Mýsýr ve Suriye iliþkisizliðimiz zaten Britanya’nýn da hedefi...

Seçtiðimiz hafta Araþtýrma ve Kültür Vakfý bünyesindeki hanýmlar, deðerli hocamýz Fatma Kutluoðlu öncülüðünde, Reyhanlý’daki Suriyeli kardeþlerimizi ziyarete gittiler. 

Savaþýn yetim býraktýðý çocuklarýmýzla, vahþetin yerinden yurdundan koparttýðý annelerimizle, sessiz sedasýz ama cidden sahici bir buluþmaydý bu. Beþ ayrý yetimhanenin yaný sýra Suriyeli kardeþlerimizin giysi ihtiyacýný karþýlayan dikiþ atölyeleri ve Suriye’de meslek sahibi kadýnlarýn öncülüðünde kurulmuþ himaye maksatlý derneklerle de buluþtular bu üç günlük programlarýnda.

Mali yardým ve destek elbette çok önemli ama AKV’nin Reyhanlý temaslarýndan benim aldýðým en önemli ders; iç savaþ ve zulmün insanlarda derin bir güvensizliðe hatta þoka yol açtýðýdýr. Yani maddi yoksullukla mücadele edilir de yaþanan manevi infilaklar nasýl onarýlýr, emin deðilim.  Düþününüz ki, bir akþam tam yer sofrasýnda yemek yerken evinizin kapýsý kýrýlýyor, babanýz gözlerinizin önünde öldürülüyor, kýz kardeþlere gözlerinizin önünde tecavüz ediliyor, yedi sekiz kiþilik aileden geriye, altý yaþlarýndaki bir çocuktan baþka kimse kalmýyor.

Reyhanlý’daki rehabilitasyon merkezlerinde, yetim ve dullarýn barýndýðý kamplarda gözlerinin içindeki pýrýltýyý yitirmiþ o kadýnlar ve çocuklar arasýnda sadece mali destekle onarýlamayacak baþka derin bir kýrgýnlýða tanýklýk ediyorsunuz.

***

Bosna faciasýyla birlikte ‘’tecavüz’’ uluslararasý savaþ hukukunun gündemine girmiþti. Sýrplar tarafýndan o kadar sistematik bir silah þeklinde kullanýlýyordu ki tecavüz, Savaþ Suçlarý Mahkemesi ‘’tecavüz’’ü de savaþ suçu kapsamýna almak durumunda kaldý.

Bugün Suriye’deki iç savaþ krizinin henüz tam anlamýyla dile getirilmese de en acý ve belki de silinmesi en imkansýz, en zorlu belalarýndandýr tecavüz bahsi... Ki bu menhus suç, hele çocuklara yönelik iþlenmiþse. Ýnsaný þeytandan daha aþaðý bir hale indiren bu suçun Suriye krizinde iþleniyor oluþu ise insana neredeyse aklýný kaybettirecek bir bahis... Çocuk tecavüzünü savaþ silahýna dönüþtüren kiþilere binlerce kere lanet olsun...

Ortadoðu’da ‘’2. Skyes-Picot dönemi’’nde estirilen nefret rüzgarlarý kardeþi kardeþin kanýna, namusuna, yurduna göz dikmiþ birer eþkýyaya çevirdi. Amerikan iþgaline karþý kýlý kýpýrdamayan Suriye ve Ýran, iþ Suriye halkýna zulme gelince, nasýl da birbirleriyle yarýþýr haldeler? Özellikle Ýran’ýn hali, tam bir hayal kýrýklýðýdýr. Katliamcýlar arasýnda yakalanan rütbe sahibi komutanlarýndan Lübnan Hizbullahýna kadar formel/informel tüm uzantýlarýyla Ýran, Suriye’de iþlenen insanlýk suçlarýna ortaktýr ne yazýk! Yazýk diyorum; zira 1979’daki Ýran Ýslam Devrimi, Suriye krizinde bitmiþtir.

***

Bizler iþlenen bu insanlýk suçlarýna tepki göstermekten baþka bir iþe yaramýyoruz. Pankart taþýyoruz, slogan atýp, toplu cenaze namazlarý kýlýyoruz, yazý yazýyoruz, imza topluyoruz, yardým kampanyalarýyla ilaçtan battaniyeye, çocuk mamasýndan ayakkabýya Allah ne verdiyse iþte ihtiyaç sahiplerine ulaþtýrmaya çalýþýyoruz. Gürleyen toplarýmýz yok! Asker, diplomat, devlet deðiliz. Tepkilerimiz kalbimizden, ruhumuzdan çýkýyor.

Ama bir de daha serinkanlý planlar üzerinden düþünmesi gerekenler var. Özellikle Mýsýr ve Suriye üzerinden kesilen resmi iliþkiler, tarihi kýrýlmalara yol açtý. Ýliþkisizlik dönemine girdik, buz tutmuþ bir haldeyiz resmi planda. Ülkeler arasý iliþkiler iniþli çýkýþlýdýr elbette. Lakin özellikle Ýngiliz diplomasisi ve istihbaratý, son 100 yýldan beri ilkin Osmanlýyý ardýndan Türkiye’yi etkisiz hale getirip, zaten bölgeden sýyýrýp atmak için her yolu denemektedir. Gerek Mýsýr gerekse Suriye’de insanlýk suçu iþleyen diktatör idarelere yönelik eleþtirilerimizde elbette haklýyýz. Lakin hem Mýsýrla hem Suriye ile iliþkilerimizin sýfýrlanmasý, zaten bizi bölgeden tehcir amacýný güden istihbarat çevrelerinin de en arzu ettiði þey. Ýliþkisizlik, ayný zamanda etkin olamamak sonucunu da körüklüyor. Türkiye Suriye için bir sahra hastanesi veya büyük bir mülteci kampýndan baþka bir anlam da ifade edebilmeli. Mýsýr’la kesilen iliþkiler çerçevesinde, büyükbabalarýmýz için Edirne’den Urfa’dan farký olmayan Kahire, Ýskenderiye sanki þu haliyle Çin’den Maçin’den daha uzaklara fýrlatýlýyor. Ýliþki kesmenin uzaklaþtýrýcý negatif sonuçlarýný hesaba katabilen, çok cepheli, çok kapýlý iliþkiler sistemi kurabilmeliyiz.

***

Son yazýmda ‘’Suriye politikasý güncellenmelidir’’ dediðim için, bazý toy cevvaller tarafýndan “Esed’le barýþmaktan bahsediyor” algýsý pompalandýðýný fark ettim. Ümmetin tevhidi baðlamýnda uzun yýllar sabýrla durduðumuz yeri, birilerine ispat etmek zorunda deðiliz, o ayrý.

Genç yoldaþlarýma, biraz Bosna okuyun, biraz Begoviç okuyun derim, hazýr yaz tatiline girmiþken. Halký ve yurdu bozguncular tarafýndan mahvedilirken, kurtuluþu nasýl inþa etmiþ, tüm aðýr kayýplarýna raðmen elde sað kalmýþlarý kurtarabilmek için, nelere tahammül etmiþ bir okuyalým hatýrlayalým hep birlikte...