Mustafa Kemal Kürtlerle ilgili ne demiş?

Kürtlerle ilgili herhangi bir şey yazmayı aklımdan bile geçirmezken CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in, Türklerler Kürtler eşit değildir gibisinden bir laf ettiğini okudum.

Sonra çevir kazı yanmasın gibisinden bir şeyler söylemişse de geçti Bor’un pazarı tabi! Kılıçdaroğlu Kemal Bey nereden buluyor bu tayfayı! Efendim, CHP seçimlere girerken,

Türkiye’nin sorunlarına çözüm önerileri falan getirmiyor hiçbir zaman. Sadece Atatürk’ün arkasına saklanıp onu bir bayrak gibi sallayarak oy istiyor milletten. Ama CHP’li adayların çoğu Mustafa Kemal’in birçok konudaki fikrini, yaklaşımını, sorunları çözmek için masaya getirdiği önerileri bilmiyor bile. Örneğin Birgül Hanım, Mustafa Kemal’in 16 Ocak akşamından 17 Ocak 1923 sabahına değin süren, İzmit Kasrı basın toplantısını duymamıştır eminim. Bu basın toplantısının metni yıllarca devletin kasalarında saklandı, 1988 yılında Anıtkabir Arşivi’nden alınarak yayınlandı. Okuyunuz hanımefendi lütfen:

“Ahmed Emin Bey (Yalman): Kürt meselesine temas buyurmuştunuz. Kürtlük meselesi nedir? Buna bir dahili mesele olarak temas buyurursanız çok iyi olur. “

“Mustafa Kemal: Kürt meselesi bizim yani Türklerin çıkarına olarak da kesinlikle söz konusu edilemez. Çünkü, bildiğiniz gibi, bizim milli sınırımız içinde var olan Kürt unsurlar, o şekilde yerleşmiştir ki, pek az yerlerde yoğundur. Yoğunluklarını kaybede kaybede, Türk unsurların içine gire gire öyle bir sınır doğmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek Türklüğü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Sözgelimi, Erzurum’a kadar giden, Erzincan’a Sivas’a, Harput’a kadar uzanan bir sınır aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de gözden uzak tutmamalıyız.

Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özerklik oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir.

Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. TBMM hem Kürtlerin hem de Türklerin milletvekillerinden oluşmuştur; bu iki unsur bütün çıkar ve kaderlerini birleştirmişlerdir. Yani onlar bilirler ki bu, ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz!”

Belgenin 70 yıl gizli kalmasının nedeni, ‘dolayısıyla... diye başlayıp... idare edeceklerdir...’ diye biten cümlelerdir elbette.

Şimdi, İngiliz arşivlerinden çıkan bir belgeye göreyse 1 Ağustos 1924’te, Diyarbakır’da Türk-Kürt Kongresi adıyla çok gizli ve resmi olmayan bir toplantı yapılmış. (Kaynak

İhsan Şerif Kaymaz—Musul Sorunu) Kürt delegelerin istekleri şöyle sıralanıyor:

“(1) Kürtlere sıkıntılarını hafifletecek miktarda borç verilmesi. (2) Genel af ilan edilmesi.

(3) Kürdistan’dan beş yıl süreyle vergi ve asker alınmaması. (4) Şer’i mahkemelerin yeniden kurulması. (5) El konulan silahların geri verilmesi. (6) Türk tarafının uygun bulmadığı kişilerin Kürdistan’dan çıkarılması.”

 Karşılığında Kürtler Ankara’ya bağlı kalacak Musul sorununda Türkiye’ye destek olacak. Türk tarafı ilke olarak bu isteklere evet diyor ama toplantının ardından somut adımlar atılmıyor. Sonra 4 Kasım 1924’te, Cizre’de bir toplantı daha yapılıyor ama gene sonuç çıkmıyor. Ve 13 Şubat 1925’te Şeyh Said isyanı her türlü görüşmenin kesilmesine neden oluyor ne yazık ki...

Şimdi bütün bunları bilmeden hem Atatürk’ün arkasına saklanıp oy isteyeceksin, hem de Türk-Kürt eşit değildir gibi laflar edeceksin. Karar verin; ya Atatürk’ün arkasına gizlenmekten vazgeçin ya da “bizim fikrimiz bu, onunla ilgisi yoktur!” diyin mertçe.