Selahaddin E. Çakırgil
Selahaddin E. Çakırgil
Tüm Yazıları

‘Müslüman, fir’avunluk önünde başeğmez!’

Yine bir Muharrem ayındayız.. Muharrem ayı, özellikle Hz. Peygamber (S)’in rıhletinden, dünya hayatına vedâ edişinden yarım asır kadar sonra Kerbelâ’da meydana gelen ve Resul-i Ekrem’in (S) torunu Hz. Huseyn ve ve Ehl-i Beyt’inin ve 72 kişilik bir avuç yarânının onbinlerden oluşan Yezid askerleri eliyle kılıçtan geçirilmesiyle, meydana gelen büyük facianın da yeni bir yıldönümünde. 

Ama İslam’ın hayatiyeti uğrunda verilen bir mücadelenin kurbanlarının asıl mesajını anlamak yerine, o büyük acıyı sadece bir mâtem ve döğünme törenine dönüştürmek, ne kadar sağlıklıdır?

***

Bir facia karşısında, bir büyük zulmün mazlumları karşısında kimisi yüreğine akıtır göz yaşını, kimisi dışarı.. Kimisi hüngür hüngür ağlar, kimisi sessizce.

Dün, müslüman coğrafyalarının bazı kesimlerinde Kerbelâ Faciası hiç hatırlanmazken, diğer bazı yörelerinde ise Hz. Huseyn’in dünyasıyla ilgisi olmayan tarzda döğünme ritüelleri sergilendi.

Nice büyük kitleler de Hz. Huseyn’in ‘niçin katledildiği’ni daha bir derin düşünmek yerine ‘nasıl katledildiği’ üzerindeki haberleriyle döğünmelere ağırlık verdiler.

***

Bu arada belirtelim ki, Almanya’da ‘ateist’ olduğunu açıkça söyleyen ve açıkça ‘Ali’siz bir alevîlik’ veya ‘Arabın olan değil, bizim kendi Ali’miz..’diyerek bir ‘mythos’ oluşturup, sosyal hayat sahnesine, bir acaib ‘alevî (!?)’lerin temsilcisi olarak çıkan ve ‘alevîliğin İslamla ilgisi olmadığı ve ayrı bir din olduğu’ iddiasıyla, Almanya’nın müslümanlara tanımadığı nice imkanlara kavuşan birisinin, şimdi, HDP sâyesinde girdiği Meclis’te ‘muharrem lokması’  gibi ‘ben icâd ettim’ markalı ritüeller sergilemesi ilginçtir.

***

Bu yöneliş ve siyasî atraksiyonlarda bulunan bu gibi kimselerin, ‘Ali tarafdarlığı ve Ali sevgisi’ / ‘alevîlik’ adına sergiledikleri ile Hz. Ali  veHz. Huseyn’in inanç dünyaları ve yaşayış tarzları arasında ne gibi bir ilgi ve benzerlik vardır?

Ya da, Kerbelâ Faciası’nı ve Âşûrâ İnkılabı’nı bir aşure tadlısı yaparak andığını, anladığını zanneden büyük kitlelerin yaklaşımı?

***

Kull-i yevmın Âşûrâ, kull-i yevmın Kerbubelâ..’  / (Bütün günler Âşûrâ, bütün günler Kerbelâ’dır..) ibaresinde sembolleşen mânâ, bu âdetlerden çok çok ötededir. Hangi zaman ve mekan diliminde bir zulüm varsa, orada, Hz. Huseyn’in yükselttiği qıyâm bayrağının olması idealidir, bu ibareyle anlatılmak istenen..

***

Yoksa, Hz. Huseyn’i anlamak için bu gibi bir takım törenlerle sınırlamak onu anlamamak değil midir?

Nitekim, bugünlerde Hz. Huseyn adına daha bir ağlayarak ona yakınlıklarını izhar edenlerden niceleri var ki, 13 asır önceki Yezid’in Şam’dakiSaray’ında oturan ‘zamâne Yezidi’nin zulmünün daha bir artması için, onun daha bir kan dökmesi için, Suriye ülkesinin kocaman bir Kerbelâ olarak kalması için, ellerinden gelen yardımı yapıyorlar.

Asırlarca önce, Arab şiirinin ünlü ismi Ferezdaq, Kûfe’den Şam’a giderken yolda rastladığı birkaç çadırın Hz. Huseyn ve yarânına aid olduğunu anlar ve Hz. Huseyn’le görüşür.

Hz. Huseyn ona Kûfe ahalisinin halini sorar, o da müthiş bir karşılık verir: ‘Onların kalbi seninle, kılıçlara sana karşı..’

***

Bugün, Kerbelâ Faciası konusunda, Hz. Huseyn muhabbetiyle yüreklerinin herkesten daha güçlü dağlandığını ileri sürenler, kılıçlarını, zamane Yezid’lerinin emrine vererek, Ferezdaq’ın o müthiş tesbitini tekrar doğrulamış olmuyorlar mı? 

***

Hz. Huseyn’in Kerbelâ’daki qıyâmından çıkarılması gereken asıl mesaj herhalde şunlar olmalıdır:

* Hz. Huseyn, Resul-i Ekrem’in (S) şeriatinin canlı müfessiridir, o, İslam’ın özünü kanıyla tefsir etti.

* Müslüman, firavunluk önünde başeğmez.. Zilleti kabul edip baş eğenlere yazıklar olsun..

* Zâlim kılıçları, mazlum kanları karşısında yenilgiye mahkûmdur.