Türkiye–Mýsýr iliþkilerinde yaþanan derin kriz aþýldý. Cumhurbaþkaný Erdoðan, Mýsýr Cumhurbaþkaný Sisi'nin davetlisi olarak Kahire'ye gitti.
Bizim medyada bu kritik ziyareti alaycý bir üslupla manþete taþýyanlar jeopolitik deðiþimden haberdar deðiller.
1948'de Ýsrail'in kurulmasý ve ardýndan yaþanan Arap-Ýsrail savaþlarý Mýsýr'ý etkilemiþ ve ülkenin çizgisine tesir etmiþti.
Kral Faruk –Muhammed Necib– Cemal Abdul Nasýr geçiþi dikkatle incelendiðinde ülkede müesses nizamýn hangi koþullarda yerleþtiði anlaþýlabilir. 1955-1970 arasý yükselen milliyetçilik rüzgârý ve SSCB iliþkileri Arap sokaðýna yön veren bir Mýsýr yarattý. 1950'lerden beri Ýhvan hareketi (Müslüman Kardeþler) müesses nizamýn karþý çýktýðý bir yapýydý zaten.
Ýhvan hareketi Mýsýr, Suriye, Irak, Tunus, Ürdün, Filistin gibi ülkelerde sokaðý etkileyen bir hareket oldu. Ýhvan, Soðuk Savaþ öncesinde ve sonrasýnda Orta Doðu siyasetinde alternatif bir muhalif misyon üstlenmiþti. Ýhvan, bölgede Sovyet etkisini kýrmak ve Baas iktidarlarýna karþý muhalif yapýlarý desteklemek isteyen Batýlý ülkelerin de ilgisini çekmiþti.
Arap Baharý'ný tetikleyen sosyolojik dönüþümler bir hakikat. Deðiþen dünyada yeni kuþaklarýn rejimlerle yaþadýklarý sorunlar da malum ancak bu havzada müesses nizamýn kýrmýzý çizgileri mevcuttu.
Orta Doðu'da haritalarý deðiþtirmek ve yeni uydu devletler kurma fikrinin peþine düþtüðünüzde bildik kuruluþlarýyla ve politikacýlarýyla ABD karþýmýza çýkýyor. Bölgede güçlenen ve Batý'ya itiraz eden liderlere karþý etnik ve mezhep temelli küçük devletçikler kurma fikri özellikle 1990 sonrasý sahada etkisini göstermeye baþladý.
Ýhvan hareketinin Mübarek sonrasýnda Mýsýr seçimlerine girmek için yaptýðý toplantýda Reis Muhammed Bedii'nin "Hayýr" oyu verdiðini biliyoruz. Seçim sonrasý yapýlan darbeyi ve yaþanan trajik süreci tasdik etmek mümkün deðil belki ancak bu coðrafyada ülkelerin kendi iç dinamiklerine mesafeli olmak zorundasýnýz.
Erdoðan'ýn o dönemde verdiði tepkinin bir anlamý vardý ve çok da haklýydý. Benzer bir darbeyi Ankara'da yapmak isteyenler Erdoðan'ý Ýhvan hareketinin hamisi ve doðal mensubu olarak göstermek istedi. Oysa Türkiye'de Ýhvan hareketini çok iyi bilen ve irtibatlý olan siyasi elitler belliydi. Erdoðan'ýn yollarý da bu siyasilerle zaten ayrýþýyordu.
Bu satýrlarýma karþý çýkanlar olacaktýr elbette ancak teþbihte hata olmaz. Bugün Türk devletinin kýrmýzý çizgisini aþan örgütler Ankara'da nasýl konumlandýrýlýyorsa Mýsýr devleti için de Ýhvan hareketi o derecede riskli. Bu tahlil bizim kiþisel kanaatlerimizin ötesinde devlet refleksinin uluslararasý iliþkilerde nasýl þekillenebileceðini göstermekte.
Bugün Mýsýr'la yeni bir sayfa açýlýyor. Aradan geçen zaman diliminde birçok kriz yaþandý dünyada.
Afganistan, Suriye, Ukrayna, Gazze... Akdeniz ve Karadeniz havzasýnda yaþanan gerilimler Ankara-Kahire iliþkilerinde birçok karþýlýklý faydayý gündeme taþýyor.
Covid–19 salgýný ve küresel ekonomik riskler aktörleri iþbirliklerine sürükledi. Çin–Rusya–ABD gibi küresel aktörlerin aldýklarý pozisyon ise bölge ülkelerini yeni bir sayfa açmaya zorladý.
Doðu Akdeniz enerji kaynaklarý ve ticaret hareketliliði Türkiye ve Mýsýr'ýn geçmiþ sorunlarý halýnýn altýna süpürmesini zorunlu kýlýyor. Libya ve Gazze gibi birçok meselenin halli ise Ankara'nýn Kahire'yle birlikte titiz çalýþmasýna baðlý.