Diktatör dün ölüme mahkum edildi. 84 yaþýndaysanýz 25 yýl ölümdür, deðil mi? Hüsnü Mübarek hapiste ölecek. Ve 74 yaþýndaki Ýçiþleri Bakaný Habib El Adli eðer müebbet cezasýnýn sonuna kadar hayatta kalmazsa, belki hapiste öldürülür. Dün iki eski Mýsýrlý arkadaþým bana bu düþüncelerini söylediler. Ve Mübarek 2011 devriminde hayatýný kaybedenler için cezaya çarptýrýldý. 850 kiþi öldü; iktidardaki her yýlý için 34 kiþi. Ne düþünce.
Tabii ki 1980ler ve 90lar’da askeri mahkemelerdeki ölüm cezalarýný sormuyorduk; Mýsýr’da ordu hala iktidardayken bunu soramayýz, deðil mi? Ülkeyi yöneten feldmareþal Muhammed Hüseyin Tantavi, bu mahkemelerin ve verdikleri idam cezalarýnýn yanlýþ olduðuna hiç deðinmedi. Mübarek “terörle” savaþýyordu, deðil mi? Kendi adýmýza ben inanýyorum. Çünkü Batý dostu bir “ýlýmlý”ydý ve Mübarek’in oðullarý Cemal ve Alaa bu yüzden kaçtýlar.
Ülkeyi terk edecekler mi? Mýsýr’dan vazgeçecekler mi? Þüphesiz.
Hikaye böyle iþte. Burada Beþar Esad’ý bir kenara býrakalým. Mýsýr mahkemesinin ona ders olmasý gerekiyordu. Dün Kofi Annan Katar’da, Suriye hükümetinin günahlarýndan bahsediyordu. Fakat öyleyse sorunlar var, deðil mi? Mübarek George W Bush’dan birkaç tutsak alýp onlara Washington’un da ýsrarýyla iþkence yapmadý mý? Ve Þam’da da birkaç tutsaða iþkence yapmadý mý? Akla Kanada vatandaþý Arar’ýn ismi geliyor; iþkencenin bir tadýna bakmasý için JFK’dan Suriye’nin baþkentine yollandý. Evet, “ýlýmlý” Araplar’ýmýz her zaman bize yardým etmeye hazýrlardý, deðil mi?
***
O zaman Kahire’deki ABD elçilerinin Mübarek’e yalvardýklarýný, polislerine tutsaklarýna iþkence etmeye son vermelerini söylemesini rica ettiklerini hatýrlayalým. Bir ABD elçisi Baþkan’a, tabii ki “radikal” Müslüman tutsaklarýnýn, kadýn isimleri verilerek Kahire’nin dýþýndaki Tora hapishanelerinde toplu tecavüze uðradýklarýný söyledi. Bu cezayý fazla ileri götürmek deðil miydi? Mübarek dün için deðil, sadece devrim sýrasýndaki ölümlerle yargýlandý.
Mübarek’in keskin niþancýlarý Tahrir Meydaný’ndaki genç devrimcileri geceleri vuruyorlardý. Ýþte muhtemelen bu yüzden Yargýç Ahmed Refaat, Mübarek’i cezaya çarptýrýrken “30 yýllýk karanlýktan” bahsetti ve “özgürlük ve adalet için barýþçý biçimde ayaklanan ulusun oðullarý” dediklerini övdü. Fakat Mübarek’in polis karakollarýnda ve Ýslami ayaklanma sýrasýnda çok ölen oldu; Sedat’ýn hapishanelerinde ölen Müslümanlar’ý da sayabiliriz. Fakat dün eski Mýsýr baþkaný bu ölümler sebebiyle cezaya çarptýrýlmadý. Ve bir anlamda Mübarek, hem Sedat yüzünden hem de Nasýr’ýn polis rejimi için cezalandýrýlýyordu.
Biz Ýngilizler Mýsýr’ý her zaman sevdik. Firavunlarýn ülkesinden çalýp çýrptýk. Hartumlu Gordon’u kurtarmak için Kahire’den güneye yürüdük. Kral Faruk’a pelerinimizi giydirdik. 1920ler’de Mýsýr demokrasisini teþvik ettik; ta ki demokratlar Kral Faruk’tan kurtulmak isteyene dek. 2. Dünya Savaþý’nda Mýsýr’ýn rolünü takdir ettik ve Sedat’ýn Rommel’in tarafýnda olduðunu iþimize yarar biçimde unuttuk. Ve aslýnda Nasýr’ý sevdik. Sonra, Ruslar’ý dýþarý atan, artýk unutmuþ olsak da Knesset’e bir Filistin Devleti istediðini söyleyerek Ýsrail ile barýþ yapan ve kendi ordusu tarafýndan öldürülen Sedat geldi. Dün El Cezire yanlýþ biçimde bize, katillerinin asker “kýlýðýna girdiklerini” söyledi.
