Muhalif (!) sermayeyi daha yakından tanımak ister misiniz?

Tam şimdi hükümete, daha doğrusu Erdoğan’a muhalefet eden sermaye çevrelerine bir bakmak gerektiğini düşünüyorum. Buraya bakmak ve bunun ekonomik, politik analizini yapmak çok önemli; sermaye statik bir zenginliği ifade etmez. Sermaye kavramı, iktisadi bir kavram olduğu kadar siyasi bir kavramdır da. Çünkü sermayenin niteliği, talepleri, yatırım alanları siyaseti doğrudan belirler. Örneğin konvansiyonel silah sanayinin besleyici sektörleri olan, demir-çelik, petro-kimya ve bunların finansını oluşturan banka sermayesi ağırlıklı sermaye yapıları, pazar için savaşan güçlü ulus-devletleri ister. Yaratılan ekonomik değere ağırlıklı olarak ulus-devletlerin el koymasını, devletin merkezi olarak büyümesini ve karar mekanizmalarının mümkün olduğunca merkezi ve anti-demokratik olmasını isterler.

Ancak 21. yüzyılın ilk yılları ile emekleme döneminden çıkıp yürümeye başlayan bilgi ekonomisine dayalı sermaye yapıları ise tam aksine, ademi-merkeziyetçi, görece demokratik ve zenginliğin merkezi devlete değil de, toplumun tümüne yayılarak, yeni, devletçi olmayan bir refahı tercih ederler. Bu sermaye yapısı ilkine göre, tekelleşmeyi her alanda istemez; bilginin (ana meta) paylaşılmasını tercih eder. Böylece küçük , tekel olmayan işletme yapıları, bilginin ana meta olduğu, yeni ekonomik sistemde, daha fazla yaşama şansı bulur.

İki sermaye yapısı

Tabii bu yaptığım bir genelleme; yani genel olarak böyledir demek istiyorum. Şimdi bu genellemeden yola çıkarak Türkiye’deki sermaye yapısına bakalım. Birincisi bildiğiniz gibi, devlet ve onun oluşturduğu ranta dayalı büyüyen, rekabeti sevmeyen, anti-demokratik ortamlarda -darbeler, vesayet dönemleri- yetişmiş bir sermaye var. Şimdi bu sermaye ve medyası, Erdoğan’a, özellikle 2008 yılından beri, doğrudan muhalefet ediyor. Bu sermaye yapısı tekelci bir özellik arz ediyor ve banka sermayesi yoluyla da, küresel düzlemde, bizim yukarıda anlattığımız, savaş ve ulus-devlet ekonomisini besleyen geleneksel sektörlere ve onların kirli finansına göbekten bağımlı... Bu sermaye yapısı, Türkiye’de, dünyada neocon diye anılan siyasi yapıyla da tam bu nedenle iç içe ve bundan dolayı da, Erdoğan’a karşı cepheden savaşıyor. Bu savaşın lokomotifliğini hangi tekellerin ve hangi medya grubunun yaptığını biliyorsunuz.

12 Eylül karanlığının sonucu...

Ancak, 17 Aralık tarihine kadar, ‘utangaç’ bir muhalefet yürüten sermaye çevrelerinin medyası da, 17 Aralık’tan sonra bu cepheye dahil olarak, cemaat medyası ile birlikte Erdoğan’a karşı vuruşmaya başladı. Şimdi Erdoğan karşıtı cepheye balıklama dahil olan bu sermaye yapısını Türkiye iyi tahlil etmeli.

Bu sermaye yapısı, ilkine göre oldukça yenidir. Bu ‘yeni’ yapı, seksenli yılların ortasından itibaren, darbenin kara ekonomisi içinde gelişen, doksanlı yıllarda da, doğudaki çatışma ortamının oluşturduğu mafya ekonomisi ile büyüyüp, yine doksanlarda, yağma olarak yürütülen özelleştirme furyası ile birikimini sağlayan sermayedir. Bu yapının kendisini aklamak için güçlü bir medya ağı hatta, görünen dışında da yönlendirdiği medya organları vardır. Örneğin solda gözüken, Türkiye’nin en eski gazetelerinden biriyle de ‘ilişkisi’ olduğu gibi, bir zamanlar Ergenekon’u deşifre eden, ancak şimdi anti-demokratik cephede faşist-ulusalcı bir pozisyon alan gazetenin de gizli finansörüdür bu sermaye yapısı.

