Muhafýz Alayý Komutaný Yarbay Ismail Hakký Tekçe Polisi neden dövdü

Arþivde tâbiri caizse eþelenmek iþte bunun için çok zevkli. Geçmiþte gündelik hayattaki çatýþmalarýn neler olduðunu baþka türlü öðrenmek imkâný yok çünkü. Acaba polis subaylara saygýsýz davranýrsa, buna karþýlýk da subaylar polisi döverse ne olurdu?

Cumhurbaþkanlýðý Muhafýz Alayý Komutaný Yarbay Ýsmail Hakký Tekçe’nin 1936 yýlýnda dövdüðü bir polis memurunun þikâyeti epey yazýþmalara neden olacaktýr. 9 Nisan’da Atatürk’ün bir ziyareti sýrasýnda nöbet tutmakta olan polis memuru Basri Bey’in tam bu sýrada önünden geçip giden muhafýz alayýndan subaylara resmî selâm vermemesi üzerine Tekçe tarafýndan dövüldüðü haberi, elbette basýnda yer bulamazdý; fakat iþ, Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya’ya kadar aksetmiþti. Üstelik þikâyet karþýlýklýydý. Sonunda þikâyet Baþbakan Ýsmet Ýnönü’ye de iletilecektir.

Selâm vermemenin bedeli

Görgü tanýklarýnýn ifadelerine göre; polislerin önünden atlý olarak geçen yirmi kadar subaydan bir yüzbaþý, kendilerine selâm verilmemesi  üzerine, polis Basri Bey’e hakaret ve küfür etmiþti. Bir baþka polis memuru, polislerin görev sýrasýnda selâm vermemeleri gerektiðine iliþkin bakanlýk genelgesini hatýrlatmýþsa da, subay yine küfür etmiþ ve dayaðý hak ettiklerini, fakat kalabalýkta dayak atýlamayacaðýný söylemiþti. Diðer bir polis görgü tanýðý ise, söz konusu yüzbaþýnýn “koca bir tabur komutaný” geçerken niçin selâm verilmediðini sorduðunu ve ardýndan bir baþka subayýn da polis memurunun numarasýný aldýðýný söylemiþti. Bir baþka tanýk, küfreden subayýn binbaþý olduðunu hatýrlýyordu. Tanýklarýn hemfikir olduklarý nokta, binbaþýnýn olsun, yüzbaþýnýn olsun Basri Bey’e selâm meselesinden dolayý küfür ve hakaret ettikleriydi.

Neden selâm vermemiþ?

Elbette ilk sorulmasý gereken soru, Basri Bey’in subaylara neden selâm vermediðidir. Yanýtýný bizzat Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya’nýn Tekçe’ye hitâben kaleme aldýðý yazýdan öðrenmek mümkündür. Kaya, “polis memurlarýnýn vazife esnasýnda selâm vermemeleri Atatürk’ün ve Baþbakanýn tensipleriyle vekâletten emir ve tamim edilmiþ ve buna dayanýlarak hiç kimseye selâm vermemelerini ben de bütün teþkilâta tamim etmiþtim; bu memur da bu emre imtisalen [dayanarak] hareket etmiþtir” diyordu. Kaya, Basri Bey’in olay sýrasýnda “hususî surette sivil olarak” görevlendirilmiþ olduðunu hatýrlatýyor ve ardýndan Tekçe’nin Basri Bey’in kendisinden özür dilemesi gerektiði yönündeki talebine geliyordu: Eðer Basri Bey’in “tarziye vermesi arzunuz, selâm vermemesinden mütevellit ise, bu hareketin doðru olamayacaðýný” belirtiyor ve nihayet, böyle bir talebin emniyet teþkilâtýný “rencide” edeceðini açýklýyordu. Kaya, hassasiyetle hareket edilmesini diliyordu.

