Mobilya sektörü çok þükür iyi, esas sizdeki tuhaflýk neyin nesi?

Genç üniversiteyi okumak için gittiði Ýstanbul’un keyfine dalmýþ, ilk sene bütün derslerden kalmýþ.

Annesine mektup göndermiþ.

“Anne bütün derslerim kýrýk, köye döneceðim, babamý hazýrla”.

Anneden cevap gecikmemiþ.

“Oðlum, baban hazýr, sen kendini hazýrla.”

***

Habertürk Gazetesi’nde yazýlan bir köþe yazýsý dikkatimi çekti.

Güntay Þimþek isimli bir yazarýn imzasýyla çýkmýþ yazý.

Yazýnýn  baþlýðý “Mobilya sektöründe neden tuhaflýklar oluyor?” ama baþlýða bakýp derinlemesine bir sektör analizi filan sanmayýn. Tamamen sýradan bir müþteri deneyimi, ama sözkonusu müþteri bir gazetenin yazarý olunca iþ deðiþiyor.

Ýþin tuhafý gidip yaþadýðý deneyimi de yazmýyor açýktan. Kendisine yapýlan bir hatadan, bir geç teslimden dolayý kýzdýðý markalarý tümüyle kötüleme ve karalama yoluna gidiyor. Niye? Çünkü kiþisel bir mesele olduðunu yazarsa okuyanlar objektif deðil tamamen sübjektif yazýldýðýný daha kolay anlayacak. O yüzden olaya bir “sektöre bakýþ” havasý veriliyor.

Yazýnýn linki þurada, merak edenler için: http://www.haberturk.com/yazarlar/guntay-simsek-1019/1658826-mobilya-sektorunde-neden-tuhafliklar-oluyor

Yazýyý birkaç kez okudum, okurken gözlerime inanamadým. Nasýl olur da bir köþe yazarý dev bir sektörü, yüz binlerce insanýn ekmek teknesi olan bir sektörü böylesine ucuz sebeplerle karalayabilir diye.

Araþtýrdým, öðrendim. Yazýnýn yazarý Güntay Þimþek aldýðý bir mobilya ve o mobilyanýn kurulumu ile ilgili yaþadýðý bir memnuniyetsizlikten sonra sözkonusu yazýyý yazmýþ. Üstelik de hata çoktan giderildiði, üstüne bir de þirketin yönetim kurulu baþkanýnýn bizzat ilgilendiði halde.

Bir köþe yazarý kendisine, kamu hizmeti sorumluluðuyla yazmasý için verilen bir köþeyi kullanarak binlerce insanýn çalýþtýðý þirketleri bu kadar pervasýzca kötüleyebilir mi?

Bir köþe yazarý varsa köþesinin, yoksa da en azýndan köþenin bulunduðu gazetenin gücünü kullanarak ayrýcalýklý hizmet talep edebilir mi? O hizmeti görmez ise bunu köþesine taþýmakla tehdit edebilir mi? Hatta taþýyabilir mi?

Hadi taþýdý diyelim, bu okuyucuya haksýzlýk deðil mi? Tek bir kiþisel deneyimden yola çýkarak binlerce insanýn ekmek teknesi olan þirketleri “kötü”lemek hak mýdýr?

Bu konu benim ilgimi çekti çünkü bu köþenin yazarý olmanýn dýþýnda ayný zamanda bizzat ticaretin içinde, reel sektörde faaliyet gösteren bir giriþimciyim.

15 yýldýr teknoloji üreten, yazýlým geliþtiren, ihraç eden bir þirketi yönetiyorum ve bu benim esas þapkam. Kýsacasý üretenin, geliþtirenin, vergi verenin, istihdam edenin halini de en iyi ben anlarým.

Kimse de kusura bakmasýn ve binlerce insana istihdam saðlayan þirketleri de kimseye yedirmemi beklemesin.

Özel sektör, giriþimci, iþ adamý kimsenin þamar oðlaný deðil.

Her neyse, gelelim Güntay Þimþek’in yazýsýna...

***

Gelelim yazýnýn içeriðine.

Önce mobilya sektörünün iki ayrý derneðe ve fuara bölündüðünü yazmýþ.

Sonra da -nasýl böyle bir sonuca vardýðý bilinmez- anadoludaki þirketlerin bu baþýboþluktan yararlanarak “baþka türlü” adýmlar attýðýndan bahsetmiþ.

Enteresan. Bu derneklerin þirketleri denetlediðini, baþlarýnda inzibat çavuþu gibi dikilip “iþini doðru yap, baþýný boþ býrakmaya gelmez” dediðini filan mý düþündü acaba? Neyse...

