Müdahale, Suriye ve Türkiye

Suriye’de üç yýl önce taþlar yerinden oynadý ve dengelerin tekrar saðlanmasý da mümkün görünmüyor. Buradaki temel görüþ ayrýlýðý, bahse konu dengelerin ne kadar sahici olup olmadýðý üzerinde ve hali hazýrda devam ediyor.

Memleketimiz sýnýrlarý dahilinde CHP baþta olmak üzere belli bir kesimde dile getirilen teze göre Suriye’de mevcut rejim sanýldýðýnýn aksine geniþ kesimleri temsil ediyor. Þam’da bir azýnlýk yönetimi deðil, farklý mezhep ve anlayýþlarý dikkate alan bir yönetim var. Arap Baharý kapsamýnda bu denge ‘dýþ güçler’ eliyle bozuldu ve mevcut çatýþmalarýn nedeni de bu.

Suriye’nin yakýn tarihine, mesela Fransýz manda yönetiminden bugüne þöyle bir göz atmak, 1982 Hama katliamýndan haberdar olmak bile baþlý baþýna Þam’da nasýl bir yönetim olduðunu bize söylüyor aslýnda. Öte yandan yaklaþýk bir asýrlýk dönemde baþta Fransýzlar olmak üzere Batýlý bazý güçlerin kritik hamleleri, dokunuþlarý, nüfusun en geniþ kesimini oluþturan Sünnileri sistem dýþýnda býrakýrken, Nusayri azýnlýðý da öne çýkardý.

Bu tarihi, bir de Suriye’de gerçekleþen askeri darbeler üzerinden okumakta yarar var. Her darbe, ister baþarýlý olsun, ister sonuçsuz kalsýn, sistemin söz konusu azýnlýk üzerine bina edilmesini saðladý. Sonuçta Esad ailesiyle bu zihniyet devam ediyor. Demokratik düzen bir yana, Þam’da çekirdek bir aile yapýsý üzerine kurgulanan, güvenlik ve istihbarat odaklý bir yapý varlýðýný devam ettiriyor.

Hama katliamýndan bu yana Suriye Ýhvaný, kelimenin tam anlamýyla ciddi bir korku duvarýnýn içinde yaþadý. Bir rejimin gözünü kýrpmadan kendi insanýný nasýl katlettiðini bizzat yaþayan bir siyasi hareketin bunu hissetmesi son derece anlaþýlabilir.

Arap Baharý, elbette Suriye’deki bu sessizliði bozdu ve bu ülkedeki Ýhvan hareketi baþta olmak üzere mevcut sistemden rahatsýz olan kesimler ayaklandý. Bunu temel olarak dýþ dinamikler üzerinden okumanýn ne kadar yanýltýcý olduðu ortada. Ancak çok sayýda uluslararasý dengeyi arkasýna almýþ bir rejime karþý mücadele vermek hiç de kolay olmadý.

Þimdi gelinen noktada Hama’yý tekrar etmekten çekinmeyen, kimyasal silah kullanacak kadar gözü dönmüþ bir rejim ve onun karþýsýnda ne dediðini bir türlü anlayamadýðýmýz bir dünya var. O dünyanýn harekete geçmesi bekleniyor. Müdahale edip çözüm üretmesi isteniyor.

Bu tür uluslararasý müdahalelerin ne gibi sonuçlar ürettiðine dair yakýn tarihte ve yakýn coðrafyamýzda yeterince örnek var. Çünkü uluslararasý sistemin kurgusu ve karar mekanizmalarý bu sorunlarý çözmeye deðil, çoðaltmaya uygun. Türkiye’nin, özellikle son yýllarda Baþbakan Tayyip Erdoðan eliyle uluslararasý kurumlara gösterdiði tepkiyi doðru anlamak gerekiyor.

Tezi açýk ve haklý olan bir Türkiye var. Bu tezin dýþýnda Suriye üzerinde kendi hesaplarýný ve çýkar savaþlarýný yürütün büyük güçler var. Bunlarla Türkiye’yi ayný kaba koymak büyük haksýzlýk.

Keþke Suriye’den sonra Mýsýr’a da ‘darbe yaptýnýz, berhudar olun’ kývamýnda ziyaret yapan ana muhalefet de Türkiye’nin tezini savunmak için çaba gösterebilseydi. Zor mu, asla. Ýþte MHP lideri Devlet Bahçeli, sözkonusu Türkiye olunca diðer çatýþmalarý bir kenara býrakýp Türkiye adýna siyaset izlemeyi tercih ediyor.

Kendi elimizle kendimizi bu kadar vurmak anlaþýlýr gibi deðil doðrusu.