Emekli general, sonradan politikacý Kenan Esengin, askerî kanadýn dava karþýsýndaki pozisyonunu þöyle özetliyor: “Bu safha baþlarken Genelkurmay Baþkaný Salih Omurtak idi. Fakat belkemiðinden hasta olan ve unutkanlýða tutulan Orgeneral Omurtak, Mareþal Çakmak ve Orgeneral Orbay gibi, büyük meseleleri deðerlendirecek, geleceðe ve toplum hayatýna yapacaðý olumsuz etkileri düþünecek ve politikacýlarýn bu yöndeki oyunlarýna karþý direnecek güçte deðildi artýk. Yoksa o da Mareþal Çakmak ve Orgeneral Orbay gibi meselenin o yolda çözümüne razý olmaz, etrafýndakilerin etkisinde kalmaz ve [Millî Savunma Bakaný] Hüsnü Çakýr’ýn mahkemeye verme yazýsýný baþka türlü uygulardý, ya ona 1943 yýlýnýn koþullarýný, o zamanki iktidarlarýn doðu bölgesinde nelerin cereyan ettiðini bildiklerini, alýnan tedbirlere karþý nasýl davrandýklarýný, teþekkür ettiklerini hatýrlatýr, politik oyunlarla kötü bir yolun açýlmasýna meydan vermezdi ya da istifa ederdi. Bir büyük makam sahibi, hele komutanlar, gereðinde direnmesini, hatta daha ileri gitmesini ve küçük oyunlara boyun eðmemesini bilirler. Ne yazýk ki Orgeneral Omurtak artýk hastaydý.” Esengin, 28 Haziran 1948 tarihinde Millî Savunma Bakaný Hüsnü Çakýr’ýn emriyle Genelkurmay Adlî Müþavirliði’nin harekete geçtiðini ve olaydan beþ yýl sonra olaya adý karýþanlarla emekli Orgeneral Muðlalý’nýn sorguya çekildiðini yazýyor.
Komuta kademesinde terfi ve atamalar
Tam bu aþamada Genelkurmay Baþkaný Orgeneral Salih Omurtak geçirdiði felç sonucunda aðýr rahatsýzlanacak; 1949 yýlýnýn hemen baþýnda yerine vekâleten üç aylýk bir süre için 1. Ordu Müfettiþi Orgeneral Nuri Yamut atanacaktýr. Yamut, 1946 yýlýnýn Aðustos ayýnda 1. Ordu Müfettiþliði’ne atanmýþtý. Omurtak’ýn rahatsýzlýðý ise uzun süre devam edecek ve yurtdýþýnda tedavi görmek zorunda kalacaktýr. Omurtak askerî þura üyeliðine atanmýþtý. Bir yýl sonra Genelkurmay Baþkanlýðý’nda yeni bir deðiþiklik daha olacak ve bu kez Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman, bu göreve getirilecektir. Bir süre sonra da Genelkurmay Baþkanlýðý’na Korgeneral Yümni Üresin, Kara Kuvvetleri Komutanlýðý’na Orgeneral Nuri Yamut, Hava Kuvvetleri Komutanlýðý’na Korgeneral Zeki Doðan ve Deniz Kuvvetleri Komutanlýðý’na da Oramiral Mehmet Ali Ülgen getirilir. 23 Aðustos 1949 tarihinde de Genelkurmay Ýkinci Baþkanlýðý’na Orgeneral Muzaffer Tuðsavul atanýr. Kýsa bir süre sonra da Genelkurmay Ýkinci Baþkanlýðý’na Orgeneral Ýzzet Aksalur getirilir. Fevzi Çakmak’ýn yirmi yýlý aþkýn bir süre kesintisiz þekilde Genelkurmay Baþkanlýðý yapmasýndan sonra Genelkurmay Baþkanlýðý’ndaki bu süratli deðiþim dikkat çekiciydi. Çakmak’tan sonra sadece altý yýl içinde biri vekâleten de olsa üçüncü atama oluyordu. Bu, istikrar açýsýndan bakýldýðýnda istikrarsýzlýk göstergesi olarak da yorumlanabilir. Bir baþka yorum, ordunun daha alt kademe komutanlarý açýsýndan bakýldýðýnda ortaya çýkýyordu. Bu durumda ordu içinde terfi imkâný geniþlemiþti. Ordunun en üst mevkilerine yükselme imkâný, aradan uzun süre geçtikten sonra mümkün hâle gelmiþti.
