MIRLEFT’te okyanusa gökkuþaðý karýþmýþ

Atlas Okyanusu kýyýsýnda bir þehir Mirleft. Kazablanka ile ünlü Fas'ýn bir kenti. Kadýnlarýn bedenleri baþtan aþaðý renkle örülü. Onlar yürüyünce sokaklarý sanki gökkuþaðý kaplýyor. Avrupalý turistlerin karavanlarýyla geldiði Mirleft, pek çok yabancýya ise ilaç olmuþ.

HER yolculuða farklý bir amaçla çýkýlýr. Sadece yeni bir yer görmek niyetiyle yola çýksanýz bile yuvaya bambaþka biri olarak dönersiniz. Kimi zaman deðiþiklik farkedilir boyutta olmasa da kimi yolculuklar insaný baþkalaþtýrýr. Dünya ve insanlýk için yapýlacak o kadar çok þey var ve “Bana ne” demeden iþin ucundan tutmak insana o kadar büyük haz veriyor ki. Bu hafta size anlatacaðým yolculuk hikayesi az zamanda yüzlerce kilometre yol yapan yolcusunu deðiþtirmiþ o yolculuklardan...

Þubatta, bu sayfada zaman zaman bahsettiðim konuk aðýrlama aðý Couchsurfing’in gönüllü arayan ve gönüllü çalýþmak isteyenleri buluþturan grubunda (Worldwide Volunteers) Faslý bir üyenin, Abdelhadi’nin duyurusunu gördüm. Atlas Okyanusu kýyýsýndaki Mirleft’te ilki düzenlenecek olan Deniz Belgeselleri ve Kýsa Film Festivali için gönüllü arýyorlardý. Nicedir Fas’a gitmek istediðim için “Ben gelirim” dedim. Festival mart ayýnýn ortalarýnda düzenlenecekti. Birikmiþ havayolu millerim de olunca hemen vergisini ödeyerek ödül biletimi aldým. Fas’a vize almadan gidebiliyor olmak da doðrusu iþimi kolaylaþtýrdý. Abdelhadi’ye yemek ve seyahat yazarý olduðumu, zaman zaman yemek kurslarý verdiðimi, ilgilenirlerse Türk mutfaðýndan deniz mahsullü tarifler içeren bir eðitim verebileceðimi söyledim. Teklifim hoþlarýna gitti. 

ÖRTÜLERDEN YANSIYAN ÇIÐLIK

THY Fas’ta sadece Kazablanka’ya uçtuðundan Mirleft’e gitmek için çok uzun bir yolculuk yapmam gerekecekti. Festivalin baþlamasýna iki gün kala Fas’a vardým, yolculuðu bölmek amacýyla þehre hiç uðramadan trenle Marakeþ’e gittim. Tanýmlara sýðmayan bu kentte ki onu baþka bir yazýda anlatacaðým, iki gün kalýp otobüs, dolmuþ taksi ve özel araçla Mirleft’e vardým. Ertesi gün gezerken ‘okyanusa karýþan gökkuþaðý’ tanýmlamasý yapacaktým kent için. Kadýnlarýn bedenlerini baþtan aþaðý saran örtüleri öyle renkliydi ki onlarý bir arada gördüðümde yürüyen gökkuþaðýyla karþýlaþmýþ gibi oluyordum. Kýtanýn en batýsýna itilmiþ, bir de üzerine okyanusla sýnýrlanmýþlýklarýný sarýndýklarý renklerle dýþa vuruyorlardý. Bir çýðlýktý sanki örtülerden yansýyan. “Ben buradayým, beni farkedin” çýðlýðý. Öyle hissettim. Hele bir imge var ki zihnimde, hala tüm canlýlýðýyla duruyor. Beyaz bir duvarýn önünde mavi bir bank, bankýn ucuna iliþivermiþ, mavili tonda örtüsüyle bir kadýn. Aramýzdaki mesafeye raðmen o ruhun sýkýþmýþlýðýný hissediyorum. Yanýna varsam, sýrtýný sývazlasam, elini okþasam, “Yalnýz deðilsin” desem ona. Oysa ortak bir dilimiz yok, selamlardan öteye geçemiyoruz. Çok özel bir fotoðraf karesi olduðunu biliyor ama o fotoðrafý bir türlü çekemiyorum. Hoþlanmýyorlar fotoðraflanmaktan, saygý duymak boynumun borcu.

TÜRK DÝZÝLERÝNÝ ÝZLÝYORLAR

Festivalin açýlýþý sahildeki bir restoranda yapýldý. Kumsala sahne kurulmuþ, arkada kocaman bir perde. Film gösterileri de orada olacak. Açýlýþ konuþmalarý baþladýðýnda Abdelhadi yanýma gelmiþ, “Sen de konuþma yapacaksýn” diyor. “Nasýl yani þimdi mi aklýna geliyor bana söylemek” desem de “Bu bizim için çok önemli ne olur” deyince kýramýyorum tabii. Sonuçta festivalin tek yabancý konuðu benim. Sunucu beni tanýtmak için mikrofonu eline alýp Türk dizilerinden bahsedince bir alkýþ koptu ki sormayýn. Meðer Fas’ta da çok izleniyormuþ bizim diziler. Abdelhadi’den öðrendiðim þekilde Berberi dilinde (azul), Arapça (salam) ve Türkçe ‘Merhaba’ diyerek selamladým onlarý. Ýngilizce bilmediklerinden çoðu ne dediðimi anlamadý ya olsun, hoþlarýna gitmiþ gibiydi söylediklerim.

