Dün, Türk Parlamenterler Derneði'nin Ýstanbul Þubesi'nin Ýstanbul-Göztepe'deki mekânýnda Meclis Baþkaný Mustafa Þentop Hoca'nýn bir konferansýnýn olduðunu Resul Tosun bey bildirince gittim.
Þentop Hoca, önce genel olarak dünyadaki anayasa çalýþmalarýnýn tarihi ile 'Anayasa ve siyaset iliþkisi' üzerinde, son derece saðlam bir mantýk örgüsüyle 2 saate yakýn konuþtu. Onun akýcý uslûbunun yapýlacak bir özetlemede kaybolacaðý açýktýr. Yine de, bu konferanstan kýsa notlarý, -elbette, ayný cümle ve kelimelerle olmaksýzýn- mânâ ve muhteva olarak aktarmanýn faydalý olacaðý açýk..
*
'*Bizde Anayasa tartýþma ve çalýþmalarý 1876'dan beri yapýlagelmektedir.
*Mevcud Hükûmet sistemi etrafýndaki tartýþmalar da, siyasî bir tartýþma olduðundan öteye, Anayasa tartýþmasýdýr..
16 Nisan 2017'de yapýlan Referandum, Baþkanlýk Sistemi'ni getirmiþtir.
*Anayasa konularýnda, hep, bir devletin yönetim tarzýnýn tartýþýldýðý görülür.
*Anayasalar sadece yazýlý metinlerden ibaret deðildir.
Yazýlý Anayasalar olduðu gibi, Yazýlý Olmayan Anayasalar da vardýr.. Ýngiltere'de yazýlý bir anayasa yoktur; ama, anayasasý olan bir devlet sistemi vardýr.
'Kral /Kraliçe' Parlamento'yu feshedip yeniden seçim yaptýrýr, ama, kendisi ülkeyi yönetmeye kalkýþmaz.
*Fransýz Montesquieu, kendi hukuk anlayýþýný, 'Kanunlarýn Ruhu' isimli eserinde Ýngiltere'deki yazýlý olmayan anayasa'dan ilham alarak geliþtirmiþtir.
*Montesquieu, 'Ýngiltere'de Kral/Kraliçe'nin ülkeyi parlamentosuz olarak yönetmeye kalkýþmayacaðýný ve kimsenin de baþka türlü düþünemiyeceðini' söyler. Bu, yazýlý olmayan bir anayasa hükmüdür. Böyle 'sâbite'ler/ deðiþmeyen kurallar vardýr. Bu kurallara Kral/ Kraliçe dokunamaz.
Ama, Kara Avrupasý'ndaki hukuk sisteminde bu 'sabite'ler oluþturulamamýþtýr.
*Nitekim, Fransa buna en ilginç örneði oluþturmuþtur. Asiller/ Asilzâdeler /Soylular denilen kesimlerle burjuvazi güçlendikçe, krallara karþý çýkýlmasý düþüncesi de geliþmiþ ve 'Temel Haklar, Tabiî Hukuk Teorisi'gibi anlayýþlar tarafdar bulmuþtur. Montesquieu, iþte o zaman, 'Kuvvetler Ayrýlýðý' ilkesini ortaya atmýþtýr... Ona göre, kanunlarý Meclis yapar, Ýcra organý uygular; ortaya çýkan ihtilaflarý da yargý çözer. Ama, bu yazýlý kurallarýn hayata geçirilmesi kolay olmamýþ, Devlet gücünün kanunla baðlanmasý düþüncesi ortaya atýlmýþtýr; bizde de 1876'daki ilk anayasa ile..
*
1789 Fransýz Devrimi'nden sonra, arka arkaya krallýk, imparatorluk ve Cumhuriyet rejimleri gelip geçmiþtir.
Ýkinci Dünya Savaþý sonunda ise, 1945 ile 1958 arasýndaki Dördüncü Cumhuriyet döneminde, 13 sene içinde 23 Hükûmet kurulmuþtur. Yani Parlamenter sistemle devlet'in yönetilemezliði görülmüþ ve nihayet, 1958'de General De Gaulle'ün iþbaþýna çaðrýldýðý Beþinci Cumhuriyet ve Yarý Baþkanlýk sistemine geçilmiþtir.
