Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Müslüman halklar çareyi biliyorlar; kukla rejimlere rağmen

Tayyib Bey’in, Suûdî başkenti Riyad’a gitmek üzere yola çıkarken yaptığı açıklamada Kral Selman için iki-üç kez, ‘Hâdim-ul’Haremeyn-i Şerifeyn’ ve ‘kardeşim’ ibaresini kullanması ve Kuveyt Emiri Şeyh Sabah’ın da ‘bilge lideriği’nden söz etmesi diplomatik açıdan ilginçti.

Suûdî rejiminin Mısır’da binlerce Müslümanı katlederek iktidarını kuran General A. Fettah Sisî ile son zamanlarda nasıl daha bir sıkı-fıkı ilişkiler kurduğu biliniyor. Keza, ‘Anti-Katar’ cephenin liderliğini yapan melik Selman’ın Katar’a şart koştuğu maddelerden birisi de, -Katar’da Amerika’nın en büyük üsslerinden birisi dururken, sadece-, Türkiye Askerî Üssü’nün çıkarılması değil mi? (Neyse ki, o şarttan vazgeçtiler.)

Suûdî rejiminin BM.deki Daimî Temsilcisi Abdullah el’Muallimî de geçen hafta ‘Türkiye, eğer Arab dünyasına gizli saklı girerek müdahale etmeye çabalıyorsa, o dönem geçti..’ gibi laflar ediyordu. Bir diplomatın böyle bir sözü kendi hükûmetinin görüşü olmadan açıklaması olacak şey değildir.

Bunlar olurken, Erdoğan nasıl gitmeliydi Suûdî’ye? Sıkılı yumrukla tokalaşma olmaz.

***

Bu vesileyle, bu sütunda zaman zaman değinmeye çalışılan bir noktaya tekrar değinelim:

Hele  de Arab rejimleri ve onların bürokrat kesimleri ve o eğitim mekanizmalarından geçmiş olan okumuş sınıflar bir ‘Osmanlı paranoyası’ içindeler.  Müslüman halklar ise, ‘Âhh keşke Osmanlı gibi bir güç tekrar zuhûr etse, çünkü onun varlığı zamanında bu topraklara emperyalistler asırlarca giremedi ve bu topraklar genel olarak asırlarca süren bir sulh ve sükûn dönemi yaşadı’ demekteler. Bunu derken de, illâ da Osmanlı saltanatı ve hanedanı isteniyor değil. O devletin 600 yılı aşkın ömründe geliştirdiği anlayışın Müslüman halklar arasında da, Müslümanlarla gayrimüslim halklar ve etnik unsurlar arasında da geliştirdiği barışçı düzene duyulan hasret ve hayranlıktır söz konusu olan.

Böyleyken, Arab rejimleri de tıpkı Türkiye’deki laik-kemalist kesimler gibi, Osmanlı deyince korkulara kapılıyorlar.

***

Alınız size bir örnek daha:
Irak C.Başkanı Yard. (eski başbakan) Nurî Mâlikî’nin, 22 Temmuz günü medyaya yansıyan sözleri..

Üç gün önce bir Rus kanalına yaptığı açıklamada Mâlikî, ‘Türkiye’ye ziyaretim sırasında Erdoğan’a Türkiye büyükelçisinin sanki Osmanlı İmparatorluğu’nun elçisiymiş gibi davrandığını söyledim. Onu uğurladık, bize yeni büyükelçi gönderdiler, o da böyle davranıyor.  Irak hâlâ Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimindeymiş, Türkiye’nin arka bahçesiymiş gibi davranıyorlar." diyor ve şöyle devam ediyordu:"Şimdi Türkler, Musul’un Türk olmasını sağlamaya çalışıyor. Bu hayaller, Türkiye’nin hırslarıdır. “Musul” dediklerinde, aynı zamanda Kerkük ve Süleymaniye ile Erbil’i de kasdediyorlar.. (Doğru.. Musul şehri değil, Musul eyaleti öyleydi, Osmanlı’da..) Ancak onlar bu hayalleri hayata geçiremeyecek kadar zayıflar..‘

Tamam, diyelim ki onun dediği gibi bir zaaf var. Pekiy, sen gücünü nereden alıyorsun?

Ama Mâlikî’nin bu sözlerinden sonra kurduğu,‘Telafer neden kurtarılamadı? Çünkü Türkiye buna karşı çıkıyor, Amerikalılarsa Irak hükûmetinden Telafer’e gitmemesini talep ediyor. Neden? Erdoğan’ın tepkisinden korkuyorlar, onun işi zorlaştırmasından korkuyorlar…’ cümlelerine göre, Türkiye hiç de zayıf olmayıp, tam tersine, tepkisinden Amerika’nın bile korktuğu bir güç imiş..:

Haksız da sayılmaz Mâlikî. Çünkü, Müslüman halklar bugün yaşanan perişanlıktan kurtulmak için,Osmanlı gibi bir gücün zuhûru beklentisi içindeyken, emperial güçler de, öyle bir kutbun ortaya çıkmaması  için yeni entrikalar peşinde.

***

Nitekim, Suriye'de PKK /PYD’yi besleyip en modern silahlarla palazlandıran USA emperyalizmi,Türkiye’nin itirazlarını yatıştırmak için, onlara isimlerini 'Demokratik Suriye Güçleri'  olarak değiştirttiklerini açıkça itiraf etmekte.

Bu da Müslüman halkları birbirlerine kırdırtmak projesinin bir parçasıdır. Bölgenin Türk, Kürd, Arab, Fars vs. bütün Müslüman etnik unsurları, bu oyunları oynamaya teşne yerli kuklalara karşı her zamankinden daha uyanık olmak zorundadır.