Mısır, Cezayir olmasın

Mısır’da yaşananları anlamak için bundan yaklaşık 20 yıl önce Cezayir’de yaşananları doğru analiz etmek gerekir. Çünkü Cezayir deneyimini yok sayarak Mısır’da aynı hataları tekrar etmek demek hayatını kaybedecek yüzbinler ve kaybedilecek on yıllar anlamına gelebilir.

Bozulan ekonomi ve ona bağlı olarak gelişen kitlesel hoşnutsuzluğu azaltabilmek için, Cezayir’i bağımsızlığından beri tek parti olarak yöneten Ulusal Kurtuluş Cephesi, yani FLN (Front de Libération Nationale) 1988’de tek parti rejimine son verme kararını aldı ve anayasa 3 Kasım’da diğer partilere de izin verecek şekilde değiştirildi.

1989’da kurulan İslami Selamet Cephesi, yani FIS (Front Islamique du Salut) kısa sürede halkın yoğun ilgisini kazandı ve iktidarın doğal alternatifi haline geldi. 12 Haziran 1990 günü yapılan yerel seçimler FIS’in ezici zaferiyle sonuçlandı. Parti oyların % 54’ünü alırken 50 binin üzerinde nüfusu olan şehirlerin % 93’ünde yerel idareler FIS’in oldu.

1990 yerel seçimleri ise iktidardaki FLN’yi çok korkuttu. Parti içinde çok partili rejime geçmenin hata olduğunu iddia edenlerin sayısı arttı. Bu korkular doğrultusunda FLN genel seçimler öncesinde rakibine zarar verecek her türlü önlemi almaya çalıştı. Belediyelere karşı kısıtlamalara gidildi, hatta liderleri de dahil bazı FIS üyeleri tutuklandı ve seçimlere girmelerine mâni olundu.

Demokrasiye karşı ordu

Bu arada dış dünya ve ordu da hareketliydi. İslami bir partinin Cezayir’de iktidara gelecek olması içeride ve dışarıda seküler bir ittifak sistemi yarattı. FIS taraftarlarının Irak’ın işgal edilmesine karşı çıkmaları ise özellikle ABD’nin hiddetini çekti ve belki de FIS’e karşı darbede en önemli etkenlerden biri Amerika’nın tavrı oldu...

26 Aralık 1991 günü yapılan genel seçimlerin ilk ayağı beklenildiği gibi FIS’in zaferi ile sonuçlandı... Parti oyların % 48’ini alırken, 231 sandalyeden 188’ini alacak güce ulaştı. İkinci turun sonucu şimdiden belliydi, Cezayir’de ilk kez kurulan sandıklardan İslami bir parti iktidar olarak çıkacaktı. Bu durum kendisini ülkenin sahibi olarak gören ve yıllarca ülkeyi tek başına yöneten FLN ve Cezayir Ordusuiçin kabul edilebilir bir durum değildi.

11 Ocak 1992 günü ordu seçim sürecini iptal ederken, mevcut cumhurbaşkanını da istifaya zorladı ve Muhammed Boudiaf’ı yeni cumhurbaşkanı olarak atadı. Bekleneceği üzere FIS yasaklandı, liderleri ve üyeleri hapsedildi.

Ağır bedel

Halkın yarısının desteğini almış olmasına rağmen iktidara gelmesine izin verilmeyen, bununla da yetinilmeyip hapsedilmeye kalkılan FIS üyeleri bu durumu savaş ilanı saydılar ve Cezayir çok kanlı bir iç savaşın içine girdi. Çatışmalarda 200 binden fazla insan hayatını kaybetti ve ülke çok ağır sosyal ve ekonomik bir faturayı ödemek zorunda kaldı.

FIS’in kapatılması ile birlikte İslamcı gruplar parçalandı ve şiddeti, hatta terörü bir yöntem olarak benimseyen küçük gruplar ortaya çıktı. Cezayir’de demokrasi denemesinin çöküşü İslami grupları radikalleştirdi ve bir kısmını teröre bulaştırdı.

Tıpkı Cezayir’de olduğu gibi Mısır’da da ordu, Batı’nın da desteğiyle, seçimle gelen bir iktidarı İslami olduğu gerekçesiyle alaşağı etti. Bu bağlamda kimin haklı, kimin haksız olduğu bir yana Mısır’da tüm aktörler Cezayir hatalarını tekrar etmeden yola devam etmek zorunda.

Kitap Tavsiyesi: Steven Cook, Yönetmeden Hükmeden Ordular, Türkiye-Mısır-Cezayir, (İstanbul: HayyKitap, 2008) ve Hugh Roberts, Savaş Meydanı Cezayir, 1988-2002, (Kapı, 2006).