Musul meselesinde hiç olmazsa Almanya yanýmýzdaydý

Musul meselesini kim bilmez ki; Lozan’da bir türlü çözüme kavuþturulamayan, sonra Milletler Cemiyeti’nde Türkiye aleyhine karara baðlanan güney sýnýrýmýzýn öyküsünü. Ama Almanya’nýn tutumunu bilen pek azdýr sanýrým.

Lozan Antlaþmasý’nýn imzalanmasýndan sonra Musul sorunu, Türk dýþ politikasýnýn en önemli sorunlarýndan biri olarak kaldý. Bu sorun Türkiye’nin Ýngiltere ile iliþkilerini de gerginleþtiren bir gündem maddesiydi. Konu Milletler Cemiyeti’ne havale edilmiþti; Ýngiltere ile Fransa’nýn denetiminde kurulan bu örgütün, üyesi bile olmayan Türkiye lehine karar vermesi gerçekçi bir beklenti sayýlamazdý. Ama Lozan’da Türkiye bu süreci baþtan kabullenmiþti.

Almanya’nýn meseleye bakýþý

Daha 1925 yýlýnda Almanya’nýn Ankara Büyükelçiliði’nce hazýrlanan bir raporda; Musul sorununda Türk-Ýngiliz çatýþmasýna ve bu konuda Berlin’in almasý gereken tutuma yer verilmiþti. Musul’un Milletler Cemiyeti Meclisi tarafýndan 16 Aralýk 1925 tarihinde Irak’ýn mandasýna býrakýlmasý kararýndan sadece birkaç gün önce kaleme alýnan raporda, Almanya’nýn Ankara Büyükelçisi Nadolny’den alýnan bilgilere göre, Türkiye’nin cemiyete ve bu arada tabiî baþta Ýngiltere ile Fransa’ya karþý tutumunun gittikçe sertleþmekte olduðu ve hatta bunun tehdit edici bir hale geldiði açýklanýyordu. Gerçi Nadolny, Musul yüzünden Ankara’nýn savaþa gireceðini sanmýyordu. Ama doðabilecek bir kriz Berlin’i de rahatsýz ederdi. Hatýrlanacaðý gibi, ilk dünya savaþýný kaybeden Almanya da cemiyete üye olamamýþtý. Týpký Sovyetler Birliði gibi. Ama olmak da istiyordu.

Ankara’nýn ‘hayati sorunu’

Raporda, Musul sorununun Türkiye’yi cemiyete katýlmaktan da alýkoyacaðý ve bunun da Berlin’i rahatsýz etmekte olduðuna yer verilmiþti. Nadolny, kendi ifadesiyle Musul sorununu Türkiye’nin hayati önemdeki mücadelesi olarak tanýmlýyor ve Almanya’nýn Türkiye’ye karþý Ýngiltere’nin yanýnda olduðu izlenimi vermekten kesinlikle kaçýnmasý gerektiðini vurguluyordu. Ýngiltere ise bu konuda Türkiye’yi sürekli olarak sýkýþtýrýyordu; bu sýkýþýklýk Ankara’yý Moskova ile anlaþmaya sürüklemekteydi. Yine bu yüzden Türkiye Batý’dan da uzaklaþýyordu. Nitekim Türkiye Dýþiþleri Bakaný Tevfik Rüþtü Aras, cemiyetin kesin kararýndan sonra Nadolny’e “Ýngiliz budalalýðý”ndan söz edecektir.

