CHP heyetinin Mýsýr yolunu tutacak olmasý herhalde en çok Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu’nu rahatlatmýþtýr. Dýþ politikayý yerden yere vuran muhalefetin gerçekten derinlikli bir diplomasi açýlýmý keþfettiði ihtimali bazýlarýnýn akýllarýna gelebilirdi. CHP öyle yüksek sesle itiraz ediyordu ki akýllarýnda gerçekten parlak bir fikir olabilirdi! Belki Davutoðlu’nun da aklýný kurcalýyordu böyle ihtimal...
Türkiye’nin yalnýzlaþtýðý ve bütün komþularýyla düþman olduðu iddiasý üzerinden aylardýr dýþ politikayý eleþtiren ana muhalefet partisinin ortaya koyabildiði alternatif böylece görülmüþ oldu. Mýsýr darbesine koþmak...
Dýþiþleri Bakaný, bundan sonra gelecek eleþtirilere biraz da istihza tebessüm edebilir.
Ama kabul etmek lazým CHP de þöyle ya da böyle sistematik bir dýþ politika çizgisi de sunuyor. Darbe lideri Sisi’den önce Suriye diktatörü Esad’a, ardýndan da Irak’ýn seçilip seçilmediði hala belirsiz olan Baþbakaný Maliki’ye gitmiþlerdi.
Baþbakan’ý çekiþtirme turlarý
Bu ziyaret hattýnda elbette bir tutarlýlýk var.
Diktatör ve katliamcý yönetimler; özellikle Suriye ve Mýsýr rejimlerinin kim olursa olsun dünyaya birlikte fotoðraf verecek adamlara ihtiyacý bulunuyor. Ziyaret trafiðinin en güçlü ortak noktasý ise her birinin Baþbakan Erdoðan’dan hazzetmemesi... CHP’nin de hiç hazzetmediði malum. Mýsýr ziyareti de týpký Suriye ve Irak gibi Erdoðan’ý çekiþtirmek için son derece elveriþli programlar.
Kemal Kýlýçdaroðlu, Ankara’nýn Suriye konusunda inisiyatif aldýðý günlerde hükümeti “Araplarýn iþine karýþmayýn” diyerek uyarmýþtý. Hükümetin bu uyarýya kulak asmadýðýný görünce bu kez durumu dengelemek için kollarý sývamýþ görünüyor.
Elbette, Esad’a nasýl iyi geldiyse, Sisi yönetimine de ilaç gibi gelecektir CHP ziyareti...
Peki CHP’ye nasýl gelecek?
Deðiþim ve yenilenme artýk umutsuz bir hayal oldu ama CHP’nin iktidara gelmek gibi bir umudu var ise bunun da sorgulanmasý lazýmdýr.
Dýþ politika tercihlerini soðuk savaþ ve Eski Türkiye çizgisinde sürdürmekte ýsrar eden bir partinin iktidar hesabý olmamasý gerekir.
Esad’a, Sisi’ye marjinal bir parti veya dernek gidebilirdi. Mesela Ýþçi Partisi pekala bu ziyaretleri yapabilirdi. Sonuçta ülkeye döndüklerinde hesap verecekleri geniþ kitleler yoktur. Türkiye’ye demokrasi ve insan haklarý ekseninde bir politika vaat etmek zorunda deðiller. Daha içe kapalý, daha otokratik, daha dünyayla kopuk bir politik tercih Ýþçi Partisi’nin arzuladýðý bir çizgidir.
CHP için öyle mi deðil mi bilemiyoruz ama Esad’a, Sisi’ye koþmak tam da bunu söylemektir.
Daha az demokrasi, daha çok içe kapanma
CHP’nin ve Eski Türkiye’nin politikasý Araplarýn iþine karýþmamaktý ama bu kadar geriye gidiþi kimse düþünmemiþti. Ama “Erdoðan kompleksi” ana muhalefet partisini modern zamanlarýn dýþýna sürüklüyor.
Ýçerideki politik rekabet Kýlýçdaroðlu’na, “Madem Erdoðan, Suriye’nin ve Mýsýr karþýsýnda ve Maliki’yle iliþkileri gergin tutuyor o zaman ben de onlarýn yanýnda olmalýyým” dedirtiyor.
Bu tercihin tercümesinin kendi halinde küçük, fakir ve daha az demokrasiye rýza gösteren Türkiye demek olduðunu ýskalýyor.
CHP’nin aklýna Mýsýr’ýn Arap Baharý günlerinde deðil de darbe günlerinde gelmesi baþlý baþýna durumun yanlýþlýðýný anlatmaya yeter. Beþ bin yýl sonra ilk kez serbest seçim yapan ülkeyi deðil darbeyle, katliamla idare edilen ülkeyi merak etmek ne anlatýyorsa bu ziyaret de onu anlatýyor. Baþka söze gerek yok.