Muhalefetin adayı: Mitolojik yaratık

Afyonkarahisar kampındaki coşku veya grup toplantılarındaki alkışlar bazı kesimleri çok rahatsız ediyor. ‘Kendi kendilerine gelin güveyi oluyorlar, yandaş kitle içinde kendilerini rahat hissediyorlar’ gibi sözlerle Türkiye gerçeği ile başbakanın katıldığı programlar arasında uçurum olduğu propagandası yapıyorlar. AK Parti organize törenlerle kendisini çok güçlü gösteriyormuş, başbakan da yandaş tezahüratıyla kendisini çok mutlu hissediyormuş. Bu yorumu yapan kifayetsizleri görünce insan donup kalıyor. Sanki Türkiye daha yeni seçimden çıkmadı ve sandıkta tüm partiler boyunun ölçüsünü almadı... 

Bugün törenlerdeki coşkuya laf söyleyen tipler seçimden önceki mitingleri de aşağılıyorlar, bu kalabalıkların ülke gerçeğini yansıtmadığını söylüyorlardı. Oysa ortada objektif bir ölçü ve gösterge var. Millet sandığa gitti ve kimi ne kadar desteklediğini ortaya koydu. AK Parti, CHP ve MHP’nin toplamından fazla oy aldı, Erdoğan tüm liderleri çırak çıkardı. Buna rağmen hala utanmadan sıkılmadan ahkam kesen kifayetsizler acınacak hallerini anlamaktan bile acizler.

Tabii liderlik koltuktan gelmez

Erdoğan’ı lider yapan, oturduğu koltuk değil, milleti peşinden sürükleme gücüdür. Danıştay töreninde ortaya çıkan tablo karşısında ‘Erdoğan devletin zirvesini peşinden sürükledi’ türü yorumlar yapılması, sadece Erdoğan’ın haklılığını göstermiyor aynı zamanda ‘etki gücü’nü de gösteriyor.

Erdoğan, bir şehrin belediye başkanıyken ülkenin her şehrinde genel başkan veya başbakan gibi karşılanıyor, etki uyandırıyordu. 2002 sonunda genel başkan olarak Avrupa turuna çıktığında Türkiye’nin lideri muamelesi görüyordu. Başbakan olarak gittiği uluslararası toplantılarda bölgesel bir lider olarak karşılanıyordu.

Erdoğan’ın ‘etkileme ve sürükleme gücü’ tabiidir, koltuğa ve etikete bağlı değildir. Erdoğan bu gücüne ve karizmasına rağmen devlet nezaketini hiç elden bırakmamış, anayasal statülere gereken saygıyı göstermiştir. Erdoğan’ın ‘tabii liderlik’ hali yadsınamaz bir gerçektir ve oturduğu koltuğun sınırlarını aşan bir etki üretmektedir.

Yarı insan mitolojik bir aday

Muhalefetin cumhurbaşkanı tarifleri öyle bir hal aldı ki, ortaya  ‘renksiz, kokusuz, tatsız’ bir profil çıkıyor. Siyasetten ve ideolojiden uzak aday tarifleri ‘kimliksiz’ bir kişiliği işaret ediyor. Herkesi kucaklama metaforu hiç kimseye benzememe, halktan kopuk olma tecrübesine çıkıyor. Öyle bir liderimiz olsun isteniyor ki, ne üzülsün ne sevinsin, ne ağlasın ne gülsün, ne kızsın ne sevsin, ne bağırsın ne sussun... Adeta yarı insan bir mitolojik tipleme yapılıyor. Akademik kariyeri olan, üç dil bilen, piyano çalan, atletik, Nobel sahibi, hiç oy kullanmamış, dernek-vakıf-parti-cemaat-örgüt geçmişi olmayan, iyi yemek yapan bir aday! Hem çok entelektüel ve iyi hatip olacak ama rengini göstermemiş olacak, hem ülke meseleleriyle ilgili bir fikri olacak ama fikrini belli etmiş olmayacak! Cumhurbaşkanını halk değil sanki üniversitelerarası kurul gibi akademik bir konsey belirleyecek! 

Muhalefet partileri kendi yetersiz yöneticilerini Erdoğan’ın karşısına çıkaramadıklarından Erdoğan’ı aşacak öyle aday tarifleri yapıyorlar ki, ortaya bilim kurgu tiplemeler çıkıyor. Acaba muhalefet partilerinin genel başkanlarına kendi saydıkları özelliklerle not vermeye kalksak kaç alırlar? Halkı kucaklamakta, öfkesini kontrol etmekte, saygılı bir dil kullanmakta, bir fikir ve vizyon sahibi olmakta, ülkenin genelini temsil etmekte sınıfı geçebilirler mi?

Millet idealize ettiği lider tipolojisini sandıkta ortaya koyuyor, onun adı da Erdoğan’dır.