Muhalefet tutarsýz mý?

Siyasette tutarlý olma baskýsýný üzerinde hisseden ana odak her zaman iktidar olur. Muhalefet, siyasetin tabiatý gereði, iktidara göre oldukça konforlu bir alanda hareket ettiðinden, tutarsýzlýk içine düþmesi sýk beklenen bir durum deðildir. Çeliþki bir muhalefet sancýsýndan çok iktidar imtihanýdýr. Çeliþkileri, kurucu bir siyasetin pragmatizm aracýna dönüþtüren iktidarlar, üretken olurlar. Hele sivil alanda veya legal alan dýþýnda kalan ve muhalif olduðu farz edilen hareketlerin, neredeyse hiç tutarsýzlýk içerisine girmesi beklenmez. Öyle ki kurucu, sorumluluk alan ve üretken bir siyasal özne olmamayý tercih etme imkanlarý olduðundan, her hangi bir düzeyde pragmatizme ihtiyaç duymalarýna da gerek kalmaz. 

Peki Türkiye açýsýndan durum nedir? Muhalif siyasal partiler, sivil hareketler ve illegal örgütlenmelerin siyasal tutarsýzlýk imtihanýndan nasýl geçiyorlar? Suriye ve Irak’ta yaþananlar, siyasi tutarsýzlýk testini yapmak için oldukça iyi bir imkan veriyor. Irak ve Suriye krizlerinin etnik, mezhebi unsurlarýnýn siyasi ve sosyal tabiatýyla, Türkiye’deki farklý muhalefet odaklarýnýn çapraz ünsiyetleri mevcut. Kriz baþladýðýndan beri, Irak’ý ve Suriye’yi, mezkur ünsiyetlerden baðýmsýz bir siyasal deðerlendirmeye tabi tutup tutamamalarý, muhalefetin ‘pragmatizm yetenek fonksiyonunu’ da bizlere gösteriyor. Ortaya çýkan duruma bakýlýrsa, býrakýn çapraz baðlardan kurtulmayý, aksine krizi kendi oluþturduklarý kýsýr döngünün içerisinde savrularak deðerlendirmenin ötesine geçemediler.

Muhalefetteki siyasi partiler, Irak’ta iþgalle baþlayan, Suriye’de isyanla devam eden krizleri, ne müstakil olarak ne de bölgesel düzen açýsýndan baþý sonu belli bir okumaya tabi tutma yeteneði sergileyemediler. Bu durum ister istemez ortaya iki ana deðerlendirme ekseni ortaya çýkardý:komploculuk ve konjonktürel refleksler. Mesela cumhurbaþkanlýðý seçimleri sýrasýnda oldukça popüler bir gündeme dönüþtürülen Türkmen maðduriyetlerine, bugünlerde Kürtlerin yaþadýðý büyük sýkýntýlara dikkat çekenler umursamaz bir tavýr içerisine girdiler. Benzer þekilde Kobani üzerinden yürüyen tartýþmalara da diðer bir muhalefet kesimi benzer bir tepkiyi vermektedir. Bu seçici siyasal perspektif ister istemez, muhalif dilin komplocu malzeme ve diskurla mücehhez hale gelerek, þümullü bir bölgesel yaklaþým eksikliðini gizlemeye itmektedir. Bunu yaparken de derin bir tutarsýzlýk kaçýnýlmaz olmaktadýr.

Irak ve Suriye’deki krizin oluþturduðu güvenlik tehditleriyle mücadele etmek üzere gündeme gelen tezkereye verilen tepkiler, çok geriye gitmeden son üç dört yýl için çok açýk bir turnusol testine dönüþtü. 2010 referandumu sýrasýnda muhalefet partilerinin sergilediði açýk tutarsýzlýk farklý düzeylerde yeniden arzý endam etti. Burada mesele tek baþýna bir tezkereye destek verip vermeme deðildir. Asýl sorun, tezkere gündeme gelmemiþ olsa da, muhalefetin tutarsýzlýktan beri olmamasýdýr. Yoksa durumu, iktidar partisinin istediðini istememe gibi oldukça basit bir yaklaþýma baðlayýp geçmek mümkün olurdu. Yaþanan kriz, basit düzeyde bile siyaset yoksunluðunu aþan bir soruna iþaret etmektedir.

‘Ne yapmalý?’ sorusu karþýsýnda, cevapsýz kalmanýn yarattýðý bir krizden bahsediyoruz. Kimisi ‘yeni anayasa olmadan’ kimisi ‘Kürt meselesi çözülmeden’ diye baþlayan cümleler kuruyor. ‘Ne yapmalý?’ sualine cevap ver(e)memenin sancýsý, mantýksal tutarlýlýðý bile olmayan amorf ve alakasýz ön þartlarla giderilmeye çalýþýlýyor. Bu elbette beyhude bir çabadan ibaret.

Hal bu olunca da bir imkansýz muhalefet tarafýndan baþarýlmýþ oluyor: siyasal tutarsýzlýk. Bu durum toplamda Türkiye siyasetine açýk bir kalitesizlik olarak yansýyor. Muhalefetin tutarsýzlýklarýnýn oluþturduðu siyasal negatif çarpaný absorbe etme sorumluluðu da iktidarýn üzerine kalýyor. Hem de ulusal güvenlik meselelerinde bile!