Obama’nýn yerine ABD’nin yönetimine gelmesi kuvvetle muhtemel olan Hillary Clinton, “Kürtleri silahlandýrmaya devam edeceðiz” diyor.
“Kürtler”den muradýnýn PKK uzantýsý PYD/YPG olduðunu biliyoruz.
PYD’nin Türkiye sýnýrýnýn öteki yanýnda bir koridoru kontrol etmek istediðini biliyoruz.
PKK’nýn PYD yapýlanmasý ile ilerde Türkiye’ye uzanmak istediðini, daha daha ilerde de Irak ve Ýran’daki uzantýlarý ile birleþmek istediðini biliyoruz.
Amerika, Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetini biliyor ve buna raðmen bu yapýya yatýrým yapýyor.
Evet bu bir “yatýrým:”
PKK temsilcilerinin ABD ziyaretlerinde muhtemelen sunduklarý “Biz orada laik bir Kürt yapýlanmasý gerçekleþtireceðiz” önerisini dikkate deðer buldular.
Bu önerinin “Türkiye’de Ýslamcý bir kadro iktidarda ve bu kadro, Amerikan (hatta Batý) aleyhtarý. Bu coðrafyada sizin partneriniz ‘Laik Kürtler’ olabilir” þeklindeki bir yaklaþýma eþlik ettiði de tahmin edilebilir.
Bu yaklaþýmlarýn, Amerikalýlara cazip gelebileceðini öngörebiliriz.
Çünkü Arap baharý ile birlikte görülür hale gelen “Ýslamcý yükseliþ” zaten Amerika’nýn gardýný aldýðý bir yükseliþti.
“Suriye’de Esed devrildikten sonra yerine kim gelecek?” sorusunun cevabý aranýrken “Acaba Mursi gibi biri mi?” þeklinde yeni bir soru doðmasý Amerika’nýn Suriye’deki tavrýný nasýl etkilemiþse, “Laik Kürtlere alan açma” önerisinin cazip gelmesi de yadýrganmaz.
HDP’nin medya uzantýlarýnýn ABD ve Brüksel ziyaretleri ardýndan “Zaman Kürtlerin zamaný” gibi çýkarýmlara yönelmeleri, önerilerine Batý baþkentlerinde gösterilen alaka ile baðlantýlý olmalý.
Dünkü yazýmda Kissinger’a atfen naklettiðim, “Erdoðan’ýn Batý yanlýsý bir çizgiye geleceðini düþünmenin ‘fantezi’ olacaðý, buna raðmen Erdoðan’la ortak güvenlik endiþeleri sebebiyle müzakere edilebilecek ortak alanlarýn halen bulunduðu” yaklaþýmý, nasýl okunmalý?
Ben þöyle okudum:
- Kategorik rezerv.
- Güvenlik endiþeleri sebebiyle gerekirse ortak alanlarda müzakere.
Bunlardan “Kategorik rezerv” maddesinin, “rezerv”in dozlarý bakýmýndan nelere yol açacaðýný düþündüðümüzde, akla gelenler ürküntü verebilir. Mursi’yi devirdiler, Suriye’yi bataklýða çevirdiler ve Suriye’nin içinde “Türkiye’ye düþman” bir terör yapýlanmasýna alan açmaya çalýþýyorlar. Irak’ta, bir yandan iþbirliði içinde gözüküp, diðer yandan Irak’ýn sözümona “legal” sözcülerine “Türkiye’nin ne iþi var Irak topraklarýnda!” dedirtiyorlar. Ayný “legal” sözcüler “Amerika 11 bin kilometre öteden gelip Irak’ta ne arýyor?” diye sormuyor mesela! Bizde bu tür sözcülere “Sahibinin sesi” tanýmlamasý yapýlýr.
Ama neylersiniz ki oyun böyle oynanýyor. Ve biz bu oyunun “Dost! Müttefik! Stratejik ortak!” bir dünya gücü tarafýndan oynandýðýný biliyoruz.
Coðrafyamýzda alt alta - üst üste oluþlar yaþanýyor. Son derece kaygan bir zemin. Dostluklar düþmanlýklar göreceli.
Öyle göreceli ki “stratejik ortaklarýmýz”dan çelme yiyoruz.
Rusya ile iliþkileri “stratejik ortaklarýmýz”a karþý hamle niteliðinde telakki ediyoruz.
Ben, “Amerika Gülen’i iade edecektir, çünkü Türkiye’yi gözden çýkarmaz” gibi bakmýþtým son geliþmelere.
Ama 26 Ekim’de Gülen’i istemek üzere ABD’ye gidecek olan Adalet Bakaný Bekir Bozdað, “Gülen’in iade edilmemesi ve bu konuda resmi bir irade ortaya çýkmasýnýn anlamý, ABD’nin Gülen’in dostluðunu Türkiye’nin dostluðuna tercih ettiði anlamýna gelir” diyor. Aslýnda bu sözlerde bile “ABD Gülen’i Türkiye’ye tercih edebilir” endiþesini yansýtýyor.
ABD YPG’yi Türkiye’ye tercih edebilir!
ABD Gülen’i Türkiye’ye tercih edebilir!
“Tercih edilecekler” adýna ne kadar onursuzluk diye düþünebiliriz, ama uluslararasý iliþkilerde (FETÖ de böyle bir yapý durumunda) oyunun kuralý böyle.
Erdoðan Türkiye ile özdeþ.
Millet onu istiyor.
Amerika milletin bileðini bükecek Erdoðan’la hesaplaþmak için.
Erdoðan, millet, Türkiye, biz güçlü olmak zorundayýz. Belalarý göðüslemeye hazýr ve mütehammil olmak zorundayýz.
Çetin bir coðrafyada 100 yýllýk parantezin yeni versiyonlarýný aþmak demek, dehþetli bir hesaplaþmayý göze almak demektir.
Kavi yürekler, kavi bilekler, saðlam irade ve onun arkasýnda akýlane bir kuvvet muhasebesi...