Modern köle pazarlarında satılan Afrika çocukları ve Türkiye

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dört ülkeyi kapsayan Afrika seyahati, yüzyıllar boyunca Batı ülkelerinin doğal zenginliklerini sömürdüğü bu coğrafya için yeni bir sayfanın açılmasını sağladı.

Kara kıta için kölelik çağının bittiğini sanmayın sakın. O yıllarda Afrikalı çocukları hayvanat bahçelerine koyan Batı medeniyeti, kölelik defterini şimdi modern çağ formatında devam ettiriyor.

Cumhurbaşkanının yanında çok sayıda işadamıyla çıktığı Fildişi Sahili, Gana, Nijerya ve Gine seyahatinin Gana ayağında okuduğum bir haber kelimenin tam anlamıyla içimi acıttı. Gana’da İngilizce yayınlanan bir gazetenin başyazısı, modern kölelikten haber veriyordu.

21 Ganalı erkek çocuğunu Güney Afrika’ya kaçıran bir insan kaçakçılığı şebekesi yakalanmıştı. Güney Afrika’daki antrenman merkezlerinde yetiştirilecek olan Ganalı gençler, ABD ve Avrupa’ya futbolcu olarak pazarlanacaklardı. Gazete, yetkilileri insan kaçakçılarına karşı önlem almaları konusunda uyarıyordu. Kölelik çağı format değiştirmiş belli ki. Batılı Afrika insanını mal olarak görmekten ve ipliğine kadar sömürmekten vazgeçmemiş.

Bir sütun haber... Koca bir coğrafyanın kaderinin resmiydi.

Türkiye, yıllarca sömüren, köleleştiren Batı ülkelerinin aksine kardeşçe, paylaşımcı bir el uzattı Afrika ülkelerine bu gezi sırasında. Cumhurbaşkanı Erdoğan, buram buram fakirlik kokan bu coğrafyanın ayağa kalkması için atılacak adımlarla yakından ilgilendi. Bu coğrafyadaki Müslümanların da umudu oldu. Gana’da yaptırılan Millet Camii’ni ziyaret eden Cumhurbaşkanı coşkuyla karşılandı. Sadece ekonomik, politik yani maddi bir el değil, manevi bir elin uzanmasının gerekliliği de modern kölelik çağında bir kez daha ortaya çıkıyordu.

Çok sayıda anlaşma imzalandı. Beraberinde getirdiği beş bakan, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Çevre Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ve Enerji Bakanı Berat Albayrak saatlerce çalıştılar, muhataplarıyla uzun görüşmeler gerçekleştirdiler. Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı’nın gezinin her ayağında en çok çalışan bürokratlardan olduğunun altını çizelim. Kızılay’ın genç ve arı gibi çalışan Genel Müdürü Mehmet Güllüoğlu, insani yardım ve işbirliği için yoğun bir mesai yürüttü.

Protokol yolları bile sefaletin izlerini taşıyan bu ülkelerin imarı için Türkiye kollarını sıvadı.

Her durakta planlanan anlaşma sayısından daha fazla uzlaşı belgesi çıktı ortaya.

Bu çabanın Batı ülkeleri tarafından nasıl sindirileceğini kestirmek zor elbette.

Fildişi Sahili ayağında iki liderin basın toplantısını beklerken, salondaki siyah heyetin arasındaki tek beyaz adam, son sözü söyleme mücadelesi veren bir sistemin güncellenmiş fotoğrafıydı.

Fildişi Sahili cumhurbaşkanının Fransız danışmanı olduğunu öğrendiğim beyaz adam, salondaki önemli figürlerden birisi olarak yerini almıştı.

Kara kıtada ziyaret ettiğimiz dört ülkeden ikisi eski İngiliz sömürgesi, diğer ikisi de eski Fransız sömürgesiydi, burada hatırlatalım.

Altın ve hidrokarbon kaynakları bulunan ama sahip olmalarına izin verilmeyen bu ülkelerde fakirlik sadece gözlemlenen değil, kokusu havada asılı kalmış bir çarpıcı gerçek olarak ortada duruyordu.

Ve kardeşçe atılmış bu adımın önemini her köşe başında bir kez daha hissettiriyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika gezisinden gönülleri kazanarak döndü. İmzalanan sayısız anlaşmanın uygulanmasının takipçisi olacağını her fırsatta vurgulaması da Ankara’nın Afrika gündeminin hep güncel kalacağını işaret ediyordu.

Afrika kıtası için açılan yeni sayfaya ilişkin gelişmeleri yakından izlemekte fayda var.