Muharrem ayý hürmetine, ‘aþura’ þerefine...

Bazýlarý küçümsüyor, ama ‘muharrem ayý’ ve ‘aþura günü’ vesilesiyle devlet ile hükümet adýna yapýlan konuþmalar olaðanüstü önemli. Türkiye’de daha önce ‘tabu’ sayýlýp konuþulmayan bir konu, yapýlan konuþmalar sayesinde, ülkenin tartýþma gündemine giriyor...

Küçümsenmese, daha geniþ çevrelerce de tartýþýlabilir ve daha etkili sonuçlar doðurabilirdi.

Türkiye’de ‘Alevilik’ diye bir inanç ve ‘Aleviler’ adýyla bir inanç grubunun varlýðý son yýllarda duyulmaya baþlandý. Bu bilgisizlik ve ona dayalý ilgisizlik ne Aleviler, ne de Alevi-olmayanlar için ‘utanç’ duyulacak bir durum. Bilgisizliðin sebebi,Türkiye Cumhuriyeti ‘nin, ‘eþitlik’ kavramýný, farklýlýklarý —en hafif tabiriyle— ‘vurgulamamak’ olarak belirlemesidir...

‘Eþit’ sayýlabilmemiz için ‘Sünni’ veya ‘Alevi’ olma bilincimizin bulunmamasý gerekiyordu.

Alevi-olmayan geniþ kitlenin büyük bölümünün ayný inanç sistemine baðlý olmakla birlikte bazý konularda farklýlýklarý bulunan Aleviler hakkýnda bilgisizliðinin bir baþka sebebi daha var: Kentleþme hýzlanana kadar, Aleviler genellikle kýrsal alanda yaþýyor, kentlere gelenleri de kimliklerini belli etmemeye çalýþýyorlardý...

Þimdi ‘Alevilik’ inancýndan ve Alevi kitlenin varlýðýndan hemen herkes haberli. Bunda kentleþmede alýnan mesafe kadar, Ak Partili dönemin ‘kimlikler’ konusundaki tutumunun da etkisi var. ‘Eþit vatandaþlar’ olmamýz için hepimizin ayný tornadan çýkmýþ gibi birbirimize benzememiz gerekmediðini, farklýlýklarýmýzýn ‘eþit’ haklardan istifade etmemize engel olmadýðýný yeni yeni öðreniyoruz.

Farklýlýklarýmýzla birlikte benzerliklerimiz de bulunduðunu keþfetmemiz henüz yeni baþladý.

Muharrem ayýna ait oruç ile ‘aþura günü’ kutlamasý, benzerliklerimizin ürünü...

Cumhurbaþkaný Abdullah Gül muharrem ayý vesilesiyle Çankaya Köþkü’nde inanç önderlerini iftar sofrasýnda buluþturdu. Baþbakan Tayyip Erdoðan da çeþitli örgütlerin ‘aþura’ etkinliklerine katýldý. Hem Gül hem de Erdoðan, ayrý ayrý, Alevi toplumunun özel önem verdiði olayla ilgili görüþlerini aktardýlar.

Daha önce pek yaþanmamýþ bir geliþme bu.

Ali, Hasan, Hüseyin... Ýslâm’ýn iki farklý yorumunun ortak deðerleri olarak en yaygýn isimler Türkiye’de...

Baþbakanýn ailesinde bu isimleri taþýyan kiþilerin bulunmasýný küçümsemek yerine, þimdilerde baþlayan ortak etkinlikleri önyargýlarý yýkma ve birbirimizi daha iyi anlama amaçlý bir geleneðe dönüþtürmeliyiz.

Önyargýlarý yýkmanýn yolu da birbirini anlamaya çalýþmaktan geçiyor zaten...

Alevi kesim kendilerinin sistem tarafýndan dýþlandýðýný hissediyor. Haksýzlar mý? ‘Eþit’ saymak için farklýlýklardan fedakârlýk etmeyi ön þart koþmuþ bir sistem sadece onlarý dýþlamadý; etnik ve dini azýnlýklar yanýnda, ‘çoðunluðu’ teþkil eden kitle içinden de baþörtülü kýzlar ile eþleri baþörtülü devlet görevlileri ayný dýþlanmýþlýktan nasiplerini aldýlar.

Etnik kimlik konusunda gösterilen anlayýþ, ‘baþörtüsü’nün sorun olmaktan çýkmaya baþlamasý, Alevi kitleyi de doðal olarak beklentiye soktu. Onlarýn da bu yeni durumdan, yani farklýlýðýný koruyarak eþit olunabileceði anlayýþýndan, yararlanmak istemelerine kim karþý çýkabilir?

Madem birbirimizi anlamaya çalýþýyoruz, bizim dýþýmýzdakilere ait sorunlar üzerinde de yoðunlaþalým ve onlarý da çözmeye bakalým.

Gerçekten ‘eþit vatandaþlýk’ demokrasiyi de pekiþtirecektir.