Terör örgütüyle baðýný gizlemeyen ayrýlýkçý bir siyasi partinin genel baþkaný, Türkiye’nin kriz yaþadýðý bir ülkeyi ziyaret ediyor ve üst düzeyde kabul görüyor. Resmi olarak ifade edersek, HDP Eþ Genel Baþkaný Selahattin Demirtaþ, Moskova’da Rusya Dýþiþleri Bakaný Sergey Lavrov tarafýndan kabul ediliyor.
Neresinden bakarsak bakalým böyle bir hamle HDP’yi geri dönülmesi çok zor bir koridorun içine sýkýþtýracaktýr. Öte yandan Lavrov’un, görüþmede ‘Suriye’deki silahlý Kürt gruplarý desteklemeye hazýrýz’ mesajý vermesini de dikkate alýrsak, bu hamle kelimenin tam anlamýyla Ankara’ya meydan okumadýr.
Suriye’deki Kürt gruplarý destekleme boyutuna geçmeden önce Rusya Dýþiþleri Bakaný’nýn þu sözlerine dikkat çekmek gerekiyor. Lavrov, ‘HDP’nin Türkiye’de tüm etnik azýnlýklarý temsil eden bir siyasi platform olduðunu ve bu çizgiyi her zaman desteklemeye devam edeceklerini’ söylüyor. Rusya’nýn kendi siyasi sýnýrlarýnda yaþadýðý sorunlara bakýldýðýnda ‘etnik azýnlýklarý temsil eden siyasi partilere’ nereye kadar sýcak bakacaðý hayli tartýþýlýr. Ancak belli ki Moskova ‘Kürt kartý’ný kullanma konusunda sadece Suriye özelinde deðil, daha geniþ bir alanda hareket etme arayýþýnda.
Dönelim Suriye’deki silahlý Kürt gruplarý destekleme açýklamasýna. Esasen bu arayýþ ya da iliþki Suriye denklemine baktýðýmýzda hiçte yeni sayýlmaz. Suriye’de PKK’nýn uzantýsý kabul edilen PYD, iç savaþýn baþýndan itibaren nerede duracaðý konusunda hayli iniþli çýkýþlý tavýrlar sergiledi. Tüm bunlarý PYD’nin bizzat kendi iradesiyle yapmadýðýný, çok farklý aktörlerle kendisine çýkýþ arayan örgütün, henüz Þam’daki rejimden kopamadýðýný da tespit etmek gerekiyor. PYD’nin Suriye’nin kuzeyindeki yükseliþinde El Muhaberat’ýn rolünü, Tahran’ýn dokunuþlarýný hesaba katarsak, ‘Rus desteði’ sürpriz sayýlamaz.
Fazla delil ya da belge aramaya gerek yok. Rusya Devlet Baþkaný Vladimir Putin, Eylül ayý sonundaki Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu’nda terörle mücadele baþlýðý altýnda (DAEÞ’i kastederek), Suriye’de bu savaþý sadece rejim ordusunun ve Kürtlerin yürüttüðünü ilan etmiþti. O denklem, bugün Türkiye’nin kendi iç dengelerinde de aktif hale getirilmek isteniyor ki; bu tehlike karþýsýnda hayli ciddi ve kalýcý bir strateji geliþtirilmesi gerekiyor.
Türkiye, terör örgütüyle tarihinin en sert mücadelesini veriyor. Örgütün aðýr kayýplarý var, ancak buradan hareketle iþlerin daha kolay hale geldiðini kimse düþünmemeli. Ne yazýk ki bu da coðrafyamýzýn kaderi; bu tür örgütlerin eleman bulma konusunda sýkýntý çekmediði hala yakýcý bir gerçek. Terörle mücadele konusundaki haklý ve meþru hamleyi sonuna kadar sürdürürken; sorunun kaynaðý ve bu sorun üzerinden karþýmýza dikilen ittifaklarý dikkatten kaçýrmamalýyýz.
Sergei Lavrov, Demirtaþ’la masaya oturup ardýndan Suriye’de silahlý Kürt gruplara destek mesajý verirken, kelimenin tam anlamýyla Türkiye’nin iç dengelerini hedef alýyor. PKK’nýn siyasi uzantýsýyla masada otururken, PYD’ye destek ilaný, sadece Suriye parantezinde bir hamle olarak deðil; Türkiye’nin siyasi sýnýrlarýnýn dýþýndaki Kürtlerle muhtemel ittifak ve manevra alanlarýný yok etme arayýþý olarak okunmalý.
Bir önceki yazýda hangi hamlenin ezberleri bozabileceðini ele alýp, PYD ve benzeri denklemlere yeniden ve soðukkanlý olarak bakmanýn önemine iþaret etmiþtim. Bugünün tepkileri ve heyecaný içinde bu söylediklerimin kaybolup gideceðinin elbette farkýndayým. Ancak bu çýkýþ yolunu kaybetmemek adýna bir kenara tekrar not etmekte beis yok.