Nadolny’nin Türkiye analizi

Nadolny bu kez 1926 yýlýnda yazdýðý bir baþka raporda, Ankara’nýn dýþ politikada hayli zorda kaldýðýndan söz ediyordu. Bu alanda genel bir karamsarlýk hâkimdi. O kadar ki, Nadolny’nin gözünde her zaman için iyimser ve gerçekçilikten hayli uzak olan Aras bile son zamanlarda gerçekçi davranmaya baþlamýþtý. Ýngiltere Türkiye’yi çembere alma politikasýna devam ediyordu; bu Türkiye’nin Musul meselesi yüzünden bölgeye yönelik olasý saldýrýsýna karþý savunma politikasý mýydý, yoksa Türkiye’nin parçalanmasýna yönelik saldýrgan bir politika mýydý, belli de deðildi. Moskova, sorunun çözümünde hiç olmazsa Türkiye’nin de prestijinin göz önüne alýnmasý gerektiðini belirtiyordu. Sovyetler Birliði’nin Ankara Büyükelçisi Suriç ise, hiç olmazsa Musul ve civarýnýn tarafsýzlaþtýrýlmasýný önermiþti. Oysa Ýngiltere hiçbir þekilde uzlaþma yanlýsý deðildi. Fakat Londra, Ankara’dan aðýr bir bedel talep etmiþti. Aras ise, Türk Hükûmeti’nin Musul’dan vazgeçmek üzere olunduðu yolunda bir izlenimin ülkeye yayýlmasýný arzu etmediðini, Ýngiltere’nin hiç olmazsa yararlanýlabilecek bazý haklar tanýmasý gerektiðini söylemiþti, ancak Nadolny’e göre bu imkânsýzdý. Türkiye’de egemen olan görüþ, ülkenin yeniden bölünmesinin gündeme geldiði yolundaydý; ülkede esen hava buydu. Aras da, gelecek günlerin güven vaat etmediðinden yakýnmýþtý.

Ankara da kozlarýný kullanýyor

Nadolny, Ankara’nýn da elindeki bütün kozlarý kullanmaya çalýþtýðýný açýklýyordu: Türkiye Suriye’de huzursuzluk yaratmaya çalýþarak, Musul meselesinde Fransa üzerinde etkide bulunmaya gayret ediyordu. Nadolny, Ankara’nýn Musul konusunda bir çözüme varýlmasý halinde Türkiye ile Ýngiltere arasýnda hali hazýrda var olan bütün sorunlarýn da kolayca çözüleceðini ifade ettiðini yazýyordu. Ýngiltere’nin Türkiye’yi yýkmaya çalýþmasýnýn bizzat Ýngiltere’nin bile çýkarýna olmadýðý vurgulanýyordu.

Berlin arada kalmýþtý

Ýþin zor tarafý Almanya’nýn durumuydu. O, bir yandan Ýngiltere ve Fransa ile Avrupa’daki çatýþmalarda zaten zayýftý; diðer yandan Sovyetler Birliði ile iyi iliþkiler kurmaktaydý; fakat Türkiye Almanya’nýn en yakýn olduðu ülkelerden biriydi. Ýngiltere-Türkiye-Sovyet Birliði üçgeninde gerçekleþen bu çatýþmada Almanya dengeli bir tutum almalýydý.

Musul meselesinin kesin olarak çözüme kavuþtuðu bir sýrada 1926 yýlýnýn yaz aylarýnda Nadolny, bu konuda Berlin’in Türkiye üzerinde herhangi bir etkide ya da baskýda bulunmasýnýn mümkün olmadýðýný, böyle bir tutum içine girilmesi halinde Almanya ile Sovyetler Birliði arasýndaki iliþkilerin zedelenebileceðini yazýyordu. Böylece Almanya, Musul meselesinde, her ne kadar doðrudan doðruya Türkiye’nin yanýnda ve Ýngiltere’ye açýkça karþý bir tutum almaktan kaçýnmaktaysa da, diðer yandan bu sorunun Türkiye için taþýdýðý önemi deðerlendirerek, gerek Türk-Alman ve gerekse Türk-Sovyet iliþkilerinin bu sorun yüzünden zarar görmesini engellemek için Ýngiltere’nin yanýnda ve Türkiye’ye karþý bir tutum almaktan da ayný þekilde kaçýnmaya çalýþýyordu. Almanya bu hassas ve kritik sorunda, dengeli bir tutum içinde, Türk-Alman iliþkilerinin herhangi bir þekilde zarar görmesini engellemek yönünde çaba harcýyordu.

MUSUL SORUNU NEYDÝ?

Musul sorunu, Türkiye’nin Irak sýnýrýný, o zamanki realite içinde ise Ýngiltere ile sýnýrýný çizmek anlamýna geliyordu. Elbette bölgenin petrol zengini bir yer olduðu uzun zamandan beri biliniyordu. Pek çok tarihçi Birinci Dünya Savaþý’nýn bir baþka nedenini de bölgedeki petrol yataklarýnýn paylaþýmý olarak tanýmlar. Petrol bölgesinin önemli kýsmýna Ýngiltere el koymuþtu. O kadar ki, Fransa’ya bile bu konuda taviz vermekten yana olmayan bir Ýngiliz politikasý söz konusuydu. Savaþtan sonra Ýngiltere’nin bu konuda Fransa’ya verdiði sözleri bile tutmamasý, zaten bu iki ülke arasýnda gedik de açmadý deðil. Bunu anlatmamýn nedeni, Ýngiltere’nin en yakýn müttefikine bile yer açmak istemediði bir bölge için neleri göze alabileceðini açýklamaktýr.

