Musul ve gerçekler: Ýran

Ýran’ýn en popüler generali, resmi ünvaný ve adýyla Sardar Sarlashkar Pasdar; Qasem Soleimani, 2014 yýlýnda Observer gazetesine verdiði demeçte aynen þunlarý söylüyordu: “Suriye’de kaybedersek Tahran’ý da kaybederiz.” Musul ve Musul’a dair hakikatleri tartýþýrken, Soleimani’nin ifade ettiði bu açýk itirafý gözardý ederek, doðru bir analize ulaþma imkaný olabilir mi? Elbette olmaz. Ýran, genel olarak Irak sorununu derinleþtiren ve özel olarak da Musul sorununu domine eden esas güçtür. Kendisiyle sýnýrdaþ olmayan Suriye’ye bu anlamý atfeden Ýran, kim bilir Irak’a ne anlamlar atfediyordur?

Lafý hiç dolandýrmadan doðrudan söyleyelim; Ýran, Tahran’dan baþlayýp Akdeniz kýyýlarýna varacak bir kara hattý, kara koridoru oluþturmak için 12 yýldýr fiilen Irak’ta, 5 yýldýr yine fiilen Suriye’de her þeyi göze alarak çok yoðun çabalar sürdürüyor. Bu kara koridoru projesi önceleri uluslararasý ambargoyu kýrmak, etkisiz hale getirmek için planlanmýþtý. Þimdilerde ise dünyaya entegre olurken elini güçlendirecek stratejik bir rekabet avantajý olarak tasarlanýyor.

Þimdilik baþarýsýz olduklarýný söylemek çok güç. En büyük bölgesel rakibi olan Türkiye’nin Ceyhan projesini iþlevsizleþtirerek, Türkiye’nin 2023 hedeflerine büyük bir darbe indirmeyi baþardýlar. Bununla yetinmeyen Ýran, arkasýna ABD’yi de alarak, Irak ve PKK ile birlikte Türkiye’nin Musul operasyonunda aktif rol almasýnýn önüne geçmeye çalýþýyorlar.

Eðer bu güçler Türkiye’yi dýþarýda býrakmayý baþarýrlarsa, herkes, hepimiz 2023 hedefleriyle büyüyen büyük “Türkiye hayallerine” veda ederiz. Sorun çok büyük. (Esasen tam da burada “ulusal çýkarlar” tartýþmasý yapmakta sonsuz fayda olabilirdi ama konumuz özel olarak bu deðil. Dolayýsýyla bu konuyu þimdilik baþka yazýlara býrakýyorum).

Yeri gelmiþken; kamuoyunda bilerek oluþturulmak istenen bir algýya da neþter vurmak gerek. Türkiye Musul operasyonuna Yeni Osmanlýcý bir hayal için katýlmýyor. Türkiye’nin Musul’u iþgal etmesi, ilhak etmesi söz konusu bile olamaz. Bu büyük yalan ve büyük çarpýtma ya akýlsýz demogoglarýn ürünüdür ya da Ýran yanlýsý, pervasýz bir manipülasyondur. Türkiye’nin tek amacý var; o da DEAÞ’ý Musul’dan temizlemek ve Musul’un kaderinin belirleneceði “Musul masasýnda” en az Ýran kadar söz sahibi olmaktýr. Gerisi palavradan baþka bir þey deðildir.

Ýran, sözkonusu kara koridorunu oluþturmak için Irak merkezi hükümetini elinde bulunduruyor. Bununla yetinmiyor, Kürdistan bölgesel yönetimi muhalefetini de etkisi altýna alýyor. YNK, Goran ve diðer üç örgütü Süleymaniye’de Baþkan Barzani’ye karþý koz olarak kullanýyor.

PKK ile baþta Þengal olmak üzere diðer Kantonlar üzerinden sýký bir iþ ve güç birliði içine giriyor. Kantonlar ile Esad yönetimi arasýndaki iliþkinin mimarý Ýran’dýr. Türkiye’de çözüm sürecini bitiren ve PKK’nin Türkiye’ye karþý “devrimci halk savaþý” ilan etmesini de saðlayan, koþullayan, teþfik eden yine Ýran’dan baþkasý deðildi.

Peki, Ýran bütün bunlarý neden yapýyor? Nedeni basit, Tahran’dan Akdeniz’e ulaþacak bir kara koridoru oluþturmak. Aslýnda bu kara koridoru 2014 yýlýnda yavaþ yavaþ þekillenmeye baþladý. Iraklý Araplardan Kuzey Kürdistan’a, Kuzeybatý Suriye Kürtlerine uzanan ve Kuzey Halep’teki çatýþma alanlarýný da kapsayan kompleks bir hat.

Þimdi sorulacak basit soru þudur; Ýran kendi çýkarlarý için Irak, Suriye ve Lübnan gibi devletlerin topraklarýnda fütursuzca cirit atarken, Türkiye en yakýn stratejik müttefiki olan Kürdistan Bölgesel yönetiminin elini güçlendirmek için neden Musul operasyonundan feragat etsin? Türkiye Ýran’ýn kara koridoru için neden Ceyhan projesinden vazgeçsin? Cerablus’a girip Ýran’ýn kara koridoruna nesnel olarak bir tehdit oluþturmuþken, Türkiye neden operasyona katýlma ýsrarýný sürdürmesin?

Devam edeceðim.