Muhafaza-kâr

Yýllar önce Fatih’te bir restoranýn ziyaretçi defterini karýþtýrmýþtým, meraktan. Müþterileri “Allah razý olsun, sizin sayenizde ailece dýþarýda yemek yiyebiliyoruz” gibisinden þükran ifadeleriyle doldurmuþlardý defterin sayfalarýný. Oysa kalite-siz yemekleri pahalýya yiyorlardý. Oraya verdikleri parayla her yerde benzer bir yemeði “ailece” yiyebileceklerini düþünemiyorlardý nedense.

Þimdilerde duymaya baþladýðýmýz “muhafazakâr sanat” laflarýný da estetik deðeri olmayan ürünleri sýrf “muhafazakâr” sýfatýna sahip olduðu için baþ tacý etmemizi isteyen birileri dolaþýmda tutuyor.

Edebiyat sosyologlarý tarihte roman türünün ortaya çýkýþýný Avrupa kentlerinde oluþan burjuva sýnýfýnýn okuryazar olsalar da henüz evlerinde oturduklarý için boþ vakitleri olan karýlarýnýn ve kýzlarýnýn oyalanma ihtiyacýna baðlarlar. Bizde de galiba yýllardýr özlemi çekilen “Ýslami burjuvazi” nihayet dünya hayatýna merhaba demiþ olmalý ki onlarýn da karýlarýnýn ve kýzlarýnýn okuyabileceði romanlar piyasaya çýkmaya baþladý.

Dediðim gibi, bunlarýn edebi deðeri yok. Ama müþteri kitlesi “cihad gayesiyle” üretilmiþ bu metinleri “Allah razý olsun emeði geçenlerden, nihayet bizim de gönül rahatlýðýyla okuyabileceðimiz romanlarýmýz var” diyerek kapýþýyorlar. Birazcýk daha parasý olanlara ise hat, tezhip ve ebru gibi geleneksel süsleme sanatlarýmýzýn çaðdaþ örnekleri sunuluyor.

Alan memnun, satan memnun... Öyleyse kimseye laf söylemek düþmez, diyeceksiniz. Ama þöyle bir problem var: Mallarýný muhafazakâr sanat etiketiyle pazarlamaya çalýþan bezirganlar bu arada boylarýndan büyük laflar etmekten de geri durmayarak, “sanat muhafazakâr olmalýdýr” misüllü mottolar üretiyorlar. Bu yüce fikirler de sanki “Ýslamýn veya Müslümanlarýn sanat görüþü” buymuþ gibi lanse edilmeye çalýþýlýyor.

“Ýslam’ýn sanat anlayýþý” apayrý bir tartýþma konusu. Ama özellikle yeni yetiþen nesillere “Bak aslaným, kendini sanatla anlatacaksan veya yaþadýðýn dünyayý sanatýn penceresinden görüp anlamaya kalkýþacaksan boþ yere kendini yorma. Bizde hazýr yapýlmýþý var. Al sana hat, tezhip, ebru. Al sana üçüncü sýnýf romanýmsýlar. Al sana muhafazakâr sanat...” denilmesi sanatýn hayatýmýzdaki yerini ve iþlevini bilenler için kabul edilemez bir tavýr.

Ýkincisi, Türkiye’deki sanat ve edebiyat ortamýnýn uzunca zamandýr kendilerine solcu denilen birtakým çetevari yapýlaþmalarýn tahakkümünde bulunuyor olmasý yüzünden inançlý, yerli deðerlere baðlý sanatçýlarýn ve yazý adamlarýnýn yok sayýlmaya çalýþýlmasý bir vakýa. Bizim gençliðimizde sözgelimi Sezai Karakoç’a, Ýsmet Özel’e yer verilmeyen “Türk Þiiri” antolojileri vardý.

Bu dinozorlar “sanat devrimci bir uðraþtýr. Öyleyse saðcý sanatçý olamaz” mantýðýný ileri sürerek kendileri gibi düþünmeyenleri dýþlamaya çalýþýrlardý. Eskisi kadar olmasa da bugün de var bunlardan. Muhafazakâr sanat laflarýnýn bu kadar raðbet bulmasý biraz da bunlara tepki gösterme ihtiyacýndan kaynaklanýyor.

Hâlbuki bunlara verilecek cevap “sen kimin edebiyatýndan kimi dýþlýyorsun” olmalýdýr. Yoksa “Hayýr efendim, neden muhafazakâr sanat olmuyormuþ bakalým, bal gibi olur. Bakýn hat, tezhip ebru var. Genç kýzlarýmýzýn okuduðu romanlarýmýz var” diye bir cevap yanlýþ cevap oluyor.

Burada asýl mesele muhafazakâr kavramýnýn yanlýþ kullanýlmasýndan kaynaklanýyor. Muhafazakâr “dini inancý olan” demek deðildir bir defa. Muhafazakâr kabaca verili durumun devamýndan yana olan demektir. Dolayýsýyla dindar bir insan konservatif de olabilir, progresif de olabilir.

Sanat ise tanýmý gereði mevcut olandan ayrýþmaya meyyaldir. Bir resim, bir müzik, bir þiir, bir film yeni bir söz söylüyorsa, yaþadýðýmýz dünyaya bakýþýmýzda yeni bir perspektif getiriyorsa sanat eseridir. Bu yüzden muhafazakâr tutumla sanat olmaz, “çoðaltma” olur. Hat, tezhip, ebru olur.

Elbette bir sanatçý kiþisel olarak sosyal ve siyasi alanda muhafazakâr bir tutum benimseyebilir. Mesela T. S. Eliot þiiriyle devrim yapmýþ olan bir adam. Ama siyasi ve toplumsal görüþleri itibarýyla muhafazakâr kimlik taþýr. Ezra Pound ise yalnýzca þiiriyle deðil siyasi görüþleriyle de devrimcidir.

Buna mukabil bir tane bile “muhafazakâr sanat” örneði gösteremezsiniz. Çünkü bu tamlama mükemmel bir oksimoron örneðidir. “Yaþayan ölü” gibi.