-NEW YORK-
Soçi Zirvesinde, Ýdlib’de savaþý ve yeni bir sivil katliamýný önleyen Türkiye, büyük bir diplomatik baþarýya imza attý.
O gün Soçi’de bu sonuç alýnamasaydý bugün biz Ýdlib’de ölen çocuklarý, sýnýrýmýza yýðýlan yeni yüzbinleri konuþuyor olacaktýk.
Daha da kötüsü Türkiye, “Hatay” demek olan Ýdlib’e yapýlan saldýrýya seyirci kalamayacak, rejim ve Rusya ile karþý karþýya gelecekti.
Bu durumda asýl felaket; “koridor hezimeti”nin rövanþý için pusuda bekleyen Amerika, “kara gücü” PKK’yý devreye sokarak, Fýrat Kalkaný ve Zeytin Dalý Harekatlarýyla oluþturduðumuz güvenli bölgeleri tekrar terör yuvasý haline getirecekti.
Unutmayalým ki, biz bu adýmlarý Rusya ile oluþturduðumuz iþbirliði ikliminde gerçekleþtirdik.
Yani Suriye yeniden karýþacaktý.
Zaten Ýsrail ve Amerika baþta olmak üzere bütün simsarlarýn istediði de buydu.
O zaman Amerika, “Fýrat’ýn doðusundaki terör koridoru”nu “devletleþtirmek” için aradýðý ortama kavuþacaktý.
“Kimyasal silah kullanýlýrsa...” gibi; “Suyumu bulandýrdýn” kabilinden gerekçelerle Ýdlib’e müdahil olma sevdasýnýn sebebi de buydu.
Siz bakmayýn Amerikalýlarýn, “Soçi’deki mutabakattan memnun olduk” açýklamasýna.
Bu, sinirden diþlerini gýcýrdatarak söyledikleri bir yalandýr.
Bizim kifayetsiz muhterisler anlamasa da, Soçi’deki bu kritik baþarý yeni felaketleri önlemekle kalmamýþ, iþgalcilerin Suriye’de planladýðý gidiþatý tersine çevirmiþtir.
Baþkan Erdoðan’ýn saðladýðý bu baþarý sayesinde Ýdlib meselesi silahsýz; çatýþmasýz çözülünce, Suriye’de siyasi çözüm süreci daha da belirginleþmiþtir.
Türkiye, “terörist” kategorisine itilmeye çalýþýlan ýlýmlý muhaliflerin konumunu muhafaza etmenin ötesinde, Suriye’de siyasi çözümün parçasý haline getirmeyi saðlamýþtýr.
Suriye’de Ýdlib karabulutlarýnýn daðýlmasýyla; tam da Türkiye’nin arzu ettiði, “Suriye’nin toprak bütünlüðüne dayalý kalýcý bir çözümün önündeki tek engel olan PYD/PKK terör yuvalarý da temizlenmeli, peþinden de bütün yabancý güçler ülkeyi terk ederek Suriye, Suriyelilere teslim edilmeli” gerçeði, net olarak ortaya çýkmýþtýr.
Bundan sonraki tek gündemimiz budur.
Tahran ve Soçi zirvelerinde kalýcý barýþýn önündeki tek engelin Fýrat’ýn doðusundaki terör koridoru olduðunu dile getiren Erdoðan, buranýn da “güvenli” hale getirileceðini dün TURKEN Vakfý’nýn Gala Yemeðinde dünyaya ilan etmiþtir.
Bugün BM Genel Kurulu’nda yapacaðý konuþmada da bu hususu özellikle dile getirecektir.
Elbette bu, oldukça zor bir meseledir ama Türkiye’nin geleceði açýsýndan da kaçýnýlmazdýr.
Ýþte bu yüzden ülkenin birliðini bütünlüðünü önemsediðini iddia eden herkese þimdi tarihi bir görev düþüyor.
“PYD’ye ‘terör örgütü’ diyemeyiz” diyenlerden, Fýrat Kalkaný ve Zeytin Dalý harekatlarýna, “Ýþgal” diyenlere, “Afrin’e girmeyin, Kandil’e gitmeyin” diyenlere kadar bütün muhalifler, ulusal meselelere bile Erdoðan düþmanlýðý yordamýyla bakmayý bir kenara býrakarak destek olmalýdýr.
Hepimizin tek vücut halinde, “PYD, PKK’nýn Suriye versiyonudur ve Suriye’de yaþayan Kürtlerin temsilcisi deðil, ABD’nin maþasýdýr. Bu, asla Kürtlerin özgürlük mücadelesi deðil, Amerika’nýn emperyalist istismarýdýr” gerçeðini haykýrmamýz çok önemlidir.
Bu tavrý koymadan Mehmetçik güzellemesi yapmak çirkin bir istismardýr.
Askerimiz, kendi üzerine düþeni sahada; canýný feda pahasýna baþarýyla yerine getirmektedir.
Ancak bu gayretin neticeye ulaþmasý, hep birlikte vereceðimiz diplomatik ve siyasi mücadeleye baðlýdýr.