Muharrem Ýnce hayal görüyor

CHP’nin Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkanlýðý için ismi geçenler arasýnda kuþkusuz Muharrem Ýnce de var.. Ýnce açýk açýk ‘adayým’ yahut ‘deðilim’ demiyor.. Ne diyor?.. “…ÝBB’yi alan bir kiþi cumhurbaþkanlýðýný da alýr. O kadar popüler olur ki, ne CHP Genel Baþkaný kalýr, ne cumhurbaþkaný adayý.. Kazanýrsa mutlaka cumhurbaþkaný adayý o kiþi olur..” Bu Recep Tayyip Erdoðan siyaseti, solda böyle travmatik bir tablo ortaya çýkarýyor ki doðrudur.. 100 yýlda bir gelen siyasetçi tipine açýk örnektir Erdoðan.. Doðrusu ona bakarak modelleme yapmak kolay deðil.. Fakat anlaþýlýyor ki Muharrem Ýnce, hedefi koyarken,‘Ben de ikinci bir Erdoðan olabilirim..’ diyor.. Ne olursa?.. Ýstanbul Belediye Baþkaný olursa.. Öyle bir hava estiriyor ki, Ýstanbul Belediye Baþkanlýðý bir basamak ve o basamak politikacýlarý týpký Erdoðan gibi en tepeye taþýyor.. Oysa deðil.. Erdoðan bunun belki de en tipik tek örneði.. Bakýn eski ‘efsane’ belediye baþkanlarýna.. Misal Lütfi Kýrdar.. 1938’de getirildiði Ýstanbul Valiliði ve Belediye Baþkanlýðý görevini 12 yýl sürdürdü.. Sonra?.. Ýki dönem milletvekili oldu, Bir de 57 kabinesinde Saðlýk Bakanlýðý yaptý.. O kadar.. Ya Fahrettin Kerim Gökay?.. Ýstanbul’un her santimetrekaresinde imzasý var.. Öyle mi?.. Ne yaptý baþkanlýktan sonra?.. Bahçesinde gül yetiþtirdi.. Peki ya Saraçhane’ye giderken her gün ismini gördüðünüz Haþim Ýþcan? Baþkanlýk görevinin sonrasýný bile görmeye ömrü yetmedi. Bedrettin Dalan, okullarýna verdi kendini.. Nurettin Sözen’in ne yaptýðý belli deðil. Ali Müfit Gürtuna silindi gitti.. Ya hu sen bir Recep Tayyip Erdoðan’a bakarak diyorsan; “Ben bu koltuða hele bir oturayým, baþkanlýk da çantada keklik..” yanýlýyorsun.. Bazý belediye baþkanlarý var ki, bu koltuk siyasi hayatlarýna mâl oldu.. Herkes Recep Tayyip Erdoðan olamaz..  

  

Anýz yakmak toprakta iþlenmiþ bir cinayettir  

Batman’dan bir dostum aradý geçenlerde. Telefonla konuþurken öksürüklere boðuldu. ‘Ne oldu?’ dedim.. ‘Ne olacak, her zamanki gibi, anýz yakýyorlar’… Ýnanýlýr gibi.. Hâlâ mý?.. Efendim, eskiden, hasat sonunda, tarlada kalan sap ve kökler yakýlýrdý… Çiftçi, bedava olan bu yolla topraðýn temizlendiðine inanýr, zararlýlarýn gittiðini ve iþlenecek alandan daha fazla verim alacaðýný düþünürdü.. Ancak bugün bunun böyle olmadýðý ortaya çýktý.. Faydadan çok zarara yol açtýðý da. Örneðin, anýz yangýnýyla topraktaki organik madde yok oluyor.. Ayrýca ýsýnan topraktaki ayrýþtýrýcý mikroorganizmalar zarar görüyor.. Yangýnlara yol açýyor, hava kirliliðine yol açýyor, yaban hayatý yok ediyor, hayvanlar telef oluyor.. Ayrýca, 1993’ten bu yana da zaten yasak.. Yakmayýn.. Lütfen.. Ki yakmamanýz gerektiðini benden daha iyi bildiðinize de eminim..

   

Bu havada gidilmez, aslýnda hiç gidilmez  

Bugün Manuþ Baba yazacaktým zaten.. Bir kaç haftadýr deli gibi döndürüp döndürüp ‘Ve Nazan Öncel Þarkýlarý’ albümünü dinliyorum. Hepsi çok güzel olmuþ ama Manuþ Baba’nýn yeniden düzenlediði ‘Bu Havada Gidilmez’ bir baþka lezzetli.. Nazan Öncel söylediði dönemde (1999 / Demir Leblebi) hiç zevk vermemiþti.. Aslýnda o özgün denemeler içeren albüm baþlý baþýna sýkýcý gelmiþti bana.. Fakat bu koleksiyonda Manuþ Baba bu þarkýya bambaþka bir hayat vermiþ.. Neyse bunu yazacaktým. Manuþ Baba’yý ayakta alkýþlayacaktým tam.. Bir de baktým Teknofest konserini iptal etmiþ.. Birden soðudum.. Havalimaný çalýþanlarýna destek olmak için iptal etmiþ konseri.. Akýl vermek gibi olmasýn ama protest ruhlu bir þarkýcý, konser iptalinden daha zekice yöntemler de bulabilmeli bence.. Hatta belki, Manuþ Baba’nýn da aklýna gelmiþtir ama ah o mahalle baskýsý yok mu!..