Bizim köyde ulu orta övünen, böbürlenerek yürüyen, etrafýna caka satan insanlar alay konusu olurlardý. Onlara "palavracý" denirdi. Ama ayný köyde gerçek bir kavgada þöyle efelenerek kavganýn ortasýna dalan, namýný, lakabýný nara atarcasýna haykýrarak hasýmlarýný daðýtan gözü pek insanlar da ömür boyu kahraman muamelesi görürlerdi. Onlara da "yiðit" adý verilirdi. Yiðitliðin sergileneceði yerin köy kahvesi ya da baþka sükunet içindeki herhangi bir sosyal mekan olmadýðýnýn, bilakis gerçek bir savaþ ortamý olduðunun bir örneði olarak Uhud Savaþý'nda baþýna kýzýl bir sarýk sardýktan sonra düþmanýn üzerine böbürlene böbürlene yürüyen Ebu Dücane adlý sahabiyi gören peygamberimiz "bu davranýþ sadece savaþta doðrudur" buyurmuþ, böylece "yiðitliðin" zaman ve zeminini göstermiþtir.
Buradan hareketle diyebiliriz ki sosyal mekan, yerleþim alaný insanýn sahip olduðu duygu ve davranýþlarýn yerinde ve zamanýnda kullanýlmasýnýn pratik olarak öðretildiði bir ortamdýr. Nitekim peygamber efendimiz "Medine (þehir) ham demir ile has demiri birbirinden ayýran demirci körüðü gibidir" buyurarak sosyal hayatýn insanýn duygu ve davranýþlarýnýn yerli yerine oturtulmasýný saðlayan bir mektep olduðuna, davranýþlarýn sahtesi ile gerçeðini ayýrt edici bir etkisinin bulunduðuna iþaret etmiþtir.
Ýnsanýn sahip olduðu duygulardan biri hiç kuþkusuz vatanýný, milletini sevme, kollama refleksi anlamýnda milliyetçiliktir. Ebu Dücane'nin davranýþýna benzetecek olursak milliyetçilik, gerçek bir düþman karþýsýnda toplumsal böbürlenme, büyüklenme halidir denebilir. Milliyetçiliði toplumun ateþinin yükselmesine de benzetebiliriz. Nitekim vücuda dýþarýdan ama izinsiz girerek hastalýða yol açan bazý mikroplara karþý vücudun öz savunma güçlerinin harekete geçmesi neticesinde vücudun ateþi yükselir. Bu açýdan ateþin yükselmesi bir saðlýk belirtisidir. Bir anlamda ateþ, vücudun baðýþýklýk sisteminin çalýþtýðýný, mücadele ettiðini gösterir. Fakat vücudun ateþinin makul bir sürede düþürülmesi de gerekir. Geçici olduðu zaman saðlýk alameti olan yüksek ateþ, doktorlarýn dediðine göre kalýcý hale gelince en hafifinden menenjite yol açar. Milliyetçiliðin de dýþ bir saldýrý karþýsýnda toplumsal hayatiyetin belirtisi olarak öne çýkmasý son derece doðal ve yararlýdýr. Ama tehdit ortadan kalktýðý ya da gerçek bir tehdit söz konusu olmadýðý, bilakis hayali tehditlerle insanlar kýþkýrtýlarak manipüle edildiði halde milliyetçilik kýþkýrtýlýyorsa, en hafifinden toplumu felç eder.
