Gündem yine baþdöndürücü bir hýzla akmaya baþladý. Özellikle de Bakü’deki kritik görüþmelerin ardýndan. Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn dönüþ yolunda yaptýðý açýklamalar gündeme bomba gibi düþtü:
‘MÝT her an, her tür hareketi yapabilir. Mesela yarýn Ýmralý’ya gitmek gerekiyorsa MÝT Müsteþarý’na ‘Sen gerekeni yap’ derim.’
Kuþkusuz bu açýklama, bugün yarýn bir müzakere ya da görüþme sürecine iþaret etmiyor. Ancak hükümet tarafýndan devam ettirilen sürecin, sanýldýðýndan/göründüðünden daha geniþ ve çok boyutlu olduðunu gösteriyor.
Mücadele etmediðiniz bir konuda müzakere için eliniz güçlü olamaz. Ayný þekilde müzakere edecek bir akýl ve derinliðe sahip deðilseniz, mücadeleniz baþarýlý olamaz. O nedenle belki de bu tartýþmalar kamuoyunda devam ederken yaptýðýmýz en büyük hata, müzakere ve mücadeleyi birbirinden baðýmsýz süreçler gibi algýlamak oldu.
Baþbakan’ýn bu açýklamalarý ‘Mücadele eden, müzakere de eder’ mesajý olarak okunabilir.
***
Güvenlik güçleri tarafýndan PKK’ya karþý, neredeyse yakýn tarihin en büyük operasyonlarý yürütülüyor. Bunu þöyle de ifade edebiliriz. PKK, canhýraþ bir tarzda ve adeta intihar edercesine büyük saldýrýlar düzenliyor.
‘Örgütün sonu geliyor, PKK bitiyor’ gibi çýtayý yükseðe koyan yaklaþýmlara hayli mesafeliyim. Ancak þunu söyleyebilirim: Terör örgütü ciddi darbeler aldý ve siyasi-sosyal uzantýlarý üzerinden çýkardýðý gürültü patýrtýnýn asýl nedeni bu. Yaralarýný sarabilir mi, kolay deðil. Ancak terörün istediði gibi ‘sponsor’ bulabildiði coðrafyamýzda ne yazýk ki her zaman mümkün.
Peki bu kadar sert bir mücadele sürecinin parantezine ve devamýna ‘müzakere’ nasýl yerleþecek? Kraliyet temsilcilerinin bize anlattýðý ‘paralel hikayeler’e bakýlýrsa, bu hayli zor ve riskli bir süreç. Dahasý, eðer doðru yönetemezseniz, sorunu daha da derinleþtirme ihtimali var.
BDP, hayli zamandýr kendisinin bu anlamda muhatap olmadýðýný, olamayacaðýný, üstelik hayli kýþkýrtýcý bir dille aktarýyor kamuoyuna. Örgüt mensuplarýyla verdikleri kucaklaþma görüntülerinden, kongredeki mesajlara kadar bunu söylüyorlar.
Ýþin en sýkýntýlý yaný da burasý. Kendisini sorunun muhatabý olarak gösteren aktörlerden bir tanesi artýk devre dýþý. Üstelik bundan rahatsýz deðil, hatta sistemin aktörlerini kendi üzerine gelmeye davet etmekten de çekinmiyor. Baþsavcýlýk soruþturmasý, kapatma davasý gibi bildik koridorlar üzerinden sorunu geçmiþin karanlýðýna çekmeye çalýþýyor.
***
Dünle bugünün farkýný tam da burada aramak gerekiyor. Kuþkusuz Türkiye’nin bu sorunla mücadele ederken geçmiþte yaptýðý hatalarý tekrarlamasýnýn kimseye bir yararý yok. Ancak PKK-BDP hattý bu tehlikeli kartý oynamaktan çekinmiyor. Fark, bugün sorunu yönetenlerin, bu karanlýk koridorlarý deðil, zor, riskli, ama çok boyutlu arayýþlarý tercih etmesi.
Ýngilizler, dünya egemenliðini Amerikalýlara devrederken kendilerini nasýl hissediyorlardý; üzerinde düþünmeye deðer doðrusu. Ancak kendilerinin akýl, diplomasi ve pazarlýkla baþardýðý iþleri, bu hormonlu ve iri yarý gövdenin kanlý iþgaller üzerinden yapmaya çalýþmasýna herhalde küçümseyerek bakýyorlardýr.
Müzakere, muhatap, ama elbette doðru muhatap ve bunlar üzerinden bir çözüm inþa etmek; sert gücün yaný sýra, akýl, diplomasi ve yumuþak güç unsurlarýný doðru yerde ve zamanda kullanmakla mümkün.
Türkiye’nin bunu yapabilecek kadar tarihsel tecrübesi var. Toplumsal destek yaþanan tüm kafa karýþýklýðýna raðmen devam ediyor.
Geriye sabýrla, akýlla ve samimi bir dille çözümün peþine düþmek kalýyor. Bunu baþaracak Türkiye, baþarmak zorunda.