Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Tüm Yazýlarý

Mösyö Macron! 1930’lar Türkiye'si yok artýk ve olmayacak da!

Amsterdam’da siyaset, sanat, spor vs. alanlarda dünya kamuoyunca bilinen meþhur kiþilerin balmumundan yapýlmýþ heykellerinin olduðu bir müze var. 8-10 yýl kadar önce, soðuk ve yaðýþlý bir havada dýþarda dolaþmak yerine hem ýsýnmak ve hem de vaktimi deðerlendirmek için bu müzeye girmiþtim. 

Bir merdiven köþesinde de askerî üniformalý bir büst vardý. 

Ýki ziyaretçi merdivenden inerken, kadýn, yanýndaki erkeðe sordu, ‘Bu kim?’ diye.. O da,  Ýngilizce olarak, ‘Bizim adamýmýz..’  karþýlýðýný verdi.. Ve sonra, ‘……’yi bizim ölçülerimize göre dizayn etti. Büyük devrimciydi.. Latin alfabesini bile kabul ettirdi..’ vs. diye açýklamasýný sürdürdü. 

Doðru diyordu, o kiþi.. Ayný dönemde  Rusya’da büyük bir sosyal devrim, Bolþevik/ Komünist devrimini gerçekleþtirmiþ olan Lenin bile, kendi yollarýna engel oluþturabilecek her þeyi deðiþtirmiþti; ama, Kiril alfabesine; daha sonra Mao da, Çin alfabesine  dokunmamýþtý. 

Kezâ,  Japonlar, Hintliler, Bengalliler, Tailandlýlar, Seylanlýlar, Yunanlar, Ermeniler, Gürcüler,  vs. yüzlerce- binlerce yýllýk bir tarihi geçmiþi yansýtan alfabelerini deðiþtirmemiþlerdi. Yahudiler de, Filistin’i iþgal edip, 1948’de Ýsrail rejimini kurduktan hemen sonra, ibrî/ibranî yazýsýný ihya edip resmî alfabe olarak kabul etmiþlerdi. 

Bu açýdan bakýldýðýnda, Batý dünyasýnýn hemen bütün halklarýnýn ‘Bizim adamýmýz..’  diye benimseyerek övdükleri isim adýna oluþturulan resmî ideolojisi, onlarýn elinde hâlen de bir temel kriter.. 

***

Fransa Baþkaný Emmanuel Macron, geçen gün, B. Amerika ile sadece Türkiye arasýnda deðil, AB ülkeleri arasýnda da yaþanan büyük gerilim üzerine konuþurken, Avrupa’nýn kolektif güvenliði için Türkiye ve Rusya’nýn AB’ye  stratejik ortak olarak baðlanmalarý gerektiðini söylerken, ‘Ancak, Türkiye’yi AB üyeliðine alamayýz..  Bugün Erdoðan Türkiye’si,  Atatürk Türkiye’si deðil!..  Türkiye Baþkaný Avrupa karþýtý görünen  ‘pan-islamist’(Ýslam Birliði) gündemini her gün teyit ederken, Türkiye’nin AB üyeliði hakkýnda konuþmaya devam edemeyiz. Ama, Türkiye’yle bir stratejik ortaklýk tesis edebiliriz.. Ama, bunun için de Avrupa’ya baðlanmasý lâzým…’ diyordu. Macron konuþmasýnda birkaç kere 'Ýslamcý' veya 'Ýslami terör' ifadesi de kullanýyordu. Asýl problemleri, Ýslam’la ve bizim Müslüman olarak kalmamýzla..

Türkiye, 1930’lardaki gibi kalabilmeliydi, onlara göre.. 

Çünkü, 1930’larda oluþturulan resmî ideolojiye göre, Batý’nýn deðerleri, ‘ulaþýlmasý hedef alýnan en üstün kültür ve medeniyet deðerleri’ olarak kabullenilmiþti.  Çünkü, savaþýn galibi olan emperial dünya öyle istiyordu.. Bize düþen de, aþaðýlýk kompleksine kapýlýp, ‘Biz de artýk sizdeniz, üstünlüðünüzü kabul ediyoruz..’ dememizdi.. 1930’larda fiilen söylenen, tam da bu idi. 

***

Þimdi, Macron’un bu sözlerine karþýlýk olarak, TC. Dýþiþleri Bakanlýðý Sözcüsü, âdetâ günah çýkartmak ister gibi konuþtu ve ‘Macron'un Türkiye hakkýndaki ifadelerini,  derin bir teessüfle karþýlýyoruz. (…) ‘Avrupa'nýn siyasî, coðrafî ve tarihî açýdan ayrýlmaz bir parçasý olan ve Avrupa kýtasýnýn güvenliði için her zaman üzerine düþeni fazlasýyla yerine getirmiþ olan ülkemizin 'Avrupa karþýtý' olduðunu söylemek gerçekle örtüþmemektedir.(…) Macron'a, bu yeni dönemde, Türkiyeli bir AB'nin öneminin daha da artmýþ olduðunu da biz hatýrlatmak isteriz.’ dedi. 

Macron ve benzerlerinin  sahiden de bu söze inanacaðý mý sanýlýyor. Kaldý ki adam, Erdoðan’ýn ‘Ýslâm Birliði  (pan-islamizm) idealleri peþinde olduðunu’ açýkça hatýrlatýyor.

***

Halbuki, Macron’a,  ve bütün Macron’lara, kýsaca, ‘Sizin emrinize amâde bir halk ve ülke yok artýk!’  denilmeli deðil miydi?