Bazen basit gibi görünen olaylarýn arkasýnda çok daha baþka, derin anlamlar yatýyor olabilir. Hadiseleri yalnýzca görünen yüzüyle tartýþýp madalyonun arka yüzünü okuyamamak bizi sýð sularda tepindirebilir. Bu nedenle derinlikli analizler ve bakýþ açýlarý çok önemlidir.
Geçtiðimiz günlerde düzenlenen Boðaziçi Film Festivali'nde yaþananlar gündeme damgasýný vurdu. Festivalde kendisine ödül verilen Yönetmen Özcan Alper'in TSK'ya kimyasal silah kullandýðý iftirasýný atan Þebnem Korur Fincancý'ya yönelik destek niteliðindeki sözlerine karþýlýk oyuncu Burak Haktanýr tepki göstererek salonu terk etti. Önce Burak Haktanýr'ý bu yürekli çýkýþý için tebrik ediyoruz.
Olay sonrasýnda oyuncu Haktanýr'a, yazýlý ve görsel medyadan büyük bir destek geldi. Ancak bu yapýlan destekler ve yorumlar, konu hakkýnda söylenenler olayýn yalnýzca görünen yüzüyle ilgiliydi. Haktanýr'ýn haklý tepkisi üzerinden yapýlan deðerlendirmelerin çoðu elbette ki doðru ama eksikti.
Eksik olan kýsýmlardan birisi Boðaziçi Film Festivali'ne çaðrýlan kiþilerin geçmiþte sebep olduklarý vukuatlardan kaynaklanýyor.
Yönetmen Özcan Alper, daha önce de devlet ve toplum aleyhine yaptýðý çýkýþlarla bilinen, tanýnan birisi. Eðer Özcan Alper'i bir yere konumlandýrmak gerekirse kesinlikle Boðaziçi Film Festivali'ni düzenleyenlerin karþýsýna koymak gerekir.
Toplumu ifsat etmek isteyen LGBT dayatmasýna karþý aileleri korumak amaçlý gerçekleþtirilen Büyük Aile Yürüyüþü'nün yapýlacaðý günün öncesinde, Adana Film Festivali'nde "en iyi erkek oyuncu" ödülünün iki eþcinsele verilmesini onaylayan jürinin baþkaný yine Özcan Alper. Ödülü alan oyuncu ise sahnede, yarýn LGBT dayatmasýna karþý yapýlacak yürüyüþ için devleti muhatap alarak "özgürlük istiyoruz" diye konuþma yapýyor!
Ayný Film Festivali'nde "en iyi film ödülü"nü, Gülseren Budayýcýoðlu'nun adeta toplumun tamamýný hastalýklý gösteren kitaplarýndan uyarlanan dizilerden mülhem olarak yapýmý gerçekleþtirilen ve sözde sýkýþmýþlýk sendromunu anlattýklarý filme verdiler.
Sürekli cinsel içerikli filmler seyrettiði için kocasýyla cinsel tatmine ulaþamayan psikolojik hastalýklý bir kadýnýn 16 yaþýndaki ergen komþusuyla yaþadýðý cinsellik merkezli oyun kurgularýný içeren ve komþu erkek çocuðuna makyaj yapýlmasý suretiyle eþcinselliði iþleyen ve özendiren filmin ödül alma gerekçesi ise; "cinselliði kýstýrýlmýþlýk duygularýyla oyunla bir arada düþündüðü..., cinselliði yenilikçi bir dil ve bakýþla anlatabildiði için hak ettiði" þeklinde açýklama yaptýlar!
Baðýmsýz sinemanýn temsilciliðini yapan kiþi ya da kiþiler, devlet, toplum, ahlak ve deðerler düþmanlýðý yapmayý bir kazanç olarak mý görüyorlar?!
Biz, zihni devlet düþmanlýðýyla kuþatýlmýþ insanlarý sevindirmeyi neden bu kadar seviyoruz?
Hal böyle iken niçin Özcan Alper, Boðaziçi Film Festivali'ne çaðrýlýr, daha da önemlisi niçin ödül verilir?
Bu insanlar düzenledikleri Film Festivali'ne sizi çaðýrýyor mu veya sizden birisine ödül veriyor mu?
O zaman bu birilerine yaranma çabasý niçin?
Gerektiðinde senin devletine, toplumuna, kutsalýna dil uzatmaktan geri kalmayan birisi niçin onore (!) edilmek istenir?
Bu hayranlýk ve eziklik neden?
Boðaziçi Film Festivali'nin olay sonrasý yaptýðý açýklama ise tam bir iletiþim kazasý niteliðinde. Diklenmeden dik durmanýn örneðini salonda gösteren Haktanýr'dan hiç mi ilham alýnmadý?
Yapýlan açýklamayla, bir dik duruþ da Festival yöneticileri tarafýndan gösterilmiþ olsaydý, belki de Haktanýr'a gösterilen haklý teveccühün katmerlisi onlara gösterilerek fikirleri sahiplenilecekti. Ancak haklý olarak kimse Boðaziçi Film Festivali'ni sahiplenme duygusu içerisine girmeyi gerek duymadý.
Evet, normalde öyle olmalýydý. Ama olmadý! Peki niçin?
Niçin Boðaziçi Film Festivali'ne "sabýkalý" bir yönetmen davet edilip ödül verilir?
Bunun bir tek açýklamasý olabilir: Stockholm Sendromu!
Stockholm Sendromu'nu kýsaca tarif etmek gerekirse zarara uðrayan kiþinin kendisine zarar veren kiþiye âþýk olmasý olarak nitelendirebiliriz.
Muhafazakârlar da maalesef Stockholm Sendromu'na tutulmuþ vaziyetteler.
Yoksa olup bitenleri baþka türlü izah etmenin imkâný yok.
Sen senin diline, dinine, devletine kutsalýna dil uzataný davet edip, onore edeceksin, üstelik yaptýklarýna ses çýkarmayacaksýn!
Gözünün önünde yapýlan saygýsýzlýða tepki göstermeyip eylemsiz kalacak, bir bakýma yapýlan ve söylenenlere meþruiyet kazandýracaksýn!
Müslümanlarýn bir an önce içine düþtükleri Stockholm Sendromu'ndan kurtulmalarý ve kendi deðerlerine, kendi yönetmenine, sanatçýsýna, kültürüne sahip çýkmalarý gerekiyor.