Ertesi sabah Mirleft’i gezip bir lokantada seyahatimin en unutulmaz öðününü yedikten sonra yemek yapacaðým okulun yolunu tuttum. Ortalýk öyle kalabalýk ki. Mutfak bölümü öðrencileri, ev hanýmlarý, festival komitesinden birkaç kiþi. Öðrencilerin yardýmýyla iki balýk yemeðiyle fýrýnda kaþarlý, sebzeli karides yaptýk. Bir yandan Türk mutfaðýndan bahsettim onlara, merakla sorularýný sordular, sabýrla yanýtladým. Ýþimiz bitince teker teker fotoðraf çektirmek istediler. Öyle sevimli, öyle içtenlerdi ki onca yol tepip oraya varmýþ olmanýn yorgunluðunu unutturdular. Bana armaðan etmek üzere pastaneden kuru pasta almýþlar. Otele döndüðümde grup gelmeden beni doyuran aþçýya hediye ettiðim pasta yerini bulmuþ oldu.

Ertesi sabah ayrýlýk vakti. Eski Mercedes taksilerin bulunduðu meydana yürürken Mirleft’in hediyesi öyküleri düþündükçe kendimi gülümsemekten alamadým. Yaþlý bir Faslý çift ve bir Hollandalý kadýnla paylaþtýðým dolmuþ taksi bizi Tiznit’in taksi duraðýnda býraktýðýnda artýk önümde bambaþka coðrafyalar, yeni öyküler vardý ancak biliyordum ki bir duyuruyla baþlayan Fas maceram seyahat kavramýný yeniden kurgulamamý saðlayacak, ben artýk evime hep deðiþmiþ, dönüþmüþ ve büyümüþ olarak dönecektim.

Þekerim 780’e çýkýnca buraya geldim

BU daðýnýk, kendi halinde kent aslýnda sýradan bir Kuzey Afrika kenti. Þansý okyanusa kýyýsý olmasý. Bu nedenle baþta Fransýzlar olmak üzere pek çok Avrupalý aile karavanýyla geliyor, iklimden ve yörenin ucuzluðundan yararlanmak için. Ortaya bir garip resim çýkýyor. Bir yanda bembeyaz tenli, þortlu Batýlý kadýnlar, öte yanda cellabiyesini giymiþ, cüppeli esmer erkekler. Ailesi çölde yaþayan, Mirleft’teki taký dükkanýnda yapýp sattýklarýyla geçimini saðlayan Habib’in dükkanýnda tanýþtýðým “Þekerim 780’e fýrlayýp dünyayý kara görmeye baþladýðýmda iþimi býraktým, her þeyimi satýp buraya geldim” diyen Avusturyalý Stefan gibi nice Batýlý var burada yaþayan. “Sahip olduðum tek þey pasaportum ve kredi kartým. Bazen balýða çýkýyorum, tuttuðumu zeytinyaðý ve limonla piþirip yiyorum, burada saðlýðýma kavuþtum” diyen Stefan altý ayda bir Avusturya’ya gidip çocuklarýný görüyor, sonra yine Mirleft’e dönüyormuþ.

DÜNYAYI GÖNÜLLÜ GEZÝN

YURTÝÇÝNDE gönüllü gezginler için ilk aklýma gelen adres TaTuTa. Buðday Derneði’nin Gençtur ile ortak yürüttüðü proje kapsamýnda gönüllüler organik çiftliklerde ücret ödemeden kalarak bazý iþlere yardým edebiliyor. (WWOOF ise tüm kýtalarda yüzlerce organik çiftlikle gönüllüleri buluþturuyor.) Gençtur, 80’in üzerinde ülkedeki çalýþma kamplarýna katýlmak isteyenler için hizmet sunan bir seyahat acentesi. Bu kamplarda pek çok farklý iþ dalýnda çalýþýp dünyanýn çeþitli yerlerinden gelmiþ gönüllülerle tanýþýp yabancý dilinizi geliþtirebiliyorsunuz. Bir kýsmý sadece gençler için düzenleniyorsa da her yaþtan gönüllünün bu kamplara baþvurmasý mümkün. Ayrýca Couchsurfing sitesindeki gönüllülük grubunu takip edebilir, eðitsel veya çevresel iþlerde çalýþacak organizasyonlara baþvurarak seyahatlerinizi sadece bir yeri görerek deðil, bölge insanýný tanýyarak, dünyanýn daha iyi bir yer haline gelmesine destek olarak, belki de birilerinin hayatýný deðiþtirecek bir iþ yaparak geçirebilirsiniz.