Osmanlýca bir kelimedir, ihata eden, kuþatan çevre, yakîn ve etraf manalarýna gelir. Asaf Halet Çelebi, Mevlana Celaleddin Rumi’nin muhibbanýyla birlikte oluþturduðu çevreye, ‘’muhit’’ der. Peyami Safa için ‘’muhit’’, sosyolojik karþýtlýklarý ifade etmeye yarar, Fatih ayrý bir muhiti, Harbiye farklý bir muhiti temsil eder mesela, muhit çatýþkýyý, kulüpleþmeyi, gruplaþmayý da ifade eder onun için. Þerif Mardin, Jön Türklere atýf yaptýðý bir konuþmasýnda, bu genç yenilikçilerin bir muhitte toplandýðýný ifade etmiþti. Necip Fazýl için muhit, ruhu olan, içinde sahih iliþkilerin yaþandýðý, sýrrý olan yerlerdi. Onun ifadelerinde Eyüp Sultan muhitti, Abdülhakim Arvasi hazretleri muhitti. Bir de çevre bahsi vardý Üstad’ýn zaman zaman zikrettiði, Paris mesela enteljansiya adýna farklý çevrelerin yaþadýðý bir kentti. Muhit; içerlekli bir tarifti, çevre ise dýþarlýklý. Samiha Ayverdi için ‘’muhit’’, aþk ve zikrin olduðu yerdi. Münevver Ayþalý için muhit, içinde muhakkak sanatýn olduðu ve sohbetle yetiþilen bir yakînlik çemberiydi...
Modern zamanlarda muhit kelimesine en ziyadesiyle önem atfeden yazar ise Fatma Barbarosoðlu’dur. Yukarýdaki yazar ve düþünürlerin, yazýp düþündükleri zamanlarda, coðrafya eski coðrafya idi henüz. Yani mahalle vardý, aile ve akraba geniþ bir haritaydý, komþuluk ve dayanýþma kuvvetliydi. Ama Barbarosoðlu bütün bunlarýn omuzdan sýyrýlýp kayýveren þifon bir þal gibi yitip gittiði bir dönemde bahsediyordu muhitten... Küreselleþmeyle birlikte nükleer bir parçalanmayla yapayalnýzlýða gönderilmiþ insan tekinin, muhiti yeniden keþfedip, kurabilmesi, kuþkusuz bir nostaljiden, özlemden ibaret deðildi. Ben Barbarosoðlu’nun muhit teklifini, tröstleþmeyle atomik yalnýzlýk arasýnda seçim yapmaya zorlanan insanýn lehine, farklý ve insani bir çýkýþ yolu, kuvvetli bir meydan okuma olarak gördüm hep...
Ben sahici olan þeylerin peþinden gittim hep hayatým boyunca. Muhit deyince, sosyologlarýn, düþünürlerin, þairlerin yüklediði anlamlar dýþýnda daha küçük ve sýcak þeyler de ekledim kendimce. Bunlarýn en baþýnda dostluk ve dayanýþma geliyor mesela. Muhit dendiðinde, baþýnýza kötü bir þey gelmeyeceðinden emin olduðunuz bir atmosferdir demek geliyor içimden mesela. Son mahalleleri biz gördük, son kapýlarý ellerimizle biz çaldýk, oyun oynarken susadýðýmýzda komþu teyzeden bir bardak su isteyip içen son çocuklarýz biz. Ben muhit dediðimde, çocukluðýmdan kalma bütün bu anýlarýmý da çaðýrýyorum mesela.
Biz yetiþirken, Ýstanbul’da üç önemli muhit vardý, Türk Edebiyatý Vakfý, Aydýnlar Ocaðý ve Kubbealtý Cemiyeti. Biz üniversite günlerimizde bu muhitlerde dinlediðimiz üstadlarla adeta ikinci bir üniversitede daha okurduk. Edebiyat dünyasýna adým attýðýmýzdaysa soluðu Dergah Edebiyat dergisi ve muhitinde almýþtýk. Mustafa Kutlu sadece yayýn yönetmenimiz deðildi, biz onun sohbetini bereket olarak dinlerdik, bize ‘’iyi þair, iyi yazar, iyi ressam olmazdan evvel iyi insan olun’’ derdi. Muhit sanatýn yaný sýra, zevk ve ahlak dünyasýný kuran bir tür kozaydý bizim için.
Dijital devrimin yok ettiði pek çok þey var, ama ben en çok kaybolan muhitlere üzülüyorum. Ýnternet üzerinden yollanan yazýlar, þiirler, sanki uzaya, sanki Kripton gezegenine üfleniyor. Ýnsanlar birbirlerini hiç görmeden, hiç iþitmeden, kelimelerini, harflerini birbirlerine yollayýp duruyorlar. Hatta artýk harfler de bitti, emoji denen küçük þekillerle anlaþma yoluna gidiyoruz. Ýlk insanlarýn maðara duvarlarýn çizdiði resimler, bunlardan bin kat daha anlamlýydý. Muhit, kelime daðarcýðý demektir. Kelimelerden cümle yapmayý, muhitte öðreniriz...
Deðerli kardeþim Þair Ýbrahim Tenekeci, uzun zamandýr ihtiyacýný hissettiðimiz bir edebiyat dergisinde toparlamaya niyetli hepimizi. Derginin ismi ‘’Muhit’’. Hayýrlý olsun diyorum. Dostluðun, arkadaþlýðýn, dayanýþmanýn, yeni cümlelerin mekaný olsun inþallah. Fayrap ve Ýtibar dergileri kapandýðýnda çok üzülmüþtüm. Umarým bu yeni mecra uzun ömürlü olur, bahtý açýk olur.