Batý’da muhalifler, ulusal konularda devletin yanýnda yer alýrlar. Hele konu dýþ politika ise kim iktidar, kim muhalefet anlayamazsýnýz.
Ama sýra bize gelince, devleti hedef almanýn adý “özgürlük” oluveriyor.
“Ýktidara destek” anlamýna gelecek tutumun “ayýp” sayýlacaðý bir algý oluþturuluyor.
Mesela bizim meslekte ilk ders, “Ýyi haber, haber deðildir”(!).
Genç gazeteci kardeþim iktidarýn bir icraatýný müspet bir üslup ile yazmaya görsün.
Haberi çöpe gider, kendisi de “Bundan gazeteci olmaz” damgasýný yer.
Ana muhalefetin Grup Baþkanvekili olan Engin Altay, “AKP hükümeti dünyanýn en doðru iþini yapsa bile desteklemeyiz. Milletin bize verdiði görev bu” demiþti.
Oysa sayýn vekil çok yanýlýyor. Millet, “Benim adýma iktidarý takip et, doðrularý destekle, yanlýþ yaptýklarýnda uyar” dedi.
***
Milletin; Erdoðan’ý kendinden bir parça olarak görmesi ve 16 yýldýr baþarýlý bir iktidar sürdürmesi, muhalefetin iþini zorlaþtýrdý.
Öte yandan, ayný dönemde, FETÖ’nün, siyasi kariyeri sýfýr olan “kullanýþlý” bir ismi, ana muhalefetin baþýna oturtmasý ve diðer muhalefet partilerine de yüz kýzartýcý operasyonlar düzenlemesi muhalefetin etkili siyaset kabiliyetini ortadan kaldýrdý.
Artýk sonuca ulaþmanýn tek yolunu operasyonel siyasette gören ana muhalefet, FETÖ suflesiyle hareket eden liderin peþine düþtü.
Ayný dönemde Batý, kapsama alanýndan çýkan Türkiye’yi tekrar “yola getirmek” üzere her türlü yönteme baþvuruyordu. Terör örgütleriyle açýktan ittifak yapacak kadar gözleri dönmüþtü.
Türkiye’yi böyle gereksiz (!) hedeflere yönelterek asýrlýk sömürü düzenlerini bozan Erdoðan’ý devre dýþý býrakmak için çare arayan Haçlý-Siyonistler, siyaseten yenemeyeceðini anladýðý Erdoðan’dan kurtulmak için çare arayan muhalefet ile ayný yerde buluþtu.
17/25’te, olmadý 15 Temmuz’da tam “kurtuluyoruz” derken kabuslarý haline gelen Erdoðan’dan intikam alma hýrsýyla kudurmuþ olan “FETÖ yapýþtýrýcýsý” ile birbirine kenetlenen “içten dýþtan, tek düþman Erdoðan” koalisyonu oluþturuldu.
Bu koalisyon, farklý ortamlarda farklý þekle giren çok yönlü bir mücadele baþlattý.
Nitekim öyle oldu.
Hendek terörü sürecinde PKK ile FETÖ’yü “partner” yapan da, 24 Haziran’da SP gibi “Milli Görüþ’ün nüvesi” olduðunu iddia eden bir partiye, HDP’yi Meclis’e taþýtan da ayný þeytanýn zekasýydý.
Bugün Erdoðan karþýtlarýnýn oluþturduðu kýrk yamalý bohçanýn tek benzerliði “Erdoðan’dan kurtulmak”týr.
Bu asla meþru bir muhalefet yöntemi deðildir.
Kimse kendini kandýrmasýn. Nurcan anne ile Bedirhan yavrunun masum kaný, terör örgütüne destek için imza veren akademisyenlerin, “özgürlük” adý altýnda PKK cinayetlerini meþrulaþtýran gazetecilerin ve “demokrasiye destek” bahanesiyle Kandil uþaklarýný milletin Meclis’ine taþýyan HDP hamalý siyasetçilerin eline bulaþmýþtýr.
Hiçbir polemik ve yüzsüzlük bu gerçeði deðiþtiremez.
Öte yandan Batý cephesinde Haçlý-Siyonist ittifakýna karþý verilen mücadelenin, Kurtuluþ Savaþý’ndan hiçbir farký yoktur.
Bu mücadelemize destek vermediði gibi, alçakça entrikalarla engellemeye çalýþan ABD uþaklarý, bu ülkede hâlâ önemli konumlarda milletin haklarýný sömürmektedir.
Yasak savma babýndan yapýlan basit açýklamalar ikiyüzlülükten ibarettir.
Muhalefet demek millet ve devlete ihanet demek deðildir.
Kanýnda enfeksiyon bulunmayanlar ne kadar muhalif olursa olsun, dýþ düþmanlara ve terör, darbe gibi ortak tehditlere karþý milletin yanýnda durur.
Demokrasinin ve vatanseverliðin gereði budur.
Kiþisel hýrslarla emperyalistlere ve onlarýn uþaðý teröristlere destek vermenin, Çanakkale’de düþman saflarýna geçerek Türk askerine ateþ etmekten hiçbir farký yoktur.