Tekçe’nin özür konusundaki ýsrarý

Fakat ayný gün Tekçe, Kaya’dan Basri Bey’i özür dilemesi için makamýna göndermesini talep etmiþti. Bu aþamada Kaya, Tekçe’ye yazdýðý özel bir mektupta, Basri Bey’i özür dilemesi için kendisine göndermesinin yerinde bir davranýþ olmayacaðýný vurguladýktan sonra; komutana olan derin saygýsýndan dolayý polis memurunu sivil olarak kendisine yolladýðýný açýklýyordu. Kaya, yine de Basri Bey’in tutumunu savunuyordu; eðer Basri Bey selâm vermemenin dýþýnda “baþkaca bir terbiyesizlik yapmýþsa, bunun da þahsî olmasý lâzým gelir”di. Kaya, durumun özel olarak “bütün bir kadroyu kýracak þekil ve renge sokulmamasý”ný rica ediyordu. Bu arada saygýda da kusur etmemeye çalýþýyordu.

Tekçe ile Kaya karþý karþýya

Olayýn hemen ertesi günü Kaya, Ankara valiliðine bir yazý yazarak geliþmeleri anlatýyor ve Tekçe’nin olayýn hemen sonrasýnda telefonda kendisinden subaylara hakaret edildiði iddiasýyla tabur komutanýndan özür dilemesi ve elini öpmesi için Basri Bey’i karargâha göndermesini istediðini belirtiyordu. Kaya, her durumda Basri Bey’i savunmakla birlikte, subaylara hakaret iddiasýnýn ilgili yasalar çerçevesinde soruþturulmasýnýn daha yerinde bir hareket olacaðýný da bildirmiþti. Komutandan bu konuda rapor talebinde bulunmuþsa da, Tekçe’nin buna gerek görmeyip, amacýnýn sadece Basri Bey’e tabur komutanýnýn elini öptürmek olduðunu tekrarlamasý üzerine, Kaya, telefonda Tekçe’den, “þayet asabiyetinize maðlup olur da, memura þiddetli ihtiratta bulunulursa, bu hareketin çok çirkin ve bütün bir kadroyu rencide edeceði ve bilhassa Atatürk’ün maiyetinde bulunan memurlarýn vazife gayretlerine bile halel getireceðini; bu itibarla keyfiyeti yarýn görüþmek üzere þimdilik memurun çaðrýlmasýndan sarfý nazar edilmesini” rica etmiþti. Anlaþýlan Kaya, Tekçe’yi yakýndan tanýyor ve amacýnýn ne olduðunu öngörebiliyordu.

Lâkin Tekçe, telefonda, “Böyle ehemmiyetsiz ve basit bir iþ için ben [ne] elimi ve ne de kendimi kirletir miyim? Maksat tabur komutanýnýn elini öptürerek gönlünü almaktýr.” diyerek, talebini kabul ettirmiþti. Kaya, emniyet birinci þube baþkaný Hamdi Bey ile Basri Bey’i Tekçe’nin karargâhýna gönderdiðini ve kendisinin de bizzat Tekçe’ye özel bir yazýyla durumu yeniden anlattýðýný belirtiyordu. Ama sonuç Kaya’nýn beklentisine uygun olmayacaktýr; deyim yerindeyse krizin bundan sonraki geliþmesini de Kaya yazýsýnda aktarýyordu.

Ve Basri Bey dayaðý yiyor

Þükrü Kaya’nýn bu özel yazýsý elden Hamdi Bey ile Basri Bey tarafýndan Tekçe’nin bulunduðu muhafýz alayý komutanlýðýna götürülmüþtü. Hamdi Bey’in ifadesine göre, Tekçe mektubu okuduktan sonra, onlarý alýp askeri barakalarýn içine götürmüþ ve orada Basri Bey’e hakaret ve küfür ederek, sandalyeyle kafasýna defalarca vurmuþtu. Dördüncü vuruþta sandalye kýrýlmýþtý. Odada bulunan diðer subaylar olaya müdahale etmemiþlerdi. Çok kan aktýðýndan olacak dayaða son verilmiþti. Tekçe’nin emri üzerine Basri Bey, binbaþýnýn elini öpmüþtü.