Ve bu inanýlmaz askeri geçit töreninin ölü ve yaralýlarý arasýndan; aksi, donuk, sýkýcý, “Ýslamcýlýk”a olan nefreti çok bariz bir Hüsnü Mübarek çýktý. Ve en iyi gazetecilerden Muhammed Hassanein Heikal’ýn ölümsüz sözleriyle, “bir sessizlik denizi olan bir odaya girdi.” Ve en çok arzuladýðý þey sükunetti. Dün gece Mýsýr devlet televizyonu Mübarek’in, onu mahkemeden alan helikopterde bir kalp krizi geçirdiðini iddia etti; bir meslektaþýmýn söylediði gibi, müebbet herkesi hasta edebilir.
***
Af ve Ýnsan Haklarý Gözlemcileri ve sayýsýz diplomat, hukuk dýþý idamlardan ve Mýsýr’ýn güneyinde, özellikle Asyut çevresindeki polis cinayetlerinden ve iktidar koridorlarýndaki yolsuzluktan söz ettiler. Kahire’de yolsuzluðun sorun olmadýðýný söyleyenler vardý; öfke yaratan yolsuzluðun küçük ölçekli olmasý, baþkana baðlý olmasý ve tekelleþmesiydi. Ve bir zamanlar özgür basýný ile ünlü bir ülkedeki her Mýsýr gazetesinin, her gün, her hafta, her ay ve her yýl Mübarek’i birinci sayfaya koymasýydý. Mýsýrlý gazeteciler için, onlar sadýkken gazeteleri Saddamcý’ydý. Baþkanlýk seçiminin sonuçlarýný sorgulamama kýzan bir yazar bana “Mýsýr’ýn cesedini didikleyen karga” demiþti.
Hatýrlayalým, Mübarek’i Ürdün Kralý Abdullah’ýn önüne yerleþtiren bir fotoðraf hazýrlanmasý için bir gazeteciye memnuniyetle izin veren bir baþkandý; hatta genç Obama’yla aþýk atsýn diye, berberi memnuniyetle saçýný boyadý. Kabinedeki meslektaþlarý ise ayný berber aletlerinden yararlandýlar. Konuþmalarý ise Kahire basýnýnda sonsuz biçimde yayýnlandý. Tanrý’ya þükür, Saddam ve Kaddafi gibi roman yazmadý.
Fakat bu mutlu Jübile Günü’nü, Mübarek’i nasýl sevdiðimizi, ona dalkavukluk yaptýðýmýzý, takdir ettiðimizi, önerilerini, Ýslamcýlýk ile ilgili görüþlerini, güvenlik þefinin Ýslami þiddet ile ilgili korkularýný nasýl dinlediðimizi, ve onu nasýl bir “arabulucu” olarak gördüðümüzü hatýrlayalým. Güvenlik þefi sanýrým adý Ömer Süleyman olan bir adamdý ve adý meclis tarafýndan çýkarýlana kadar Baþkan olmak istemiþti. Ve þimdi Mýsýrlýlar, Mübarek’in eski baþbakaný Ahmed Þafik’in mi yoksa Müslüman Kardeþler’den Muhammed Mursi’nin mi yeni baþkan olacaðýný görmeyi bekliyorlar. Mýsýrlý arkadaþým bana artýk Þafik’in gittiðini söyledi. Göreceðiz. Mursi kazanýrsa, o da orduya en az Þafik kadar iyi davranmayacak mý?
***
Çok mu þüpheciyim? Devrimler her zaman mutlu sonla bitmez. 1789’u, 1917’yi düþünün. 1952’deki Mýsýr’ý düþünün. 17 ay önce Mýsýr’ýn Mübarek karþýtý devriminin, yazdýðým en mutluluk verici haber olduðunu söylemiþtim. Bu hala geçerli. Milyonlarca Arap bir diktatörü devirdi. Fakat korkarým ki diktatör gittiyse de diktatörlük hayatta kaldý. Bugün Mýsýr’ý ordu yönetiyor. Ve biz Batý’dakiler ordularý severiz. Washington ordularý sever.
Kimse Mübarek’i zor bir geleceðin beklediðine deðinmeyecek. Dün Mýsýr televizyonu Tora hapishanesindeki hastaneye götürüleceðini duyurdu. Bu hapishanede bir zamanlar iþkencecileri görevlerini ifa etmiþti; þimdi ise eski uþaklarýndan birkaçý burada hapiste. Oðullarý onu ziyaret edecektir. Fakat Cemal ve Alaa hala gözaltýndalar ve borsa manipülasyonu ile yargýlanmayý bekliyorlar.
Bu Tahrir Meydaný’nýn gerçek devrimcileri için pek önemli deðil. Ýstedikleri, bir Müslüman Kardeþ ve sabýk bir Mübarek satrapý arasýnda iki turlu bir seçim deðil, temiz bir ülke ve toplumdu. Yolsuz eski diktatörü Suudi Arabistan’a kaçan Tunus, iyi bir örnek gibi göründü. Sanýrým baþka bir yolsuz eski diktatör sonunda Kahire’de ölecek. Fakat Libya devrimi pek de barýþçý bir devrim sayýlmaz. Yemen ve Suriye de...