Nasuhi GÜNGÖR
Nasuhi GÜNGÖR
ngungor@stargazete.com
Tüm Yazıları

MİT krizi, İsrail’den özür ve Türkiye

Yazı için bilgisayarın başına geçtiğimde ajanslara düşen ilk haber ‘MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve diğer teşkilat mensupları hakkındaki soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığı’ oldu. Tarihe ‘7 Şubat krizi’ olarak geçen sürecin, en azından şimdilik noktalandığını söylemek mümkün.

Ardından İsrail’in Türkiye’den resmen özür dilediği haberi gündemin ortasına bomba gibi düştü. İki haberi yan yana okumak hayli ilginç olabilirdi; ancak gündem çok daha farklı.

Türkiye’nin gerek kendi içinde, gerekse bölgesel anlamda barışa katkı sağlayacak cesur adımları, belli çevrelerin çıkardığı gürültü patırtıyı dikkate almazsak, beklenenden çok daha hızlı ilerliyor. Elbette bazı hassas noktalarda herkesi rahatsız edebilecek unsurlar var. Ancak eğer çözüm odaklı bakmayı başarabilirsek, tüm bunları gelip geçici görmek ve geleceğin Türkiyesi’ni anlamak mümkün olabilir.

Yaklaşık beş-altı ay önce, Türkiye’de pek çok kesimde barışla ilgili umutlar azalmış, bu tür ortamları fırsat bilen kadrolu ve gönüllü şahinler bir anda sahneye çıkmıştı. Bugünlerde ortalığı ‘ihanet’ ve ‘bölücülük’ suçlamalarıyla çınlatanlar, ortaya çıkan gerginlikten hayli memnunlardı.

İzninizle, o günlerde yazdıklarımdan bir alıntı yapmak istiyorum:

‘Sert çatışmaların yaşandığı, uzlaşma ya da müzakerenin adının bile anılmadığı dönemler, bazen kimsenin beklemediği bir zeminin hazırlayıcısı olabilir.

Sözü dolaştırmadan söylersek; bugün var olan çatışma ortamı, bir sonraki dönem gerçekleşecek olan ‘uzlaşma’nın zorunlu virajı olabilir. O nedenle, sertlik rüzgarının etkisine kapılıp daha ‘şahin’ olmaya çalışanlar da, artık barış gelmez diye umudunu kesenler de biraz acele ediyorlar. Ne Türkiye’nin ‘devlet aklı’ tümüyle sertliğe/çatışmaya dayalı bir kurguyla hareket ediyor. Ne de barışı ve uzlaşmayı tümüyle rafa kaldırmış durumda. ’ (Star, 5 Kasım 2012)

Öyle de oldu. Türkiye ‘Kuvvetten akıl doğmaz, ama akıldan kuvvet doğar’ sözünü haklı çıkaran bir sürece imza atıyor şu anda.

Şu anda ortaya çıkan tabloda belli çevrelerin tepkisini anlamak mümkün. Hatta kontrollü olduğu sürece, çözüme giden yolu daha sağlıklı hale de getirebilir.

Peki düne kadar barıştan söz eden, hatta yakın bir tarihe kadar hükümeti ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ‘Ankara’nın rengini almak’la ve şahinlikle suçlayanlar, neden şimdi olup biteni karalamak adına akla hayale gelmeyen yorumlarda bulunuyor.

Anlamak zor doğrusu.

***

Belli bir güç ya da odak, kesinlikle Türkiye’nin bölgesel yükselişini engellemek adına Oslo sürecinde barışa giden yolu mayınlamış, bunca yılın birikimini ve bunun taşıyıcı olan siyasi aklı hırpalamıştı. Türkiye hızla toparlandı, bir yandan terörle kararlı bir mücadele yürüttü, diğer yandan bir büyük devlete yakışır biçimde müzakere kapısını açık tuttu.

Peki sonuç diyorsanız, yazının girişindeki haberleri bir kez daha okumanızı öneriyorum. Türkiye’nin en hassas noktalarına yönelik bir operasyonun bitişi ilan edilirken, İsrail’den Mavi Marmara katliamıyla ilgili özür geliyor. Bu tarihi bir andır ve doğru okunduğu takdirde yakın geçmişin bazı karanlık noktalarını aydınlatacak kadar önemlidir.

Yetmez ama evet diyenler olacaktır, farklı değerlendirmeler çıkacaktır. Ancak neresinden bakarsanız bakın İsrail’den gelen özür, Türkiye’nin küresel ölçekteki yükselişinin tescilidir. Nitekim Türkiye’nin bu konudaki ısrarlı ve kararlı tavrını ‘anlamsız bir inatlaşma’ olarak görenler, İsrail’den böyle bir tavır beklemek boşuna diyenler, şimdi ne diyeceklerini bilmez bir halde tarihe doğru yol alıyorlar.