Bu tür sermaye yapıları, hızlı büyürler ancak ne denli hızlı büyürlerse büyüsünler, devlete dayanarak da olsa, önce tüccarlık sonra sanayici olarak büyüyen geleneksel sermaye kadar hiçbir zaman sağlam olamazlar. Legal ortamlarda, daha doğrusu, temiz sularda büyümedikleri için, ağızlarındaki çürük diş sayısı sağlam diş sayısından fazladır. Hızla düşebilirler. Uzan bu konuda çok iyi bir örnektir, mesela...

Nasıl bugüne geldiler; ne istiyorlar?

Şimdi toparlayacak olursak bugün Erdoğan’ın şahsında AK Parti Hükümeti’ne, adeta bir savaş cephesi açarak muhalefet eden iki ana sermaye cephesi ve onun medya grubu var. Birincisi savaşa, (Osmanlı’nın, Britanya’nın başını çektiği emperyal devletlerce haritadan silinmesi) tek parti diktatörlüğüne, varlık vergileri ve 1955 gibi ayaklanmalarla azınlık sermayesinin yağmalanmasına, başta Kürtler olmak üzere ötekileştirmeye, geçmişten gelen bütün renkleri, halkların dinlerini, dillerini reddetmeye ve tek ırka dayalı faşist ulus-devlet kaynaklı sermayedir. Bu yapı, 1960, 1971, 1980, 1997 darbeleriyle palazlanmış, devlet içindeki gücünü artırmış ve oligarşi içindeki diğer rakiplerini de tasfiye ederek bugüne gelmiştir. Tam şimdi de, Avrupa’da Almanya kökenli yayılmacı Reich savaş-finans sermayesi ile ve Anglosakson kökenli neocon cephesiyle iç içe geçmiştir ve Erdoğan onlar için büyük düşmandır. Çünkü Erdoğan bu şekilde devam ederse onlar kaçınılmaz sonlarına daha önce varacaklardır.

Ortak dert: Enerji

İkinci sermeye yapısı da, 12 Eylül karanlığında ortaya çıkan, doksanların yağmasında ve savaş ortamında palazlanan mafyatik sermayedir. Bu yapı da birincisi gibi, anti-demokratik ortamları sever, açık, demokratik bir toplumda, sudan çıkmış balığa döner. Hele kalıcı barışın olduğu, ülkeye doğrudan yabancı sermayenin oluk gibi girdiği bir ortamda sallanmaya bile vakti olmadan batar. Şimdi dikkat ederseniz, bu ‘muhalif’ iki sermaye grubunun son yıllarda dikkat ettiği alan enerjidir. Türkiye’nin bir eneri habı olmaya doğru güçlü adımların atıldığı, Rusya’nın ve Almanya’nın Türkiye güney hattını açmasın diye çevirmediği dolap kalmadığı bir ortamda bu iki sermaye yapısını, Erdoğan düşmanlığında birleştiren de Rusya-Almanya ve Neocon stratejik ortaklığıdır.

Bu yapılar, Suriye’den, Kırım’a kadar ortaktır aslında. Erdoğan’ın Kürt sorununu çözüp, Musul-Kerkük hatta Basra kaynaklarını, Hazar kaynaklarını, hatta İran kaynaklarını, Türkiye üzerinden, Akdeniz’e indirmemesi için her şeyi yapmaya hazırlar inanın. Tabii tam şimdi, aynı nedenle, Kıbrıs sorununun çözülmesini de istemeyecekler.

İşbirlikleri...

Erdoğan düşmanı birinci sermaye yapısının Almanya ve Neocon işbirliği ağırlık kazanırken, özellikle enerjide, 12 Eylül’den sonra palazlanan ikinci sermaye yapısı da Ruslar’la yakın temastadır. Güney Gaz Koridoru’nun merkez ülkesi olarak, 2030’da Avrupa’nın gaz tedarikinde, Rusya’yı korkutacak bir rol oynayacak Türkiye’de sizce Ruslar’ın o dev enerji şirketi, medyası olan bir grubu istemez mi; bu grupta, yalnız bunun için bile, Erdoğan düşmanlığı yapmaz mı? Türkiye’de hiçbir şey göründüğü gibi değildir inanın buna... Görünen bu alçakların çıkarları için bizim çocuklarımızın öldüğü sadece... Artık dur deyin bunlara!