Mýsýr’ýn 12 Eylül’ü

Mýsýr’da Müslüman Kardeþler, önce ‘terör örgütü’ ilan edildi, ardýndan darbe mahkemeleri 529 kiþi hakkýnda idam cezasý kararý aldý. Darbeden bu yana öldürülen kiþi sayýsý ise 1.000’i aþýyor. Ýþkence görenlerin istatistiðini tutmak dahi imkânsýz. Kurulduðu günden bugüne hapishane ve karakollarý iþkencehâne olan Mýsýr’da acý bir gelenek devam ettiriliyor.

Bu duruma gerçekten þaþýrdýk mý? Ben þaþýrmadým. Hatta darbenin yapýldýðý ilk günlerde, hem de bu sütunlardan Ýhvan’ýn terör örgütü ilan edileceðini, þiddete zorlanacaðýný, ardýndan da yok edilmeye çalýþýlacaðýný açýklamýþtým.

Aslýna bakarsanýz, 27 Mayýs gibi çok sayýda askeri darbe görmüþ bir ülke için Mýsýr’da Müslüman Kardeþler’in baþýna gelecekleri tahmin etmek hiç de zor deðildi.

Örneðin, 12 Eylül askeri darbesinden sonra 5 binden fazla kiþi için idam cezasý istenmiþ, darbe mahkemeleri 517 idam kararý vermiþ, en az 171 kiþi iþkenceden ölmüþ, en az 300 kiþi þüpheli þekilde ölmüþ, 600 bin kiþi gözaltýna alýnmýþ, 1.6 milyon kiþi fiþlenmiþ, meþru siyasi hareketler terör örgütü sayýlmýþ, 100 bin kiþi örgüt üyesi olmak suçundan yargýlanmýþ, 30 bin kiþi sakýncalý denerek iþten çýkarýlmýþ, en az 30 bin kiþi yurt dýþýna kaçmýþ, derneklerin faaliyetleri durdurulmuþ, gazeteler sansürlenmiþ vs. vs.

***

Demem o ki, Müslüman Kardeþler’in baþýna gelecekler daha darbenin ilk saatlerinde belli idi. Bu nedenle Ýhvan’ýn oyuna gelmemesini, kendisini geleceðe dönük olarak koruyacak önlemler almasýný tavsiye etmiþtik. Þüphesiz bu önlemler tanklarýn karþýsýnda gösteri yapmak deðildi...

Yeraltýna inmek, yurt dýþýna çýkmak, görünmez hale gelmek veya idare ile en azýndan belli konularda anlaþmak ve fýrsatýný bulunca yeniden su yüzüne çýkmak yapýlmasý gerekenlerdi, ancak Ýhvan dünyanýn en sert, en acýmasýz rejimlerinden birinin karþýsýna tüm varlýðýyla çýktý ve adeta kendisini Þeytan’ýn kollarýna attý.

***

Türkiye tecrübesi ise bunun tam tersi örnek sunar bizlere. 27 Mayýs’tan, 12 Eylül’den veya 28 Þubat’tan sonra ne Erbakan, ne Demirel, ne Özal ne de Ecevit kendisini tanklarýn önüne atmamýþtýr, silahlarýn gölgesinde mitingler yapmamýþtýr, darbeciler ile inatlaþmaya girmemiþtir. Çünkü hepsi de bilmektedir ki, eðer bir ülkede darbe olduysa onunla açýktan çatýþmaya girmek iç savaþ ve yok olma demektir.

Müslüman Kardeþler’in esas sorunu devlette olamamaktý. Darbe olduðu gün Ýhvan’ýn Mýsýr Ordusu’ndan neredeyse bir tek temsilcisi bile yoktu, bürokrasi tamamen ordu yanlýlarýnýn elindeydi, mahkemelerde Ýhvan yanlýsý denebilecek hâkim ve savcý sayýsý yok denecek kadar azdý, basýnda Ýhvan düþmanlarý hâkimdi, Mýsýr ekonomisindeki payý önemsenmeyecek kadar azdý ve destekçileri içinde üniversite mezunlarýnýn oraný % 1 bile yoktu. Kýsacasý, Müslüman Kardeþler devlete ve entelektüel hayata henüz sýzamamýþtý. Bu þartlar altýnda iktidarýný sürdürebilmesi çok zordu.

Eðer ekonomide, mahkemelerde, güvenlik güçlerinde, entelektüel hayatta, üniversitelerde, medyada ve bürokraside yoksanýz seçimlerde en yüksek oyu alarak iktidarda kalamazsýnýz. Baþka bir deyiþle siyaset üzerinde duracaðý kaidesi olmadan yaþayamaz. Türkiye’de sivil siyasetin baþarýsý siyaset ile hayatýn birlikte sivilleþmesi sayesindedir, sadece siyaset deðil bürokrasi de, ekonomi de sivilleþmiþtir.

Hiçbir dikta rejimi sonsuza kadar ayný sertlikte kalamaz. Mýsýr da böyle kalmayacak. Ortadoðu’nun zulüm altýnda inleyen demokratik güçlerin önüne yeni fýrsatlar çýkacaktýr. Ýþte o an geldiðinde herkesin buna hazýr olmasý gerekir...