Muðlalý’nýn yargýlanma süreci
Muðlalý ise, 1945 yýlýnýn yaz aylarýnda askerî þura üyesi olarak görev almýþ ve 16 Temmuz 1947 tarihinde de yaþ haddinden emekli olmuþtu. Dava açýldýðýnda Muðlalý emekliydi. Muðlalý davasý 1949 yýlýnýn Eylül ayý baþýnda görülmeye baþlanýr. Davada emekli 3. Ordu Müfettiþi orgeneral Muðlalý’nýn yanýnda tümgeneral Rasim Saltuk, albay Þükrü Tüter, yüzbaþý Vahdet Yüzgeç, yedek teðmenler Bilâl Bali ile Nejdet Bilgez de yargýlanýyordu. Mahkeme, davanýn gizli görülmesini uygun görmüþtü.
Muðlalý davasýyla ilgili mahkeme görevsizlik kararý verecek; bu arada Van eski valisi Hamit Onat, Özalp eski kaymakamý Hilmi Tuncel, Özalp eski jandarma komutaný yüzbaþý Vasfi Bayraktar da sanýk olarak davaya dahil edileceklerdir. Davanýn Van’da görülmesi gerektiðine de karar verilmiþti. Dosya karar için Yargýtay’a iletilmiþti. Askerî Yargýtay Baþ Savcýsý ise kararýn bozulmasýný isteyecek; bunun üzerine Askerî Yargýtay 4. Ceza Dairesi, Genelkurmay Askerî Mahkemesi’nin yetkisizlik kararýný bozacak ve davanýn Genelkurmay Askerî Mahkemesi’nde görülmesine karar verecektir.
Davayý izlemek serbest yazmak yasak
Davanýn bundan sonraki seyriyse açýk görülecektir. Sanýklar TCK’nýn 450. maddesi gereðince yargýlanýyorlardý. Mahkeme Askerî Ceza Kanunu’nun 261. maddesi uyarýnca basýn için mahkeme ifadelerinin sadece not olarak alýnmasýný uygun görmüþ, fakat ayrýntýlý haber yazýlmasýna izin vermemiþti. Bundan sonraki iki duruþma ise gizli yapýlacaktýr. Müdahil avukatý Mehmet Ali Sebük, iddianamenin basýnda da yayýnlanmasýný talep edecek, fakat bu talep kabul edilmeyecektir. Mahkemeyi izlemek serbest, fakat hakkýnda yazý yazmak yasaktý. Bu sýrada sanýklarýn ifadeleri de alýnmýþtý. Sanýklarýn reddi hâkim talebi dikkati çekiyordu. Muðlalý, Saltuk ve Tüter tutuklu olarak yargýlanacaklardý ve bu üç sanýk hakkýnda idam cezasý talep edilmiþti. Diðer sanýklar, Yüzgeç, Bilgez ile Bali, tutuksuz olarak yargýlanýyorlardý ve savcýlýk bu sanýklar hakkýnda beraat talep etmiþti.
