Yeni Irak’ýn inþa süreci 2006 yýlýnda yeni bir döneme girdi. 2003 yýlýnda fiilen ABD ve Kürt güçlerinin kontrol ettiði Irak devlet yapýlanmasý sürecine 2006’da fillen bir ortak katýldý: Ýran. ABD, Merkezi Irak devletinin en itibarlý koltuðu olan Cumhurbaþkanlýðý makamýna Celal Talabani’yi oturtmuþtu. Bölgesel Kürdistan yönetiminin baþkan postunda da Mesut Barzani oturuyordu. Bu tablo, 2003 yýlýnda ABD’nin en temel yönelim stratejisiydi. Bu stratejinin temel amacý, Kürtlerin enerjisi ve meþruiyetiyle bir tarafsýz iktidar alaný yaratmak ve Þii ve Sünni güçler üstünde de hem tehdit hem balans ayarlarý için manevra alanlarý üretmekti.
Ama bu strateji yürümedi. Çünkü bizzat cumhurbaþkaný Talabani, silahlý Þii güçleri kontrol etmek amacýyla Ýran’ý Irak siyasetinin içine davet etti. Talabani bununla yetinmedi, ünlü siyasi zekasýyla ABD’yi de ikna etmeyi baþardý. Deyim uygunsa Irak 2006’dan sonra ABD ile Ýran devletlerinin ortak yapýmý haline geldi. Bu ittifak ve siyasetin basit bir mantýðý vardý. ABD iþgaline silahlý biçimde muhalefet eden güçler esasen Saddamcý, Baascý güçlerdi. Dolayýsýyla devlet ve siyaset alanýndan dýþlanmasý gereken bu güçlere karþý, her ittifak ve güç birliði doðru ve yerinde bir siyaset olarak görüldü.
Ama 2006 yýlýnda yapýlan seçimler Maliki’nin baþbakanlýðý ile sonuçlanýnca, Sünni-Þii dengesinin artýk onarýlmaz biçimde Þiiler lehine alt üst olduðu çok geç fark edildi. Maliki iki büyük sorunda uzlaþmaz tavýrlar sergileyip, her iki sorunun gittikçe büyümesini saðladý. Bir tarafta Anayasanýn açýk hükümlerine raðmen Musul ve Kerkük’ün statüsünün belirlenmesini sürekli erteleme yoluna gitti. Ve 2008 yýlýnda Felluce’yi iþgal planýyla açýk bir Sünni soykýrýmýnýn altýna imza attý. Ayný Maliki, ayný nedenlerle 2008, 2010 ve 2014 de Felluce’de büyük katliamlar yaparak gerçek bir mezhep kutuplaþmasýnýn mimarý oldu.
Özellikle 2014’teki katliam o kadar büyük boyutlara vardýrýldý ki, bu duruma hem ABD hem de Ýran tepki göstererek, Maliki gücünün doruðundayken bir tür parlamento darbesiyle görevden uzaklaþtýrýldý.
2006 yýlýnda Bölgesel Kürdistan parlamentosunun karar altýna aldýðý bölgesel anayasa, Merkezi Irak Hükümeti ile Bölgesel Kürdistan yönetimi arasýnda derin bir krize dönüþtü. O günden sonra iki iktidar gücü arasýnda anayasal olarak belirlenen yükümlülükler, birer siyasi þantaja, birer siyasi hamle ve siyasi manevra alanlarýna dönüþtü. Özellikle petrol gelirlerinin paylaþýmýnda Merkezi hükümet, gelirlerin daðýlýmýný adeta siyasi terbiye kýrbacý olarak kullanmaya baþladý.
Maliki Kürtlerle siyasi mücadele içinde, Sünnilere yüklenerek hem Kürtlere gözdaðý veriyor hem de Sünnileri sindirerek, siyaset yolu ile bir varlýk haline gelmelerine engel oluyordu. Bu büyük kutuplaþmada taraflar (Kürtler ve Þii’ler) bölgesel ittifak arayýþýnda ciddi mesafeler almak için her kapýyý çalmaya baþladýlar. Bölgesel Kürdistan Yönetimi, pusulasýný Kuzey’e yani Türkiye’ye çevirirken, Maliki Yönetimi daha çok Ýran’ýn etkisine giriyordu.
Nitekim 2008 yýlýndan sonra Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin özellikle ticari iliþkilerinde kapýlarýný sonuna kadar Türkiye’ye açmasý, maliki yönetiminin daha da sertleþmesine yol açýyordu. Türkiye ile yapýlan ticaret, Bölgesel Kürdistan’ýn kendisini inþa etmesine, dolayýsýyla da Irak merkeziyle ticaretinin sýfýrlanmasýna neden oluyordu. 2010’lu yýllardan itibaren bu ticaretin hacmi 11 milyar dolar düzeyine ulaþýyordu. Bu rakam Bölgesel Kürdistan’ý, Almanya’dan sonra Türkiye’nin en büyük ticari partneri haline getiriyordu.
Nitekim bu çok yönlü ve ciddi ticari iliþkiler 2013 yýlýnda imzalanan 50 yýllýk petrol ve doðalgaz anlaþmasýyla sonuçlanýyordu. Türkiye, baþta Irak Merkezi Hükümeti’nin, Ýran ve ABD’li Neoconcularýn büyük muhalefetine raðmen, Bölgesel Kürdistan Yönetimi ile o anlaþmanýn altýna imza attý.
O gün o anlaþmaya karþý olan güçler, bugün Türkiye’nin Musul operasyonunda aktif rol almasýný istemeyen güçlerdir. Bugünkü Musul meselesi, Türkiye ile Bölgesel Kürdistan Yönetimi arasýndaki yoðun iliþkilerin nereye doðru evrildiðini iyi anlamadan, anlaþýlamaz. Türkiye ile Bölgesel Kürdistan Yönetimi arasýndaki iþbirliðine karþý olanlar, bu iþbirliðini kendilerine dönük bir tehdit ve tehlike olarak algýladýklarý için, bugün Türkiye’nin Musul operasyonuna katýlmasýný istemiyorlar. Merkezde bu sorun var.
Devam edeceðim...