Türkiye’nin Ortadoðu ile, bu bölgedeki meselelerle birinci elden ilgilenmesinden daha normal bir þey göremiyorum.
Meselenin detaylarýna girmeyelim ama sadece Falih Rýfký Atay’ýn Zeytindaðý ve “Ateþ ve Güneþ” kitaplarýný okumak bu bölgeyle iliþkimizi kesemeyeceðimizin tarihsel kanýtlarý.
Falih Rýfký, bugün Ýsrail bombardýmaný altýnda olan Gazze’de Osmanlý’nýn 1916-1917 yýllarýnda nasýl bir imar hareketine giriþtiðini yazar, daha üzerinden yüz sene bile geçmemiþ.
Bu ilgiyi emperyal bir güdüye indirgemek de doðru deðil, tarih bunu bir anlamda zorunlu kýlýyor.
ANCAK, bu ilginin modaliteleri, nedenleri ve beklenen sonuçlarý iyi düþünülmeli.
Mýsýr’da ve baþka arap ülkelerinde çok genç bir nüfus var, doðrudur, bu ülkelerde büyük ölçüde anti siyonist, hatta yer yer, daha az ölçüde de olsa anti semitik duygular, eylemler gündeme gelebilir ama arap halklarýnýn, özellikle genç kuþaklarýn temel beklentisi iyi yaþamak, refahý yakalamak; çaðýmýzda aksini düþünmek de çok kolay deðil zaten.
Arap halklarý da artýk iyi yaþamanýn, batý standartlarýnda refahýn, istihdam ve nitelikli eðitimin yolunun yeraltý kaynaklarýndan gelen paradan deðil, nitelikli, batý standartlarýnda bir demokrasi ve hukuk devletinden geçtiðini görüyorlar.
Ýþin ilginç tarafý, batý devletleri de, kendi ülkelerinin üretim yapýlarýnýn, lider þirketlerinin, atýlým yapan ve yapacak sektörlerinin beklentileri doðrultusunda tüm dünyada ve özellikle de küresel tüketim akýmlarýnýn kýsmen dýþýnda kalmýþ Ortadoðu ülkelerinde iktisadi büyümeyi ve bu büyümeyi üretecek hukuk devleti yapýlanmasý gayretlerini destekliyorlar.
Arap baharý dediðimiz süreç muhtemelen bu iki beklenti kümesinin, arap gençlerinin daha iyi yaþama, daha nitelikli eðitim ve istihdam beklentileri ve küresel þirketlerin pazar arayýþlarýnýn tarihsel çakýþmasýndan baþka þey deðil.
Bu tarihsel kavþakta Türkiye’ye de büyük rol düþüyor ve Türkiye’den beklenenler çok insani, daha müreffeh bir Ortadoðu için.
Türkiye’nin bölgedeki gücü ve iþlevi kanýmca tümüyle kendi sistemini demokratikleþtirmesine, hukuk devleti ve iç barýþ adýmlarýný güçlü atmasýna baðlý.
Arap baharý süreci, Mýsýr’da siyasi dengelerin deðiþimi, Mursi’nin iktidarý Türkiye’nin de demokratikleþme, hukuk devleti alanýnda atacaðý adýmlarýn çýtasýný yükseltecek, baþka çare pek yok.
Mübarek döneminde iþler bizim için daha kolaydý, çýta daha aþaðýda bir yerlere konmuþ idi; muhafazakar demokrat bir siyasi iktidarýn (AK Parti) varlýðý, AB ile müzakereler bölgede arap gençliðine rol model olmak için yeterli idi.
Þimdi durum biraz deðiþti, Esad sonrasý Suriye ile birlikte daha da deðiþecek.
Türkiye’nin bölgede etkinliðini sürdürmesi, lider ülke konumuna gelebilmesi potansiyel liderin, kendini izleyeceklerin neleri izleyecekleri konusunda ikna etmesine, farklýlaþabilmesine baðlý.
Askeri vesayet yýllarýnda, kemalist rejimin Ortadoðu’da etkinlik gibi bir derdi yoktu, zaten de olamaz idi, bu yönetimler arap gençlerine bir ufuk açamazlardý.
Þimdi böyle bir potansiyel mevcut ama bu potansiyelin hayata geçmesi yukarýda söylediðim gibi demokrasi ve hukuk devleti çýtasýnýn yükselmesine baðlý zira artýk bölgede rakipler var; son Gazze ateþkesini de bu rekabet çerçevesinde okumak gerekebilir, unutmayalým en büyük rakip Mýsýr, bir arap ülkesi, islami özellikleri çok öne çýkan bir lideri var; Türkiye’nin bu rekabette öne çýkabilmesi demokrasi ve hukuk devleti çýtasýný arap gençlerini kýskandýracak ölçüde yukarý çekmesine, cazip kýlmasýna baðlý.
AB süreci de muhtemelen bu aþamada devreye girecek galiba.
Türkiye’yi bu bölgede en çok farklýlaþtýracak, en cazip kýlacak, cazibe merkezi kýlacak faktör galiba muhafazakar demokrat bir iktidarýn AB perspektifi olacak.
AB’nin kimi sözde liderleri bu durumu göremeyebilirler, yanlýþ okuyabilirler ama bu yanlýþ okuma bizim de ayný yanlýþý yapmamýzý mecbur kýlmýyor.
twitter.com/KarakasEser