*Özellikle 2. Dünya Savaþý'ndan sonra ise, teori ile pratik gerçek arasýndaki zýdlaþmanýn sosyal sancýlarý ortaya çýkmaya baþlamýþ; 'Kuvvetler Ayrýlýðý' ilkesine raðmen, güçler arasýndaki sürtüþmelerle devletlerin idare edilemez hale geldiði görülünce, anayasalarda kolayca deðiþtirilemeyen kurallar getirilmesi merhalesine geçilmiþtir.
Özellikle Almanya Ýtalya ve Japonya'daki sistemler çökünce, galip devletler, sistemleri çöken bu devletlere, 'BM. Ýnsan Haklarý, Avrupa Ýnsan Haklarý' gibi çerçeveler içinde 'sâbite'ler /deðiþtirilemez temel kurallarla güçlendirilmiþ anayasalarý dayatmýþlar ve iktidara gelen hükûmetler halk tarafýndan seçilmiþ olsalar bile, onlarý frenlemek için, Anayasa Mahkemeleri oluþturulmuþtur.. (Ki, Japonya Anayasasýný, bizzat Amerikalý General Mac Arthur yazdýrtmýþtýr.)
*
*Bu þu demekti: Evet halk kitleleri kendi iradeleriyle bir siyasî ekibi, partiyi iþbaþýna getirebilir ve onlar da halkýn iradesine uygun bir yönetim oluþturmak isterler; ama, 'halk istiyor' diye Temel Kurallar deðiþtirilemez. Bunun için, temel kurallarýn korunmasý iþi, Anayasa Mahkemelerine býrakýlmýþtýr.
Yani, hem düzen olsun, hem de o kurallarý dayatanlar ve onlarýn çocuklarý kazansýn.. Ve 'Bizim çocuklar kazanmasa bile, kazananlar bizim çocuklar gibi yönetsin mantýðý..
*Hani, Türkiye'de 12 Eylûl 1980 Darbesi' Amerikan Baþkaný Carter'a bildirilince, 'Kim yaptý?' sorusuna, 'Bizim çocuklar!' cevabý verilir ya, iþte öyle..
*
*14 Mayýs 1950 seçimlerinde, Demokrat Parti kazandý ve 4 Haziran'da Adnan Menderes baþbakanlýðýnda hükûmet kuruldu. Bir albay gelip, Adnan Menderes'e darbe yapýlacaðýný haber verdi.. Adnan Menderes, 8 Haziran 1950 gecesi, bütün ordu üst kademesini emekliye sevketti.
Ama, yönetimin ellerinden çýkacaðýný görenler, 1954 ve 1957 seçimlerini de Menderes kazanýnca, yine darbe düþündüler. 27 Mayýs 1960 Darbesi'ni de Binbaþý Samed Kuþçu, Baþbakan Menderes'e haber verdi; ama, askerî yargý onu hapse attý. Darbecilerin çoðu da, o ihbarlarda suçlananlardý..
*Bu arada, darbeden sonra, bir Anayasa hazýrlatýldý, ama, sürücü kurslarýndaki otomobillerde olduðu üzere, arabanýn gaz pedali, depriyeji, direksiyonu vs. sað koltuktaki gerçek sürücünün kontrolüne býrakýlmýþtý. Hükûmetlere sadece günlük konular býrakýlýyordu. Ve askerler, bürokratlar ve diðer güç odaklarý, seçimi kazanamasalar bile, arabanýn asýl sürücüsü olarak sað koltukta oturmaya devam etmeliydiler. Sol koltukta oturan ise, arabayý kullanýyor gibi gözükmeliydi..
*Demirel, '1961 Anayasasý'yla devletin idare edilemiyeceði'ni bunun için söylüyordu.. Erbakan ve Özal da Baþkanlýk Sistemi'ni istiyordu ve bu konu hele de 1982'lerden beri hep gündemdeydi; yoksa, Erdoðan istediði için, bir anda kararlaþtýrýlmýþ deðil..
*Bizdeki sistem baþka ülkelerdekilerle ayný deðil, elbette.. Çünkü, üniter ve federal yapýlarda Baþkanlýk Sisteminde farklý kontrol mekanizmalarý olmasý da kaçýnýlmaz..'
(Bu konuya yarýn da devam edelim, inþaallah..)
*