Cüneyd Altıparmak
Cüneyd Altıparmak
Tüm Yazıları

Mobbing'te yeni gündem…

Ece Gürel'in yaşadıkları ve vefatı. Zorlu CEO'sunun attığı e-posta. Alo 170'e artan şikayetler. Bu olaylar, Türkiye'deki gündemin farklı bir yönüne işaret ediyor: İş yerlerinde amirlerce personele yönelen yıldırma yani mobbing. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayımlandı. Bugün bu konun detaylarına değinmek istiyorum...

MOBBİNG NEDİR?

Mobbing psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek demek. TDK "bezdiri" olarak Türkçeleştirmiş kavramı. Buna göre bir kimseye iş yerine, okulda veya bulunduğu toplum içinde hedef alınıp sistematik bir biçimde huzursuz ediliyor, yıldırılıyor veya dışlanıyorsa mobbing kavramından bahsedebiliriz.

ÜÇ UNSUR...

Mobbing için üç unsur aranır: Sistematiklik, süreklilik ve (suç olmayacak düzeyde) rencide edici davranış... Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temel yetkili kurum. Bakanlığın ilan ettiği rehberde "iş yerinde psikolojik taciz" ifadesinin de bu kavramla beraber kullanıldığının altını çizmek gerekiyor.

GENELGE YAYINLANDI

6 Mart'ta bu konuya dair 7 maddelik bir genelge yayınlandı. Genelge, eski durumda olduğu gibi yine "işvereni" başat sorumlu olarak kabul ediyor ve sorumluluğunu arttıracak, bu alanın çerçevesini net biçimde çizecek düzenlemeler getiriyor. Genelge "çalışanların motivasyonunun artırılması, hizmetlerin etkin bir şekilde yürütülmesi, sağlıklı, güvenli ve barışçıl bir çalışma ortamının oluşturulması..." için çıkarılmış.

YENİ HUSUSLAR

Genelgeyle yeni bir dönem başlamış oluyor. Yeni düzenlemeleri şöyle sıralayabiliriz:

(1) Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu yeniden teşekkül ettiriliyor. Buna göre kapsamı ve katılımcı paydaşları arttırıldığı gibi, bu alanda bilinçlendirme faaliyetleri, doküman ve toplantılar ile farkındalık çalışması yürütmesi hedefleniyor. En önemlisi de kurula, bu konuda belirlenecek politikaları tespit etme görevi veriliyor.

(2) İşverenlerin, yöneticilerin çalışanlara ve çalışanların da birbirine mobbing uygulamaktan kaçınması gerektiği belirtiliyor. Bu düzenleme, önceki (2011/2) genelgeden daha geniş bir kapsam çiziyor.

(3) İşverenlere önleme, yani bu tür olayların gerçekleşmesini engellemek için gerekli tedbirleri alma, yükümlülüğü getiriliyor. Bu da önceki duruma (genelgeye) göre daha somut adımlar atılmasını zorunlu kılacak bir çerçeve çiziyor. Yani artık mobbingin değil mobbing riskinin önlenmesi gerekiyor.

(4) Bilgilendirme ve eğitim çalışmalarına ek olarak başvuru yollarının da çalışanlara anlatılması gerekecek artık. Bu işverenlere bir ödev. Yani işçiye bir biçimde bu eğitimleri ve bilgilendirmeleri yapmak ve yaptığını da ispat etmek zorunda olacak işverenler.

(5) İşyerinde bu yöndeki iddialara soruşturulma zorunluğu geldi diyebiliriz. Buna göre kurumda böyle bir iddia varsa işverenler bunu soruşturmak ile de yükümlü. Bu, işçilerin bu yöndeki iddialarını araştıracak bir birim veya soruşturmacının olması demek bundan sonra.

(6) Toplu iş sözleşmelerinde bu konuya özen gösterilmesi gerekiyor. Buna göre yapılan toplu iş sözleşmelerinde mobbinge dair eğitim, farkındalık çalışmaları ile başvuru ve inceleme mekanizmalarına da yer verilmesi şart artık. Hatta işverenlerin bunu bireysel iş sözleşmelerine de derç etmesi yararlarına olacaktır.

(7) ALO 170'in kullanımının yaygınlaşması ve buradaki uzmanların öngördüğü hususlara riayet edilmesi artık bir zorunluluk.

TEMEL KURUMLAR

Bu yönde başınıza bir durum gelirse Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), TBMM Dilekçe Komisyonu, ALO 170, Bakanlık veya Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK-Ombudsman) nezdinde başvuru yapılması mümkün. Bu başvuruların tamamı online. Doldurulacak e-form ile başvurunun yapılması ve bunun e-devlet üzerinden iletilmesi mümkün.

FAZLASINI DA DÜŞÜNMELİYİZ...

Mevzuatta bu konuda birtakım eksikler var. Bu konu hep dolaylı ele alınmış. İş Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda bu kavram geçmiyor mesela. Borçlar Kanunu ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu'nda değiniliyor o kadar. Mobbing'i bağımsız bir yasada veya çalışma hayatına dair temel yasaların içinde detaylı biçimde düzenlemek gerekiyor artık, zira yaygınlaşıyor ve çalışma barışını etkiliyor. Bir de tam tersi durum var, işçinin/memurun sistematik olarak idareyi "başvuruları" ile bezdirmesi. Buna da bir çözüm şart!