Çýktý, basýn toplantýsý düzenledi, seçim sonuçlarýný bir de kendi zaviyesinden deðerlendirdi.
Doðaldýr.
Daha doðrusu, böyle olmasý beklenir.
Ýki gündür, “Ýstifa edecek, koltuðu kurultaysýz Muharrem Ýnce’ye býrakacak” yönünde havadisler uçurulduðu için, bütün gözler Kýlýçdaroðlu’nun düzenleyeceði basýn toplantýsýna çevrilmiþti.
Farklý bir basýn toplantýsý olacaktý.
Bazý sorular cevap bulacaktý.
Partide baþ aðrýsý oluþturmaya aday Muharrem Ýnce unsurunun nasýl bertaraf edileceði ya da bu unsurun nasýl ve nerede deðerlendirileceði anlaþýlacaktý. Müteakip seçime kadar doðal Cumhurbaþkaný adayý olarak mahfuz mu tutulacaktý, yoksa CHP’ye genel baþkan mý yapýlacaktý? Yani, kulaðý delik gazeteci rolleri kesen coþkun dalkavuðun ileri sürdüðü gibi, Kýlýçdaroðlu “Gel bakalým Muharrem Ýnce buraya, al sana genel baþkanlýk koltuðu” mu diyecekti?
Bu satýrlarýn yazarý, esasýnda cevabýný merak etmediði sorulara cevap bulmak amacýyla televizyonun karþýsýna geçti ve Kýlýçdaroðlu’nun deðerlendirmelerini dinledi.
Ýlk izlenimimi söyleyeyim:
Kemal Kýlýçdaroðlu, ayný Kemal Kýlýçdaroðlu...
Milim deðiþmemiþ.
Hayýr, elbette “kaybettik” demeyecekti.
Nitekim demedi.
Muharrem Ýnce’nin, “çýkmýþsýn yenmiþ, çýkmýþsýn yenmiþ” diye özetlediði seçimlerin tartýþmasýz tek galibi (!) olduðu için, bu seçimin galibi de yine kendisi olacaktý.
Tabii, kendince uyanýklýk yapýyor, “demokrasi kazandý” diyor... Demokrasi kazandýðý için, otomatikman CHP kazanmýþ oluyor.
Kim kaybetmiþ peki?
Erdoðan ve AK Parti kaybetmiþ.
Peki, CHP’nin yüzde 22’de çakýlmasýný ve her seçimden eriyerek çýkmasýný nasýl açýklýyor?
Bunu açýklayamýyor... Çünkü basýn toplantýsýnda bu hususu es geçti. Bir gazeteci de çýkýp, “Ödünç oylarla PKK’yý Meclis’e soktunuz. Muharrem Ýnce için deðil, HDP’nin barajý geçmesi için çalýþtýnýz. Her seçimden eriyerek çýkýyorsunuz. Bu mu baþarý?” diye sormadý.
Peki, Muharrem Ýnce’nin CHP’den daha yüksek oy almasýný nasýl karþýlýyor?
Doðal karþýlýyor.
Muharrem Ýnce’nin yakasýndaki parti rozetini niçin çýkarmýþ? Daha yüksek oy alsýn diye çýkarmýþ... Eh, bu da gerçekleþmiþ... Bundan daha doðal ne olabilirmiþ?
Bu durumda, “Parti rozeti bir deðere tekabül etmiyor, Ýnce’nin kitleler üzerindeki meþruiyeti partisinden daha fazla” sonucu çýkmýyor mu?
Kýlýçdaroðlu bu soruya da cevap vermedi.
Çünkü böyle bir soru sorulmadý.
Bir gazeteci, ima ederek, Muharrem Ýnce’nin daha yüksek oy aldýðýný ve deðerini katladýðýný söyledi. Yerini Ýnce’ye býrakýp býrakmayacaðýný (yine ima ederek) sordu.
Býrakmayacakmýþ.
Bu durumu, gerekirse, kendi aralarýnda oturup konuþurlarmýþ. CHP demokratik bir partiymiþ. Ayrýca, “koltuk sevdalýlarýnýn” bu partide yeri yokmuþ.
Peki, Kýlýçdaroðlu’nun koltuk sevdasý ne olacak? CHP’deki amansýz delege sistemi... Muhalif seslerin kýsýlmasý... Ýstikbaldeki rakiplerin bertaraf edilmesi ve partinin “Kýlýçdaroðlu’nun çiftliði” haline getirilmesi...
Bu sorular da sorulmadý...
Þöyle bir soru soruldu: “Muharrem Ýnce, rakibi Erdoðan’ý telefonla arayýp tebrik etti. Siz de tebrik edecek misiniz?”
Etmeyecekmiþ...
Çünkü dikta heveslileri tebrik edilmezmiþ.
Bunu, mezhep yakýnlýðý gözeterek CHP’de diktatoryal bir sistem kuran ve her seçim yenilgisinden sonra kameralarýn karþýsýna geçip, büyük bir piþkinlikle, “Biz kazandýk” diyen ve yüzü hiç kýzarmayan bir adam söylüyor.
Öyle bir piþkinlik ki, insanýn, “Muharrem kadar taþ düþsün baþýna” diyesi geliyor.
Düþtü nitekim.
Muharrem kadar taþ düþtü baþýna. Bundan haberi bile yok!