Türkiye, zorlu bir süreçten geçiyor. 30 yýllýk terör dönemini kýsa sürede bitirebilmek kolay deðil. Dolayýsýyla böylesine büyük bir misyonu sýrtlanan çözüm sürecinin de kendine göre zorluklarý var. Süreçte bazý hatalarýn ve eksiklerin olmasý da son derece doðal. Bunlarý yapýcý bir þekilde dile getirmek, hatta sürece muhalif olmak da garip deðil. Doðal olmayan ise süreci bahane ederek zehirli ve yýkýcý bir dil kullanmak.
Öyle ki bazý muhaliflerin kullandýklarý dil, en az terör kadar tehlikeli ve bölücü. Herkesin kullandýðý dile ve üsluba dikkat etmesi gerekiyor. Aksi halde ‘ülke bölünmesin’ iddiasý ile siyasete þiddet ve kutuplaþma sokmak günün sonunda en büyük bölücülüðe de dönüþebilir.
Bunu söylerken çözüm sürecini baltalamak için art niyetli ve organize þekilde çalýþan darbeci-militarist gruplardan bahsetmiyorum. Onlarýn deðiþmeyeceðini, bilinçli olarak böyle davrandýklarýný biliyorum. Benim uyarým iyi niyetli ve meþru siyasilere, özellikle de bu zorlu süreçte kritik bir yeri olan MHP’ye.
MHP Genel Baþkaný Sayýn Devlet Bahçeli Bursa mitinginde “Vur de vuralým, öl de ölelim” sloganýna “Onun da zamaný gelecek” cevabýný verdi. Aslýnda bu sözler Bahçeli’nin konuþma metninde yoktu. Parti yetkilileri miting öncesinde böyle bir kurgu da düþünmemiþlerdi. Baþka bir deyiþle Bahçeli Bursa’da kalabalýðýn heyecanýna kapýldý ve son derece tehlikeli bir cevap verdi. Oysa Bahçeli’den beklenen cevap þöyle olmalýydý:
“Bizim vurmakla, öldürmekle iþimiz olmaz. Ülkenin güvenlik güçleri var. Biz terörist miyiz ki vuralým, eþkýya mýyýz ki öldürelim”.
***
Bu sözlerden yumuþak bir dönüþ yapýlmasý gerekiyor. Aksi takdirde Bahçeli ve kurmaylarý nasýl bir politika belirlerse belirlesin, kitlelerin aklýnda hep ‘vurmak’ ve ‘ölmek’ kalacaktýr. Çünkü þiddet kelimeleri kitlelerde dayanýlmaz bir çekim gücü oluþturur. Daha da kötüsü þiddet dili bir kez kullanýlmaya baþlanýnca devamý gelir.
Nitekim MHP Milletvekili Lütfü Türkkan’ýn “Düne kadar ‘sokaklara inmeyeceðiz’ dedik ama artýk burnumuza geldi. Bundan sonra genel baþkanýmýzýn dediði gibi. O, ‘vur’ diyecek vuracaðýz, ‘öl’ diyecek öleceðiz” sözleri maksadýný bir hayli aþan türdendir. Türkkan bu sözleriyle þiddeti davet etmediðini, halký sokakta siyaset yapmaya çaðýrdýðýný öne sürüyor, ancak bu sözlerden avamýn ne anlayacaðý malûmdur. Aðýzdan çýkan söz kurþun gibidir, sonrasýnda neler olabileceðini hiç kimse bilemez. Bu nedenle böylesine hassas dönemlerde seçilen kelimeler daha bir önem kazanmaktadýr.
Bu hususta verebileceðim daha pek çok örnek var. Üstelik bu tür hatalarý sadece MHP de yapmýyor. CHP, BDP ve AK Parti’den de benzeri hatalar gelebiliyor. Ancak dediðim gibi, MHP sürecin doðasý gereði daha fazla dikkat çekiyor.
***
Peki, muhalifler çözüm sürecine hiç mi eleþtiride bulunmasýn? Herkes sürece katýlmak zorunda mý? Elbette herkesin farklý görüþleri olacak. Ancak bu görüþlerin sorumluluk bilinciyle dile getirilmesi gerekiyor. Özellikle siyasi partiler duygusal ve kitleleri kýþkýrtacak söylemlerden kaçýnmalý, daha teknik bir dil benimsemelidirler. Bilhassa sürece karþý olan siyasi gruplar kendi çözüm önerilerini kapsamlý bir þekilde toplumla paylaþmalýdýrlar. Sadece karþý çýkmak ise tek baþýna bir öneri deðildir.
Ayný þekilde sürece dönük eleþtiriler de teknik olmalýdýr. Süreç, toptancý ve duygusal bir dille kýnanmak yerine neden karþý çýkýldýðý açýkça ortaya konulmalýdýr. Nerelerde hata yapýlmaktadýr? Doðrusu nasýl olmalýdýr? gibi sorulara toplumu tatmin edici cevaplar verilmelidir. Böylesi hem o siyasi partiler, hem de Türkiye için çok daha hayýrlý olacaktýr.