Çünkü insanlarýn doðal bir savunma refleksi olan milliyetçilik ile ifade etmek istedikleri þey, herhangi bir karþýlýk beklemeden milletini savunmaya, icabýnda onun için canýndan vazgeçmeye hazýr olduklarýdýr. Sorun insanýn böyle bir duyguya sahip olmasýnda ve yeri ve zamaný geldiðinde bu doðrultuda hareket etmesinde deðildir kuþkusuz, sorun bu duygunun kullanýldýðý yer ve zamanla ilgilidir. Bir düþman saldýrýsý söz konusu ise, milletin maddi ve manevi deðerleri büyük bir tehditle karþý karþýya ise bir motivasyon aracý olarak bu duyguya baþvurmak kaçýnýlmazdýr nitekim. Aslýnda böyle bir durum söz konusu olduðu zaman herhangi bir uyarýya gerek kalmadan bir refleks olarak insan böyle bir duyguya, hamasete kapýlýr zaten. Milletin üzerinde yaþadýðý topraklarý, vataný, konuþtuðu dili, kimliði, dini, ailesi, sahip olduðu maddi ve manevi deðerleri gerçek bir tehditle karþý karþýya olduðu durumlarda milliyetçilik bizim köylülerin deyimi ile yiðitliktir. Ama böyle bir tehdit yok iken, propaganda yoluyla kýþkýrtýlarak düzmece kavramlarla ötekileþtirilen, mesnetsiz bir þekilde kriminalize edilen toplumun bazý kesimlerinin üzerine salýnan "milliyetçilik" ise yine bizim köylülerin deyimi ile palavracýlýktýr. Bu tür bir milliyetçilik toplumun saðlýklý olduðunu deðil, sosyal menenjite doðru sürüklendiðini gösterir.
Son yýllarda yaþanan iç savaþtan dolayý ülkemize çok sayýda Suriyeli muhacir gelmiþtir. Bunlar ülkelerinde savaþ olduðu için uluslararasý hukuk gereði ve devletin müsaadesiyle ülkemize sýðýnmýþlardýr. Kuþkusuz bu yoðunlukta bir nüfusun bir takým sorunlara sebep olmasý kaçýnýlmazdýr. Býrakýn bu yoðunlukta bir nüfusu, bir tek misafir bile bazen evin düzenini bozabilir. Bu bakýmdan Suriyeli misafirlerin bir takým sorunlara yol açtýklarý muhakkaktýr. Ancak çözüm, sanki onlar ülkemize saldýrmýþlar, bizim iznimiz olmadan topraklarýmýzý istila etmiþler gibi milliyetçilik argümanýyla toplumu onlara karþý kýþkýrtmak deðildir. Hele hele sokaklarda, þurada burada çocuklarýný, kadýnlarýný dövmek, otobüslerden ite kaka indirmek hiç deðildir. Çözüm, onlarýn özgür iradeleriyle ülkelerine gitmelerini saðlamak da dahil olmak üzere hayat þartlarýný insanca yaþamalarýna elveriþli hale getirmek, sorunlarýný asgariye indirmek, böylece toplumun diðer kesimlerini rahatsýz edecek bir konumda olmalarýnýn önüne geçmektir.
Anlayacaðýnýz Suriyeliler baþta olmak üzere ülkemize gelen muhacirlerin geliþ þekilleri, geliþ maksatlarý, onlara karþý öz savunma mekanizmasý olarak milliyetçiliði devreye sokmamýzý gerektirecek nitelikte deðildir. Bilakis ülkelerindeki iç savaþ gibi aðýr koþullardan dolayý zorunlu olarak ülkemize sýðýnmýþlar ve biz de erdemli ev sahipleri olarak bu insanlarýn hayatlarýný kolaylaþtýrmaya çalýþmakla yükümlüyüz. Ýnsanlýk bunu gerektirir. Neticede bu topraklarda yaþayanlarýn kahir ekseriyeti bir zamanlar þu veya bu þekilde buralar gelip sýðýnmýþ kimselerin çocuklarýdýr.
Bu yüzden insanýn öz doðasýndan kaynaklanan bir savunma refleksi olan milliyetçilikle ilgisi olmayan ve sokaklarýmýzý gariban, mazlum, maðdur sýðýnmacýlara karþý terörize eden bu kýþkýrtýlmýþ sözde milliyetçilik soslu ýrkçý pespayeliðin toplumumuzu, milletimizi sosyal bir menenjite sürüklemesine izin vermemeliyiz.