Sonrasýnda da þöyle bir çýkarým yapmýþ sayýn uzman yazar: “Sektördeki bu karmaþanýn yansýmasý olarak da Doðtaþ, Tepehome ve Kelebek gibi þirketler kalitede yarýþmak yerine, daðýtýmý, depolamayý, montajý, satýþ sonrasý teknik hizmetleri ve teknolojik altyapýyý baþka þirketlere havale ederek ilginç bir satýþ/pazarlama stratejisi güdüyorlar.

Kendi ürününü kuramayan bir mobilya þirketi ne kadar yenilikçi ürün geliþtirebilir, ne kadar müþteri memnuniyeti saðlayabilir?”

Kendisi bir inovasyon gurusu, akademisyen ve yazar olan rahmetli Prof. Dr. Arman Kýrým hocanýn kemikleri sýzlamýþtýr muhtemelen. Nitekim kendisi küllerinden doðurduðu markalarý bu stratejiyle büyütmüþtür. Bkz: Koton.

Nedir o strateji? Ýþinin çekirdeði olmayan, know-how biriktirmediðin konulardan çýk, o kýsýmlarý baþkalarýna delege et.

Dünya artýk bu yöne doðru gidiyor, artýk herkes core-business’ýna yani iþinin çekirdeðine odaklanýp geri kalan kýsýmlarý da o kýsma odaklanan þirketlere býrakýyor.

Ürünlerinin üretim ve montajýnýTayvanlý Foxconn þirketine ürettiren Apple’ýn dünyanýn en büyük 9. þirketi ve dünyanýn en deðerli 2. markasý olmasý ne kadar tezat bir durum deðil mi sayýn yazarýn teziyle...

Daha da ötesini söyleyeyim. Apple, telefon ve tabletlerini satýn aldýðý ezeli rakibi Samsung’a yeni bir sipariþ geçti ve 60 milyon ekran için 4.3 milyar dolar ödeyecek.

Ne kadar yanlýþ, deðil mi?

Sonuçta Apple gibi kendi ürününü kuramayan bir teknoloji þirketi ne kadar yenilikçi ürün geliþtirebilir, ne kadar müþteri memnuniyeti saðlayabilir?”

***

Yazýnýn son kýsmýnda Güntay Þimþek, yazýnýn kalan kýsmýnda bütün bu büyük mobilya duayeni þirketlerin lojistiðini ve montajýný üstlenen o “taþeron”dan bahsetmiþ. MOBÝLJET’ten.


Mobilya sektöründe mobil taþeron olarak hizmet veren “MOBÝLJET” diye bir þirket var. Sektörde faaliyet gösteren firmalara depolama, daðýtým, montaj ve satýþ sonrasý teknik servis hizmetleri sunuyormuþ. “Lojistik þirketiz” diyorlar, ama tek parça ürünün teslimini bile sabah/öðlen ayrýmý yapacak kadar programlamaktan acizler. Amaç ucuz iþgücü oluþturmak ve ucuza mal edilen hizmeti þirketlere “MOBÝLJET” aracýlýðýyla sunmak. Ama çalýþanlarý iþinden ve çalýþma þartlarýndan þikâyetçi. Müþteriler de “MOBÝLJET”in çalýþma þeklinden ve çalýþtýrdýðý personelin iþçiliðinden memnun deðil. Fakat 20’nin üzerindeki þirketin mobilyalarýný eðitimsiz çalýþanlar taþýyor ve kurmaya çalýyor. Böyle bir sektörde bu denli taþeronlaþma olursa mobilya sektöründe kalite beklenebilir mi?

 

Bu þirketi araþtýrmýþ, atlayýp gidip yerinde görmüþ ve hikayesini dinlemiþ biri olarak söyleyeyim.

Kurucusu Ahmet Öztekin hayatýnýn 20 yýlýný mobilya sektöründe deneyim biriktirmeye ayýrmýþ bir Aðaçiþleri Endüstri Mühendisi. Hacettepe mezunu.

20 yýl boyunca sektörde irili ufaklý çok sayýda þirkette çalýþmýþ. Her birinde 2.5 yýl çalýþmýþ, iyi bir pozisyondayken ayrýlmýþ. Baþta kimse anlam verememiþ. “Bu adam neden hiçbir yerde 2.5 yýldan fazla çalýþmýyor, dikiþ tutturamýyor?” diye düþünüp istikrarsýz etiketini yapýþtýrývermiþler.

Ama onun hedefi baþkaymýþ, bu sektörde yapýlmamýþ olaný yapacaðým diye tam 20 sene o sektörü izledikten “yapýlmamýþ olaný bulmuþ”.

Sektörün en büyük eksikliðinin depolama, taþýma-lojistik ve montaj-kurulum olduðunu fark etmiþ.

MOBÝLJET’i tam da bu sebeple kurmuþ. Önce kimse inanmamýþ. “Rakip iki marka nasýl olur da ayný kamyona ürününü bindirir” demiþler. Ama olmuþ.

