Mizah değil lağım bu!

Kasıtla yapılan bel altı saldırıların ve ağır hakaretlerin politik eleştiri ya da mizah olduğunu zannedenlerle muhatap olmak ve herhangi bir konuda konuşmaya, uzlaşmaya çalışmak mümkün müdür?

Bence değildir. Züldür. Yüktür. Gereksizdir.

Ahlak ve zekâ seviyesi bu denli düşük olanlar, ciddiye alınma haklarını ebediyen kaybetmiştir.

Özür dilemeleri, nedamet getirmeleri ve hakaretin hedef aldığı kişinin bu konudaki tasarrufu değiştirmemeli durumu.

İğrençliğin sahibi kendisine, kalitesine ve seviyesine ilişkin çok önemli bir beyanda bulunmuştur çünkü. Siciline işlenmiştir. Sahibini takip etmelidir.

Hele de bunu taammüden yapan kişi bir siyasi ise. CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki hafta üst üste ve bile isteye ettiği küfürCumhurbaşkanı Erdoğan’ın en başta tespit ettiği gibi, kendisini yok hükmünde kılmıştır.

Siyasi adabı, genel başkanlık sıfatının yüklediği sorumluluğu bir kenara bırakın.

Yapılan ayıp bir insanın ailesinden aldığı terbiyeye aykırı en başta. Eşini, çocuklarını, ailesini utanca boğmuş olmalı.  

Öte yandan söz konusu kişi, bir siyasi. Ve siyaset sözle yapılır, konuşarak. Zihni üretimin pratiğe dökülmesidir en basit haliyle politika.

Konuşamayan, yapmak istediği eleştiri için fikri üretimi olmayan, doğru cümle kuramayan, doğru kelimelerle doğru terkibi oluşturamayan birinin yetersizliği sadece dil yetersizliği olmasa gerek.

Ahlaki düşüklüğe, zihinsel yetersizliğin de eklendiğini görmek durumundayız.

Benzeri bir durum malum, Alman devlet kanalı ZDF’de yayınlanan ve mizah diye savunulan pespayelik.

Türkiye Cumhurbaşkanı’nı hedef alan Jan Böhmermann adlı rezilin şiir diye okuduğu ve yerli Erdoğanfobiklerin zevkten dört köşe olduğu rezilliğin hem zeka ve ahlaktan yoksun, hem de ne kadar düşük olduğunu ispatlamak için alıntı yapmak bile imkansız. O kadar iğrenç yani.

Türkiye devletinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsi şikayeti üzerine Böhmermann adlı pislik, Alman Ceza Yasası’nın 104’üncü maddesi uyarınca ‘yabancı devlet adamına hakaret’ suçundan 3 ila 5 yıl hapis cezası istemiyle yargılanacak.

Lakin bu durum bizim yerli ezikleri eziklemekte bugünlerde.

Böhmermann’ın yaptığının mizah, Erdoğan’ın yaptığının tahammülsüzlük olduğunu ispat derdindeler yana yakıla.

Mizahçı, oyuncu, sanatçı, gazeteci, siyasetçi vesaire sıfatıyla on yıllarca sorgulanmayan hükümranlıklarının artık hakkıyla sorgulanıyor ve demokratik yollarla alaşağı ediliyor olmasına duydukları öfkeyi, değişimin siyasi omurgası olarak gördükleri Erdoğan’a yöneltmelerinin nedeni bu.

Aslında Gezi’den beri var bu kötü ve düşük “mizah”ı yüceltme çabası.

Hatırlarsanız, siyaseten yetersiz kalan, ne sorunlara alternatif çözüm, ne iktidara nitelikli eleştiri üretemedikçe çıkışsız kalan ve bunalan siyasi çevreler ilk kez Gezi’de kustuğunu kutsamıştı.

Ondan beridir küfür etmeyi mizah, nefret suçu işlemeyi siyaset sanıyorlar.

Bunu yapan bir siyasi parti olsa da değişmiyor, gazete olsa da değişmiyor.

Kılıçdaroğlu olsa da değişmiyor Demirtaş olsa da. Böhmermann olsa da değişmiyor Atilla Taş olsa da.

Diktatörü devirmek için devrim yapmak, devrim yapmak için bu berbat esprilere, bu rezil anıştırmalara, düşüklüklere ağız dolusu gülmek mecburiyetinde hissediyorlar kendilerini.

Lakin gözden kaçırdıkları bir şey var; Halil Berktay’ın geçen akşam 24 TV’de dediği gibi “mizah değil lağım bu”. Onları birleştiren bir organizasyon da var.

Lağım çukurunda kalma özgürlüklerini kullanmalarına izin verilmesini istiyorlar. Üzgünüz ama peki.