"Kültürel hegemonya" tartýþmalarý hiçbir zaman gündemin ilk sýralarýnda yer almadý. Aslýnda "Gezi" günlerinden bu yana giderek keskinleþtiði halde... Eser ve sanatsal üretim içerikleri açýsýndan çok, daha kolay ve kestirmeden politikaya yaslanýveren "yaþama þekli" üzerinden ýðýl ýðýl yürüyor tartýþma.
Politik ve ekonomik çerçevesini elbette önemsiyorum. Çünkü bizde sanat ve kültür iþleri genelde mutlu azýnlýðýn tekelinde seyretmiþtir. Avam için camekanlý bir iþtir, el deðdirilenden ziyade. Hatta kast sistemine yakýn aþýlmasý zor bir tabakalaþma kurulmuþtur sanat alemiyle halk arasýnda.
1994'ten bu yana mahalli idarelerin ilkin sanat ve meslek kazandýrma gayesiyle ardýndan geleneksel olaný yaþatma kaygýsýnýn da eþlik ettiði halka yaygýn kurslar, bahsettiðimiz tekeli, en azýndan "yakýnlaþma" cihetiyle deðiþtiren yeni bir sosyolojiyi kurdu. Bugün hem zenaatkar noktasýnda hem de toplumsal zevk ve yöneliþ, el deðdirebilme, ait hissedebilme konularýnda çok þey deðiþti... Nitelik üzerinden konuþmak için henüz erken, 20 yýl çok uzun bir süre deðil sanata uzaklaþtýrýlmýþ halk zihninin, zevki yeniden keþfedebilmesi için. Ama kývýlcýmlandýrýlmýþ "merak" asla yabana atýlacak bir mevzu deðildir...
Bununla birlikte sanatýn lisanýyla ekonomi/politik'in dili birbirinden çok farklý. Her ne kadar sanat sosyolojisi ve kültür yönetimi, politikaya has "alan açma", "yer edinme" gibi kavramlarla konuþmayý seviyorsa da... Bu, iþin endüstriyel kýsmýdýr. Yani kültür endüstrisi dediðimiz tüketim çemberi ve bunu gerek medya yönetimi gerekse algý sürüklenmesi ile kotarabilmek hadisesi... Elbette önemlidir. Nitekim "kültürel hegemonya" tartýþmasý da tam olarak "alan" ve "yer"kapýþmasýdýr.
Peki sanat ve sanatçý bu çok yorucu ve ekstra vazifeþinas olmayý gerektiren koþulsuz kuralsýz kapýþmada ne yapacaktýr? Öyle ya, en çok beyaz bir sayfa ve kurþun renkli harflerinizden baþka hiçbir þeyiniz yoktur elinizde. Hele þiir gibi iþinizin göklere kaldýðý bir boyutta, gökle yer arasýnda inip çýkmaktaysanýz...Patronlarla, devasa medyalarla, gürleyen toplar arasýnda, çok sesli siyasi tartýþmalarýn gölgesinde, can veriþinizin bile iþitilmesi neredeyse imkansýz gibidir...
***
Geçtiðimiz hafta Dergah Edebiyat Dergisi'ni 1990 yýlýndan beri yöneten Mustafa Kutlu Beyefendi kýsa bir veda yazýsýyla bizlerden ayrýldý. Benim de içinde yetiþtiðim Dergah, hakikaten bir dergahtý ve Mustafa Bey bizler için sadece örnek alýnan bir sanatçý deðil, tabiri caizse edebiyat dergahýmýzýn "piri" idi. Halen de öyledir, öyle kalacaktýr. "Önce iyi insan olun... Bilahare iyi yazý da yazarsýnýz" derdi bizlere her zaman. Ezel Erverdi Beyefendi ile birlikte sanatta milli ve yerli duruþun sabýrlý tavrýný sergilediler hurufat maceramýzda. Kutlu, iyicil ve hümanist yanýyla Ziya Osman Saba'nýn, Cahit Sýtký'nýn, Bedri Rahmi'nin, platonik yönüyle Sabahattin Ali'nin, umut vurgusuyla Sait Faik'in, içten renkleri ve izlenimciliðiyle Van Gogh'un, sürprizleriyle Metin Erksan'ýn, kederiyle Liszt'in, Anadoluculuðuyla Yunus Emre ilahilerinin içinde gezinir ve gezdirir...
Dergah Edebiyat Dergisi, yerliliðe has siyasi duruþu olduðu halde aktüel siyasete yaslanmayan tavrýyla, hem mektep, hem de "alan" olagelmiþtir bizler için.Yeni yönetime baþarýlar dileriz lakin Hocamýzýn dergiden ayrýlýþ haberini hüzünle karþýladýk. Bu mevzunun yayým dünyasýnda "gençlere alan açmak" cihetinden tartýþýlmasýný ise hem abes hem hoyratça bulurum. Zira "alan açmak", sanatýn deðil, politikanýn mevzuudur. Falih Rýfký Bey'e vakti zamanýnda açýlan alan, Tanpýnar'a vakti zamanýnda kapatýlmýþtý da ne oldu... Selim Ýleri tek baþýna, neyi kaybetti...
Ve Ýsmet Özel. Tek baþýnadan da tek! Geçen hafta metrobüste ayakta giderken çekilmiþ resmini görünce yer yerinden oynadý. Sanki Ölü Ozanlar Derneði filmindeki çocuklar gibi hepimiz sýralarýn üzerine çýkarak; "Ooo Albay! Albayým" derken bulduk kendimizi...
"Ben Ýsmet Özel, þair, 70 yaþýnda/ Her þey ben yaþarken oldu, bunu bilsin insanlar" der gibiydi... Ýtiraz ediyordu fotoðrafa bakan tüm sevenleri... Bense acý bir tebessümle bunun doðru bir fotoðraf olduðunu düþündüm. Baþka nasýl olabilirdi ki? Özel uçaðý ve korumalarýyla gezecek hali yoktu herhalde matarasýndaki tuzlu suyun þarkýsýný yazan adamýn...
Kutlu'nun "rüzgar gibi geçti" dediði yýllara, emeðe, hikmete bakýn. Özel'in 70 yýldýr hiç oturmadan hiçbir alanýn açýlýþýný beklemeden ayakta duruþuna... Bu Kaptan'lar, anahtar teslim bir kaptan köþküne razý gelmedikleri için Kaptan oldular...
Elma bahçesinde Newton olup yerçekimi kanununu kaleme almak iþten bile deðildir. Bir çöl gecesinde, gökten hiç elma düþmediði halde, ateþin etrafýnda toparladýðý yoksul çocuklara cenneti anlatmayý deneyin kolaysa. Havaya bir elma resmi çizin parmaðýnýzýn ucuyla ve size bakan tüm çocuklar ona inansýn... Yerçekimi Kanununu herkes yazar, sýkýysa Aþkýn Kanununu yazýn...