Dünyanýn gittiði yeri iyi gören, uzmanlaþmanýn önemine inanan mobilya þirketleri iþi uzmanýna býrakmýþ.

Bugün o “taþeron” MOBÝLJET’in ekibi 600 kiþiye ulaþmýþ durumda. 120 yeni iþe alýmla bunu 720’ye tamamlamaya çalýþýyorlar. Türkiye’nin dört bir tarafýnda 10 dev depo ve lojistik merkezi kurmuþlar, 3 tane de yeni kuruyorlar.

Daha da ötesi, çok iyi bir teknoloji kullanýyorlar. Montaj sýrasýnda oluþan bir sorunun fotoðrafýný anýnda tabletle çekip ayný anda hem üreticiye hem de satan bayiye gönderiyorlar.

Belli periyotlarda da üreticilere rapor sunuyorlar. “Sizin ürünlerde %40 þu parçada, %30 bu parçada, %30 þu kýsýmda sorunlar çýkýyor” diye de bir infografik sunuyorlar. Hem de bu raporlamayý ücretsiz yapýyorlar.

Ne için biliyor musunuz?

Bu sektöre, Hz. Nuh Peygamberin, Cennetmekan Abdulhamit Han’ýn mesleði olan, insanlýk tarihi kadar eski bir meslek olan marangozluða, mobilya sektörüne hizmet için.

***

Ben TV programýmda baþarý hikayelerini konu ettiðim için bu konulara radarý açýk bir yazarým. Þirketlerin kusurunu bulmak, onlarý küçümsemek, köþemde dövmekle tehdit etmek yerine onlarý tanýmaya, anlamaya ve içlerindeki cevheri yakalamaya çalýþýyorum.

MOBÝLJET’i de son bir yýlda, bu araþtýrmalar sýrasýnda tanýdým. Baþarý hikayesine þahit oldum. Ama yine de köþemde yazmayacaktým. Çünkü kamuya hizmet bilinciyle yaklaþtýðým, çok ciddiye aldýðým, çok saygý duyduðum bu alanda, bu köþede bir firmanýn reklamýný yapýyor görünmek istemedim.

Ama orada gördüðüm o emeðin, bir köþe yazarýnýn sýrf bir sipariþinde ürünler gecikti diye çalakalem yazdýðý ve kalemini silah gibi kullandýðý bir yazýyla çöpe atýlmasýna kayýtsýz kalmak istemedim.

Bir giriþimcinin uykusuz gecelerle, yýllarca çocuklarýný görmeyerek týrnaklarýyla bir yerlere getirdiði markasýný siz, oturduðunuz yerden, köþenizden, Niþantaþý’nda bir cafede kahvenizi yudumlarken yazdýðýnýz bir yazýyla yerle bir edeceksiniz öyle mi?

Yok öyle yaðma.

Önce bir küçük firma kurun, on kiþi iþe alýn, on kiþinin ay sonu maaþýný ödeyin, sigortasýný ödeyin, ondan sonra þirketleri dövün köþenizden.

Bakýn öyle Güntay Þimþek’in yazýsýnda çaktýðý þirketlerin istihdam ettiði gibi bin kiþi filan demiyorum ha, on kiþi diyorum on…

Olmuyor mu? Beþ olsun…

Yahu üç kiþilik olsun þirket.

Olmuyor deðil mi?

Kolay deðil beyler. Bu ülkede iþ yapmak hakikaten kolay deðil.

Biraz insaflý olun, istihdam saðlayana laf edecekken biraz düþünün, öyle söyleyin.

Bu adamlarý küstürürseniz o zaman aðlarsýnýz köþelerinizden “Ýþsizlik aldý baþýný gidiyor” diye.

Yazýk. Vallahi yazýk!

***

Diyebilirsiniz ki “Kardeþim sen mobilyacý mýsýn?”.

Ya da “yazýda bahsi geçen markalarla yakýnlýðýn mý var?”

Hayýr, ikisi de deðil.

Ama bir gazete köþesinden yapýlan böyle bir sektör suikastine cevap firmalarýn yetkililerinin yazacaðý birer mail olmamalý.

Giriþimcinin bir mecrasý yok, köþesi yok, gazetesi yok, nereden cevap verecek?

Madem Güntay Þimþek bir gazete köþesinden yazdý, cevabý da bir baþka gazete köþesinden olmalý ki hak yerini bulsun. Kamuoyu da haklýyý, haksýzý ayýrt edebilsin.

Ýþte bu yüzden üstlendim bu görevi.

Bu yazýnýn son yazým olacaðýný da bilsem, söyleyeceklerim bunlardýr. Bir adým geri atmam.

Ne demiþti William Watson?

Býrakýn adalet yerini bulsun, isterse kýyamet kopsun.