Bütün sorumluluðu üzerine alýyor
Muðlalý mahkemede o dönemde 3. Ordu Müfettiþi olarak emri kendisinin verdiðini açýklayacaktýr. Mahkeme sonucunda Muðlalý önce idama mahkûm edilecek; daha sonra da yaþýnýn 65 olmasý nedeniyle önce otuz yýla ve bu ceza da üçte bir indirimle yirmi yýla indirilecektir; kendisi ordudan da tard edilecektir. Karar temyize gönderilmiþti. Muðlalý’nýn avukatý Hamit Þevket Ýnce idi. Diðer sanýklar ise beraat etmiþlerdi. Bu sanýklar tutuklu bulunduklarý için tahliye edileceklerdir. Yargýlamalar sonucunda Muðlalý’nýn suçu ve sorumluluðu tek baþýna üzerine almasý üzerine yargýlanan diðer subay ve memurlar mahkûm olmaktan kurtulabilmiþlerdi. Muðlalý ise, bu tarihte hasta olduðundan mahkûmiyeti sýrasýnda zaten hastanedeydi. Muðlalý, mahkemede “Devletin ve güvenlik kuvvetleri ile ordunun haysiyetini korumak, bölgeye huzur ve emniyet getirmek, ayný zamanda millî servetlerin kaçýrýlmasýný önlemek için her çeþit ihtara raðmen casusluk ve talanlarýna devam edenlere karþý bu tedbirleri almak zorundaydýk. Ben emir verdim. Memur ve subaylarýn bir suçu yoktur. Bunlar suç iþledi ise, suçlu benim. Baþka bir þey söylemek istemiyorum.” demekle yetinmiþti. Askerî Yargýtay ise hükmü bozacaktýr. Muðlalý’nýn 11 Aralýk 1951 tarihindeki ölümü üzerine davanýn devamýna artýk imkân kalmamýþtý.
Kirvem hallerimi ayný böyle yaz
Sanýrým Muðlalý’nýn 1940’lý yýllarda doðu sýnýrýnda Van’da gerçekleþtirdiði Kürt kýyýmýný artýk duymayan kalmamýþtýr. Elbette bu kýyým bu sýradaki yegane kýyým da deðildi; fakat en çok bilinenidir; bunun de nedeni, olayýn pek çok kez kapatýlmak istenmesine raðmen, DP’nin de desteðiyle önce meclise, daha sonra da savcýlýða intikal etmesidir. 33 Kürt köylüsü sýnýrda Muðlalý’nýn emriyle kurþuna dizilmiþti. Ancak köylülerden birinin yaralý olarak kurtulmasý, olayýn yýllar sonra da olsa ortaya çýkmasýna neden olacaktýr. Ahmet Arif’in ayný adý taþýyan meþhur þiiri bu kýyýmý anlatmaktadýr. Eðer þimdiye kadar Ýsmail Beþikçi’nin “Orgeneral Muðlalý Olayý, 33 Kurþun” kitabýný okumadýysanýz, çok geç kalmýþsýnýzdýr demektir. Bu konuda yazýlanlar ciltler dolusu oldu bile. Muðlalý adýnýn kýþladan kaldýrýlmasý çok yakýn bir zaman önce gerçekleþti; yine de Muðla’da bir caddede adý bulunmaktadýr.
General Esengin’in aklama çabasý
Emekli general Kenan Esengin, yýllar sonra Muðlalý’yý temize çýkarmak için kaleme aldýðý broþürünün daha ilk sayfasýnda ve daha sonra da bir kez daha “sýnýr ve bunlara iliþkin olaylarý normal ölçüler içinde ve devlet anlayýþý içinde yürütmek mümkün deðildi” saptamasýnda bulunuyor. Broþürde yer alan ve Hüsnü Himmetoðlu tarafýndan kaleme alýnan kýsa yazýda da, “O ne yapmýþ ise hiç þüphe yoktur ki, her türlü hisler dýþýnda, yalnýz memleketi, vataný için yapmýþ veya yaptýrmýþtýr ve bu yaptýðý da tek baþýna deðil, emirle kararla sözleþme ile yapýlmýþtýr. Bunun en büyük delili de, hâdisenin vûkû bulduðu tarih ile mahkeme huzuruna çýktýðý zaman arasýnda geçen müddet içinde bu iþin bilinmiþ ve bilindiði hâlde ses çýkarýlmamýþ olmasýdýr. Bunun için iç çevresinde yapýlacak bir tetkik ve tahlil bu hakikatin kabulünde tereddütsüz bir âmildir. Bu bakýmdan, merhumun bu hareketini de vatanî görüþ ve hislerinin dýþýnda telâkki edemeyiz.” demektedir. Bilmiyorum bu yazýlanlar ve söylenenler aradan geçen altmýþ, yetmiþ yýldan sonra size de tanýdýk geldi mi? Geldiyse, ne neyin devamýdýr, artýk onu da anlamýþ olmalýsýnýz!