Mýsýr’daki darbeden sonra ‘kayýtlara geçsin’ diye ‘darbe kabul edilemez ama...’ diye baþlayan ve ülkenin ‘seçilmiþ’ baþkaný Muhammed Mursi’nin ‘günahlarýný’ saymaya giriþenleri hayret, ibret ve mide bulantýsýyla izliyorum.
Demokratlýk da cesaret gibi sýnanmadan anlaþýlamýyor yazýk ki.
Mursi’nin günah defterini açarken ‘gerçekleri gizlemenin’ ahlakiliðini sormak, hamamýn namusuyla ilgilenmek gibi geliyor. Ama son bir yýlý düþünürken sýk sýk 1996-97 Türkiyesi’nden kareler gözümün önüne gelince, yazmadan edemedim.
Binlerce yýl, kendini, Roma’yý, Bizans’ý zenginliðiyle doyuran Mýsýr’ýn son 200 yýlda nasýl ve neden yoksullaþtýðýný görmek için internetten wikipedia’ya bakmak yeterli. Mýsýr, bu iki asrý Britanya’nýn kurduðu ordu, batýlý þirketler, baðýmlý siyasi/ekonomik seçkinler ve yargýçlar ülkesi olarak geçirdi. Mursi’nin baþýnda olduðu Müslüman Kardeþer (Ýhvan-ý Müslimin) hareketi buna isyan hareketiydi. Ve bu isyan 2011’de patladý. Yerini oðluna býrakmayý düþleyen Hüsnü Mübarek, halkýn baskýsýyla istifa ederken, Ýhvan adayý Mursi ‘seçimle’ iþ baþýna geldi.
Mursi, 85 yýllýk baský ve acýlarýn tecrübesiyle devrim ya da ‘yapýsal reformlar’ yerine ‘uzlaþma’yý denedi. Ancak karþýsýnda ordunun liderliðinde bir ‘sistem’ vardý. Mýsýr ordusu, ülkeyi 60 yýldýr yöneten, ABD’den her yýl 1.5 milyar dolar yardým alan, emekliliði gelen generallerin ‘terfi’ gibi ülke ekonomisini kontrol altýnda tutan kurumlarýn/þirketlerin yönetim kurullarýna getirildiði siyasi ve ekonomik bir örgüttü. Yargý piramidi de bu örgütün kontrolünde yapýlanmýþtý. Sermaye, yönetici elitler ve medya da bu aðýn parçasýydý; bu aðdan besleniyordu.
Mursi, halkýn tepkili olduðu generalleri, kurumlarýn baþýndaki isimleri deðiþtirmek istedi; çoðuna izin verilmedi; her emekli generale bir yönetim kurulu üyeliði bulunamamasý askeri rahatsýz etti. Yüksek yargý, kararlarýyla siyaseti kilitledi. ‘Devlet’e göbekten baðlý ana akým gazete ve televizyonlar Mursi’yi ‘þeytanlaþtýran’ yayýnlara baþladý; iþsizlik ve yoksulluk ‘görülmemiþ biçimde’ artýyor, akaryakýt bulunamýyor, öte yandan Mursi Mýsýr’ý ‘Ýhvanlaþtýrýyor’du!
Bu yayýnlar 30 Haziran’da “Ordu göreve” manþetleriyle taçlandýrýldý!
Oysa, bütün etkin kurumlar ve þirketlerin baþýnda emekli generaller vardý; akaryakýt daðýtým aðýný yöneten petrol þirketleri dahil! 27 valinin 18’inin emekli general olduðu bir ülkede ‘Ýhvanlaþma’dan sözediliyordu! (Bu verileri aldýðým Habertürk dýþ politika editörü Özcan Tikit’i takibe almanýzý öneririm.)
‘Günahlar’ listesinin arkasýnda ‘ordu ve ona biat etmiþ yapýlarý’ görmemek için kör ya da kasýtlý olmak lazým.
Ya da meselenin bu olmadýðýný ne Mýsýrlýlar ne de biz hala anlamadýk!
Görünen o ki, Ortadoðu ve Afrika’nýn siyasi haritasýný çizen irade, yol haritasýný da çiziyor. Yolu deðiþtirmek isteyeni de deðiþtiriyor... ABD ve Avrupa, ‘darbe’ yerine ‘görevden alma’ dedi; þimdi de ‘sistemin’ baþýna bir ‘genel vali’ getirmeye çalýþýyor. Müslüman Kardeþler ise sakince beklemeye çekildi. Geçmiþ tecrübeleri, baþarýnýn þiddetle deðil sabýrla, demokratikleþerek geldiðini gösterdi. Þimdi ‘darbe maðduriyeti’ en büyük siyasal direniþ güçleri olacak.
Darbecilerin ‘kýsa sürede demokrasiye geçme’ sözü, darbeye darbe diyemeyen Batý ve batýcýlarý tatmin etmiþ. 1980 darbecileri de ‘demokrasiye’ geçmiþti. MGK, yargý, OYAK gibi kurumlarý ‘her günü 12 eylül gibi yaþatmak’ üzere yapýlandýrarak!.. O yapý da, yerleþik siyasi-ekonomik aktörler ve medya eliyle 1996’daki Refah-Yol hükümetini 8 ayda bitirmiþti.
Yargýda askeri hakimlerin olduðu, ordu þirketinin her alanda dev bir holdinge dönüþtüðü, emekliliði gelen generalin devlet eliyle büyütülen ‘özel’ þirketler, medya kuruluþlarý, bankalar ve ‘cumhuriyet kurumlarý’nýn yönetimine ‘terfi ettiði’ 90’lar Türkiyesi’ni hatýrlayýn. ‘Dün’ gibi deðil mi?..
Belki bu yüzden ‘Tankýn önüne ilk ben çýkarým ama...’ diyen ‘tank demokratlarý’ yeniden türedi; 28 Þubat kalemleri 1997 ayarlarýna döndü.
CHP, sevinç çýðlýklarýný sadece twitter’da deðil TBMM kürsüsünde atacak kadar heyecanlandý. Genel Baþkan Kýlýçdaroðlu, “Demokrasiyi sadece sandýktan ibaret sananlarýn yanýldýklarýný görüyoruz. Askeri darbeler hiçbir zaman kabul edilemez. Eðer siz uzlaþmayý bir tarafa býrakýr, benim dediðim olsun derseniz ... (burada biraz duruyor-M.K) yüz binlerce kiþiyi Tahrir Meydaný’ndan uzaklaþtýramazsýnýz” diyecek kadar tutabildi kendini.