Önce bir yurddaþ olarak þu kesin kanaatimi ve talebimi belirteyim:
Ben aslî görevleri olan askerlik mesleðini rafa kaldýrarak burunlarýný türlü çeþitli politik entrikalara ve hepsi de gayrýmeþrû, yâni yasalarýn suç saydýðý faaliyetlere yönelen bütün subaylarýn ve (varsa!) astsubaylarýn en aðýr þekilde cezâlandýrýlmasýný bekliyorum!
Ancak yine alelâde bir yurddaþ olarak þunu da vurguluyorum ki sanýklarýn, gereðinden fazla içeride tutulmalarý da, eðer böyle bir durum varsa, benim adâlet duygularýmý rencîde ediyor. Baþka hiçbir “ulvî” sebebim olmasa bile kendimi bir an için o tür muâmeleye uðrayan bir kimsenin yerine koyduðum zaman bunun ne kadar fecî bir þey olduðunu mu hayyilemde canlandýrmak bana hiç zor gelmiyor.
Bunu “amasýz, lâkinsiz, mâmâfihsiz” böylece yazdýkdan sonra ikinci mârûzâtýma geçeyim:
Takrîben üç haftadýr kamuoyunda sistematik olarak iþlenen þöyle bir “problem” var:
Deniliyor ki “bunlar” (artýk her kimler ise!) TSK’nýn kumanda kademesini öyle bir týrpanladýlar ki artýk muhrib yâhut alay kumandaný bulmak imkânsýz hâle geldi! Bu ordu þu anda muhârebe edemez!
Eðer asabî ve saray terbiyesiyle yetiþmemiþ kaba saba bir insan olsaydým “bunlara” kýrýcý bir cevab verebilirdim. Fakat dediðim gibi menþeim müsâid olmadýðýndan sâdece þu cevabla yetiniyorum:
.................!!!
Tasavvur buyrulsun ki otuz dokuz bin küsur mevcudlu bir subay kadrosundan bahsediyoruz ve bunlardan 210 kiþi tutuklandýðý için Þanlý Ordumuz artýk savaþamayacak hâle düþüyor!
Vaaaaah, benim o zavallý Þanlý Orduma!!!
Peki ama, adama sormazlar mý 200 subay eksilmekle muhârebe edemeyecek hâle dûçâr olan o ordudan acabâ o 200 subayý geri yollasak ne hayýr gelecek?
Düþününüz, mevcud 720.000, hadi yetmiþ bini sivil personel 650.000, subay sayýsý otuzdokuz küsur, astsubay kadrosu doksan beþ bin kiþi ve bu devâsâ kalabalýk 200 subay eksildi diye muhârebe edemeyecek hâle geliyor!
E, biz sizi zâten muhârebe edesiniz diye beslemiyoruz ki... Beþ yýldýzlý otel gradosundaki orduevlerinde 60.000 Mehmedciði uþak ve garson olarak kullanasýnýz ve bir de 30 Aðustoslarda Taksim Anýtý’na çelenk koyasýnýz diye besliyoruz.
Ýlâveten kýçý kýrýk bir komþumuz uçaðýnýzý aþaðý alýp iki pilotunuzu þehîd edince kýsýp sesinizi oturmanýz için!
Hiç kimse þimdi bana gelip de “Efendim, sivil otorite emir vermedi...” filan diye palavra sýkmasýn!
O sivil otoriteyi ne kadar taktýðýnýzý biz iyi biliriz.
Ama gücünüz ancak kendi halkýnýza geçdiði için sizlerden dýþarýya karþý celâdet beklemek zâten bir ham hayâlin ötesine geçmez!
Gerçek þudur ki bizim ordumuz maalesef Avrupa’nýn en disiplinsiz ordusudur!
Son 500 senenin târihini inceleyiniz, göreceksiniz ki bu süre zarfýnda ne Rus ne Ýngiliz ne Ýspanyol ne Prusya (1870’e kadar bir Almanya yokdu.) ne de Avusturya-Macaristan ordularý tek bir kere darbe yapmýþdýr. Fransa Ordusu 1959/60’da Cezâyir Meselesi yüzünden biraz homurdandý, o kadar!
Ama ayný süre boyunca Türk Ordusu en az 60 kere ayaklanmýþ ve en az 10 sadrâzamýn kellesini almýþdýr!
Bunlardan sonuncusu Rahmetli Adnan Menderes idi!
Þimdi tutmuþlar diyorlar ki yok efendim amiral bulamýyorlarmýþ.
Ýki yýl önce Somali sularýnda sancak gemimizi karaya oturtup ancak bir çatana yedeðinde Ýskenderun’a dönebilen geminin amirali gibi amiraller mi acabâ?
Anayasa metni yazýp savaþ gemilerinin güvertelerinden millete parmak sallamayý býrakýp biraz da tâlimnâme okusalar belki benim bu yazýyý yazmama hiç gerek kalmazdý ve ben de nihâyet Comtesse de Mon Cul’ye, ayaklarý için yazmayý vâdetdiðim sonnet’ye oturmak fýrsatýný bulurdum.