Koalisyon güçlerinin, DEAÞ’a karþý beklenen Musul Operasyonu baþladý. Türkiye, koalisyon ülkeleri içinde ama Baðdat hükümeti Musul operasyonunda Türkiye’yi ýsrarla devre dýþý býrakmaya çalýþýyor. Irak Baþbakaný Haydar el-Ýbadi yaptýðý açýklamada, Irak hükümetinin Türk güçlerinin Musul’u kurtarma operasyonuna katýlmasýna izin vermeyeceðini söyledi. Cumhurbaþkaný Erdoðan “koalisyon güçleri istemiyorsa B planýmýz devreye girer, o da olmazsa C planýmýz var” diyor. Tabii ki Irak Baþbakanýný konuþturan, onu yönlendiren Washington...
Türkiye’nin özelde bir ABD, genelde bir AB-Batý problemi var.
ABD, hem PKK terörü konusunda, hem de Suriye’de PKK’nýn yapýlanmasý olan PYD/YPG konusunda bize sanki müttefik deðil de hasým gibi davranýyor.
ABD ve AB, Türkiye’ye yönelik düþmanca siyasetini, Erdoðan düþmanlýðý ile perdelemek istiyor. “Türkiye demokrasiden uzaklaþýyor, Erdoðan diktatörlüðe gidiyor” propagandasý, Türkiye düþmanlýðýný perdelemede bir algý operasyonudur. Washington ve Brüksel’in derdi Erdoðan deðil, Türkiye’dir.
Þark meselesi (vatanýmýzý parçalama, Türkleri Anadolu’dan söküp atma) iki asýrlýk bir meseledir. Haçlý zihniyeti, Batýlý yönetimlerde hala dipdiridir. New York’ta 11 Eylül (2001) saldýrýsý olduðunda Baþkan Bush “yeni bir Haçlý saldýrýsý baþlatýyoruz” dedi. Türkiye’nin Avrupa Birliði önündeki asýl engelin bizim Müslümanlýðýmýz olduðunu her fýrsatta söylüyorlar. Bunlarýn Erdoðan’ýn þahsýyla ne ilgisi var? Evet, Cumhurbaþkaný Erdoðan milletin hissiyatýnýn, asaletinin, büyüklüðünün, iradesinin temsilcisi olarak dik duruyor, boyun eðmiyor, hasýmlarýmýzýn canýný sýkýyor. Ama unutulmasýn, Batý eksenindeki yöneticiler döneminde de Batýnýn emelleri, planlarý hep vardý. Kürt meselesi icat edip, bizi bölme plan ve projelerini uygulamalarý hiç bitmedi. Niye Demirtaþ sýkýþýnca Washington’a, Brüksel’e gidiyor?
Þu anda Irak, Suriye, Musul, PKK, PYD, DEAÞ, FETÖ meselelerinin, terör sarmalýnýn ve ihanetinin tamamýnda hedef Türk milletinin istikbali ve istiklalidir. Bulunduðumuz coðrafyada ne oluyorsa, Irak’ta, Suriye’de, Mýsýr’da ne olup bitiyorsa hepsi aslýnda Türkiye ile ilgilidir. Önü kesilmek istenen Türkiye’dir. Çünkü Türkiye, sömürgecilerin tekerine taþ koyacak tek potansiyel ülkedir.
Batý’nýn bugün insanlýða vereceði evrensel hiçbir mesajý yoktur. Batý’nýn demokrasi, insan haklarý ve özgürlükler konusunda nasýl çifte standartlý, ikiyüzlü olduðuna dair binlerce örnek var bugün. Sadece birini hatýrlatayým: Mýsýr’daki Sisi darbesini onlar peydahladý, darbeye onlar yol verdi ve darbe bile diyemediler. Beyaz Saray sözcüsü mü ne “yasalara baktýk, darbe deme mecburiyetimiz yok” dedi.
Batý sadece menfaatten anlýyor. “FETÖ’yü ver” diyorsun, FETÖ’nün okullarýna daha geçen hafta milyon dolar akýttýlar. “PYD terör örgütü” diyorsun, ertesi gün bu teröristlere uçaklar dolusu silah veriyorlar. Brüksel’dekiler, PKK’lýlara gözümüzün içine baka baka çadýr kurdurup propaganda yaptýrýyor.
Bunlar dost falan deðil. Bunlar müttefik falan deðil. Bunlarda vefa diye bir þey yok...
Ýnsanlýk adýna yeni milenyumda mesajlarý yok, sadece güç gösterisi ile ülkelere boyun eðdirmek istiyorlar.
Türkiye ise inanç deðerleri, Türk dünyasý, Ýslam coðrafyasý ile yeni bir ses, yeni bir soluk olacak. FETÖ’yü allayýp pullayýp bir yandan Türkiye’yi parçalamak, bir yandan da sýrf Ýslam’ýn aydýnlýk çehresine zift atmak için kullandýlar.
Ah, farklýlýklarýmýzý zenginlik olarak bir görebilsek, demokrasimizi hukukun üstünlüðü ve adalet ile bir taçlandýrabilsek...