Mustafa Sarıgül için hazırlanmış “seçim afişini” çok beğendim. Biraz Fadıl Akgündüz kokuyor ama çok beğendim.
Fotoğrafta, Sarıgül’ü, beyaz gömleği, bordo kravatıyla “halkına” el sallarken görüyoruz.
Fotoğrafın üzerine bindirilmiş sloganda şunlar yazıyor: “Vakit Tamam, Değişim Zamanı...”
Mustafa Sarıgül’den söz ederken, herhangi bir siyasetçiden söz etmiş olmuyoruz.
İnsanüstü bir varlık ve elbette “süper ego...”
Ne demişti İstanbul’da yaşayan Sivaslılara seslenirken? “Bazen şöyle yaparsınız, dua edersiniz ‘Allah’ım ya Rabbim bana yardımcı ol.’ Peki Allah’ım size ne yapsın? Allah’ım sizi İstanbul’a getirmiş bir de Sarıgül’ü göndermiş. Allah daha ne yapsın?”
Buradaki “Allah’ım, Rabbim” vurgusuna hususen dikkat kesilmenizi istiyorum... Sarıgül’ün “kutsal”la kurduğu ilişki, laubaliliğin de ötesinde bir şeye işaret ediyor.
Tuhaf bir şey...
Türü bilinmeyen bir “özgüven” mi desem?
Cüret mi desem?
Nerden bakarsanız bakın, tuhaf, karışık, amorf bir özgüven hali...
Mustafa Sarıgül’ün Rabbi ve Allah’ı, bizleri Mustafa Sarıgül gibi mükemmel bir varlıkla ödüllendirmiş... Daha ne istiyoruz?
Değerli akademisyen Ahmet Turan Alkan, bir televizyon söyleşisinde şöyle diyordu: “Benim düşünce yatağımdan CHP’ye kolay kolay oy çıkmaz.” Sonra da şu şerhi koyuyordu (mealen aktarıyorum): “Ben Sarıgül’e oy vermem ama Gürsel Tekin’i düşünebilirim, Gürsel Tekin daha sahici, daha halka yakın...”
Sarıgül de, “daha halka yakın” dedirtecek bir profil çiziyor işte... Daha ne?
Dini terminolojiyi kullanıyor.
Kavramların kafasını gözünü yarsa da, sık sık o kavramlarla irtibat halinde olduğunu hatırlatma gereği duyuyor.
Müthiş bir ceht halinde ama (bence) “atı çatlatıyor...”
Değerli akademisyenin “düşünce yatağım” dediği yataktan CHP’ye ne miktarda oy çıkar, bilmem...
Sarıgül o yataktaki oylara da talip ve galiba hatırı sayılır bir destek de bulmuş durumda.
Bunu, o “yatağa” yakın bazı basın yayın organlarına baktığımızda daha net görebiliyoruz.
Dershane tartışmasıyla başlayan ayrışmadan sonra, “Bak, Mustafa Sarıgül’ü destekleriz ha” demeye getiren çok sayıda makale okuduk.
Demek ki, Alkan’ın işaret ettiği “düşünce yatağı”, Sarıgül’ü ciddi bir alternatif olarak görüyor ve galiba ona bazı işlevler yüklüyor.
Eskiden, siyasetçiler, “Menderes’in akıbetiyle” korkutulurdu.
Kötü bir alışkanlıktı.
Bu alışkanlık, şimdilerde, “Mustafa Sarıgül eliyle siyasetçi terbiye etmeye” elvermiş durumda.
Buradaki “terbiye öznesi”, Recep Tayyip Erdoğan elbette...
Bütün yollar ona çıkıyor çünkü
Son operasyonda da bütün parmaklar onu işaret ediyor; “Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında” asıl hedefin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu mahut düşünce yatağındaki insanlar da gizlemiyor artık.
Son durum şudur:
Erdoğan yolsuzluğa bulaşmıştır, gitmelidir...
Erdoğan gitmelidir de, kim gelmelidir? “Yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla” partisinden uzaklaştırılan, hakkındaki “mavi dosya” işleme dahi konulmamış Sarıgül mü gelmelidir?
Mustafa Sarıgül’ün Rabbi ve Allah’ı, bu durumda, “Yolsuzlukla mücadeleye bu kadar düşkünsünüz de, Kemal Kılıçdaroğlu’nun elinde dolaştırıp durduğu mavi dosyayla ilgili niçin bir tecessüs geliştirmiyorsunuz? Niçin gazetelerinizde çarşaf çarşaf yolsuzluk haberleri yayınlamıyorsunuz” demeyecek mi?