Komþu, akraba, Arap, Müslüman bazý ülkeler Katar’a yönelik tehditvari bir abluka resti çektiler. Þartlar bir resti ortaya koyuyor ama hayata geçen uygulamalar fiili bir ablukayý yansýtýyor.
Katar’la diplomatik iliþkilerini kesen ülkelerin Katar’ý dört bir yandan kuþatan bu tavýrlarý ibretliktir.
Ablukaya alýnan dünyanýn en büyük doðalgaz rezervine sahip ve kiþi baþýna düþen milli geliri en fazla ülkelerinden biri olunca elbette durum daha da ilginçleþiyor. Yoksa Ortadoðu abluka kavramýna alýþýk bir bölge…
Gazze10 yýlý aþkýn bir süredir abluka altýnda. Ýsrail, Gazze’yi yýllardýr en temel ihtiyaçlarýný karþýlayamayacak bir halde süründürmeye çalýþýyor.
Türkiye’nin Mavi Marmara olayýndan sonra normalleþme þartlarýndan biri olarak bunu gündeme taþýmasý, meselede ilk kez bir mesafe alýnmasýna sebep oldu. Özellikle TÝKA üzerinden Gazze’ye önemli yardýmlar yapýldý. Ama bu konu Ýsrail-Filistin krizi gibi kangren olmuþ bir soruna dayanýyor. Filistin ve Gazze halký onurlu bir direniþ verirken ona diz çöktürmeye çalýþanlarýn haksýz uygulamalarý Ýslam dünyasýnýn ve Ümmet-i Muhammed’in tepkisi çekiyor.
Katar ablukasý ise aile içi bir mesele mi?Sorunun taraflarý komþu olmanýn ötesinde dindaþ ve hatta neredeyse akrabalar… Öyle bile olsa bu durum, meselenin kiþisel, taraflarýn kimliklerine bakarak geçiþtirilebilecek bir mesele olduðu anlamýna gelmiyor.
Türkiye taraflar arasýnda saðduyu telkin etmeye ve diplomatik yollarla sorunun aþýlmasýný saðlamaya çalýþýyor.
Bu olaylar bölgemizde uzun süredir yaþanan bir küresel siyaset mühendisliðinin parçasý olarak da okunabilir.
Arap baharýnýn tersine çevrilmesi bir ‘korku’ya dayanýyordu. Bu korkunun adý ‘demokrasi/halklarýn iradesi’ korkusuydu.
Korkan taraflarýn baþýnda ise menfaatlerinin ve bölgesel hedeflerinin etkileneceðinden kaygý duyan aktörler geliyordu: Ýsrail ve otoriter rejimler…
Kurulmak istenen düzenin iþbirlikçi yeni ve eski aktörlerinin ortak tavýrlarýndan birisi Gazze ablukasý baþta olmak üzere Ýsrail yönetiminin bölgedeki uygulamalarýna sessiz kalmalarý veya gereken duruþu ortaya koymamalarýydý. Özellikle Mýsýr’ýn dikta yönetiminin tavrý Gazze’yi sahiplenici olmanýn tam tersiydi.
Katar’a karþý sesini yükseltenlerin Gazze’de yaþananlar konusunda hep sus pus olmalarý þaþýrtýcý deðil.
Bölgede ‘iktidarlarý devirme, yönetimleri kontrol altýna alma, kaynaklara çökme’ yaklaþýmý çok pervasýz bir þekilde hayata geçiriliyor.
Katar belki küçük bir ülke ama, medyasýyla, sivil toplum uzantýlarý ve fonlama gücüyle bölgede bir çok sinir ucuna dokunabilen bir ülke ayný zamanda.
Meselenin terör örgütlerine yardým deðil, demokrasi ve açýk toplum düþüncesi ve küresel sindirmeye boyun eðmeyen demokratik muhalefete sempatiyle bakma olduðu düþünülebilir.
Ortadoðu’da kimi mezhep, kimi etnik köken, kimi anlayýþ farklýlýðýna dayanan ihtilaflar ve gerilimler var. Birçok ülkede yaþanan çatýþmalarda aktörlerin önemli bir kýsmý kendisini Müslüman olarak tanýmlýyor. Nüfuz ve çýkar çatýþmalarýndan iktidar mücadelelerine kadar yaþanan bu olaylar hem bir anlayýþ sorununa iþaret ediyor, hem de dýþ tahrik ve manipülasyonlara…
Arka planda olanlar bir tarafa görüntüde olan Müslümanlarýn Müslümanlara yaptýklarýdýr. Bu da insanýn üzüntüsünü artýrýyor. Allah Ýslam dünyasýna akl-ý selim, feraset, uhuvvet ve ittihat versin…