baþkalarý için kullandýklarý sýfatlar, ithamlar, önyargýlar, onlarýn yerine kendilerini koyduklarýnda rahatsýz edici bulunmuyorsa mesele yok; ancak kendilerini rahatsýz eden her þey karþý tarafý müthiþ rencide edecektir. “Ömrümde böyle bir kin ve nefret görmedim” diyecek kadar hem de...

Politikacýlarýn aðzýna yakýþan cümleler yazarlarýn kalemine döküldüðünde sakil duruyor.

Televizyon tartýþmalarýna yüreðim artýk kaldýrmadýðý için bakamýyorum; okuduðum yazýlardan okurlarýn üzerine fýrlayacakmýþ gibi gelen bazý satýrlarýn verdiði rahatsýzlýk bana yetiyor. Çoðunu tanýdýðým için yazanlara hiç mi hiç yakýþtýramýyorum ‘kin’ ve ‘nefret’ saçan satýrlarý; savunageldikleri ilkelerle çeliþtiðini, hatta yanýnda yer aldýklarý kiþileri de rahatsýz ettiklerini düþünüyorum.

Okurlarý da...

Þimdikine benzer ortamlarda yalnýzca yazarlar kendilerini birer cephede bulmazlar; okurlar da taraf tutar hale gelebilir. Ancak okurlar, daha önce aðzýný bozduðunu pek görmedikleri yazarlarýný, düne kadar ‘kardeþ’ muamelesi yaptýklarý baþkalarýna, insaf ölçülerinin ötesinde bir üslupla saldýrýr bulunca bundan hoþlanýr mý sanýyorsunuz?

Olamaz böyle bir þey...

Elbette düzeyini düþürmeyen, söyleyeceðini olumsuz duygulara dökmeden en iyi biçimde ifade eden, muarýzýna bile haklý olduðunu düþündüren yazarlar da az deðil; ancak nedense onlarýn içinde yer aldýðý saflar zaman içerisinde seyrekleþmeye baþladý. Baþlarda daha çoktular, raðbetin farklý üsluplara aktýðýný görmüþ olmalýlar ki, onlardan bazýlarý da aðýzlarýný bozma yoluna gitti, gidiyor...

Gürültücü küfürbaz kalemler onlarla ortak deðerleri bulunmayanlarý sevindiriyor sadece; o tipler son zamanlarda ne kadar mutlu olduklarýný saklayamaz hale geldiler. Etekleri nasýl zil çalýyor, baksanýza...

Hiçbir savaþ ilânihâye devam etmiyor; bu savaþ da bir gün bitecek.

Eskiler “Söz uçar, yazý kalýr” demiþler, ama bugünün dünyasýnda söz de yazý da kalýcý; hatýrlanýyor ve yazanlarýn önüne konuyor...