Ankara’nýn þansýný kaybettiði an

Lozan’da bu konu çok uzun tartýþýldý; her iki taraf da bölgenin kendisinde kalmasýný istedi. Herkesin kendince önemli gerekçeleri vardý elbette. Ama hiç kimse bir diðerini ikna edemedi. Bu iþ Lozan’da ya anlaþmanýn tamamen kesintiye uðramasýna neden olacaktý; ya da anlaþma imza edilecek, ama sorun zamana yayýlacaktý. Ankara, Lozan’ý imzalarken sorunu iki ülke arasýnda ayrýca görüþmeler yoluyla halletmeye karar vermiþti. Fakat iki ülke arasýnda bir anlaþmaya varýlamadýðý takdirde, konu otomatik olarak Milletler Cemiyeti’nin hakemliðine sürüklenecekti. Nitekim Ýngiltere ile Türkiye arasýndaki görüþmeler bekleneceði gibi sonuçsuz kaldý. Konu cemiyete intikal ettiðinde, Ankara’nýn pek bir þansýnýn kaldýðý da söylenemezdi doðrusu.

Ankara’nýn müdahale planlarý

Diðer yandan, sanýldýðýnýn aksine, Ankara da kuzu kuzu oturup beklemedi. Gerekirse Musul’u askerî güç kullanarak ele geçirme planýný da devreye soktu. Önemli bir askerî güç bu iþe tahsis de edildi. Ne var ki, Ýngiltere de dünkü çocuk sayýlmazdý; Musul’a askerî müdahalede bulunmayý planlayan Türkiye’yi zor sokabilecek en önemli kozlarýný ardý ardýna oynadý: Önce Nasturî, ardýndan Þeyh Sait ayaklanmasý. Bu geliþmelerde doðrudan Ýngiliz desteði olmasa da, Ankara’nýn iþin þakaya gelir tarafý olmadýðýný göstermiþ oldu. Türkiye’nin dýþarýda bir müdahalede bulunmasýndan önce rejimini ve iç istikrarýný korumasý gerektiði hatýrlatýlmýþ oldu. Bu bakýmdan Ankara’nýn gerçekçi davranmasýna þaþmamak gerekir.

ÝTALYA DA ÝNGÝLTERE’NÝN YANINDAYDI

Ýngiltere Musul meselesinde Türkiye’yi iyice köþeye sýkýþtýrabilmek için bir baþka kozu daha devreye sokmuþtu: O da Ýtalya idi. Türkiye, baþýndan itibaren Mussolini Ýtalyasý’ndan çekiniyordu. Ýtalya Türkiye karþýsýnda saldýrgan bir politika güdüyor; özellikle Akdeniz’in güvenliði meselesinde de çatýþýyordu. Doðrudan doðruya tehdit edici bir söylemi de vardý. Ýtalya’nýn yayýlmacý hedefleri arasýnda Akdeniz kýyýlarý hala gündemin önemli bir kýsmýný oluþturuyordu çünkü. Ýþte Almanya, Ýtalya’nýn bu tehditkâr tutumunun Londra tarafýndan da teþvik edildiði kanýsýndaydý. Türkiye Ýtalya ile iliþkilerinde de zorlandýkça, Musul konusunda tamamen kötürüm kalacaktý. Nitekim Aras, Ýtalya’nýn bu sýrada Türkiye’ye saldýracaðý yönündeki söylentileri doðrulamakla birlikte, bütün bunlarýn aslýnda bir Ýngiliz gösterisi olduðuna inandýðýný da belirtmiþti. O Ýtalyan saldýrý tehdidine inanmýyordu, ama söylentilerin kaynaðý Londra idi. Aras’a göre, Ýtalyan tehdidi vardý, ama büyük deðildi. Almanya ise Ýtalya’nýn yanýnda yer alýyor izlenimi vermekten de dikkatle kaçýnmaya çalýþýyordu.