Sonra Tekçe, binbaþý ve Hamdi Bey, bir baþka odada Tekçe’nin ýsmarladýðý kahveleri içmiþlerdi. Bu sýrada Hamdi Bey, Basri Bey’in kusurunun olmadýðýný belirterek, genelgeyi hatýrlatmak ihtiyacýný hissetmiþti. Fakat Tekçe, bu genelgeyi bildiðini, hatta kendisinin de yayýnlanmadan önce onay verdiðini söylemiþ ve arkasýndan Basri Bey’in kusurunun selâm vermemek olmayýp, o sýrada elinin cebinde olmamasý gerektiðini belirtmiþti. Hiç olmazsa elini cebinden çýkararak, ihtiram vaziyeti almamýþ olmasýnýn Basri Bey’in kabahati olduðunu bildirmiþti. Dahasý, bu sýrada önünden bir komiser geçse herhalde elini cebinden çýkaracaktý. Oysa binbaþý geçerken esas vaziyet almamýþtý. Demek ki, Basri Bey, binbaþýya komiser kadar deðer vermiyordu. Ayrýca, kendisine hitap edildiðinde eðer Basri Bey hiç ses çýkarmamýþ olsaydý, Tekçe onu dövmek zorunda kalmayacaðýný, sadece binbaþýnýn elini öptürmekle yetineceðini de açýklamýþtý. Üstelik Tekçe, Hamdi Bey’i kendi otomobiliyle emniyete kadar bizzat geçirmiþti. Basri Bey ise dayaðý yedikten sonra çoktan kendisine verilen izinle yanlarýndan ayrýlmýþtý zaten.

Nihayet Basri Bey konuþuyor

Basri Bey’in ifadesiyse ancak 11 Nisan’da alýnmýþtý. Kendisi görev yerinin, Atatürk Baþbakan Ýnönü’nün köþküne ziyarete giderken, istasyon civarýnda olduðunu açýklamýþtý. Her ihtimale karþýlýk eli cebinde, yani tabancasýnda imiþ. Tam bu sýrada yanýna gelen atlý bir subay tarafýndan, diðer atlý subay grubunun arasýnda, elinin cebinde olmasýndan dolayý ve selâm vermemesi yüzünden kendisine küfür edildiðini ve hakarette bulunulduðunu ileri sürüyordu. Ayrýca subaya yanýt vermesi de yine küfürle karþýlanmýþtý. Tekçe’nin karþýsýna çýktýðýnda da bu durumu aktarmaya fýrsat bulamadan dayak yediðini söylüyordu; kaçmaya çalýþmýþ, fakat diðer subaylarýn kapýyý tutmalarý yüzünden bunu baþaramamýþtý. Dayaktan sonra kýsa bir süre nezarethanede de kalmýþtý. Basri Bey þikâyetçiydi ve yasal muamelenin yapýlmasýný istiyordu. Unutulmasýn ki, Basri Bey de, Atatürk’ün korunmasýndan sorumluydu ve onun maiyetinde görevliydi. Elbette öykünün sonunu merak ettiniz; maalesef ben de bilmiyorum; elimdeki evrak, iþin adliyeye intikâl edip etmediðini söylemiyor. Ama en azýndan o dönemde iþlerin nasýl yürüdüðüne dair bir fikir de veriyor. Tekçe’nin de yaman bir kabadayý olduðu anlaþýlýyor. Þükrü Kaya bile onunla baþ edememiþ!

Þükrü Kaya selam genelgesi yayýnlattý

“Reisicumhur Atatürk, Baþbakan Ýsmet Ýnönü, vazife baþýnda polis âmir ve memurlarýnýn vazifelerini daha iyi görebilmeleri için selâm resmi ile meþgul olmamalarýný tensip etmiþlerdir. Sýrf selâm resmi yapmak üzere müfreze halinde çýkarýlan polis kýt’asý müstesna olmak üzere, nöbette, noktada, seyri seferde, devriyede ve vazifeye giderken, üniformalý polis âmir ve memurlarýnýn vazifelerini iyi görebilmeleri için selâm ifasýyla mükellef olmadýklarý tamimen teblið olunur.”

Topal Osman’ý Tekçe öldürmüþtü

En azýndan hatýrlatmýþ olayým; Tekçe, Millî Mücadele döneminde Ankara’da meclisle Çankaya Köþkü'nü ve Atatürk’ü korumakla görevli müfreze komutaný Topal Osman’ý Atatürk’e isyan ettiðinde vurararak öldürmüþtü. Ondan önce de Trabzon açýklarýnda Mustafa Suphi ve arkadaþlarýný öldüren Yahya Kaptan’ý öldürmüþtü. Sonra yarbay ve albay rütbelerinde 1939 yýlýna kadar muhafýz alayý komutanlýðý yaptý. General olarak emekli oldu. Anýlarý da yayýnlanmýþtýr.