Hiçbir þeyden zevk alamayan, mutsuz bir adam bir psikiyatra gider. Psikiyatr dikkatlice dinler kendisini ve : “Þehrin öbür yakasýnda bir sirk var. Orada çok iyi bir palyaço var. Herkesi gülmekten kýrýp geçiriyor. Ýsterseniz onu seyretmeye gidin. Bakýn size çok iyi gelecektir” der. Adam þaþkýn ve umutsuz bakýþlarla “O palyaço benim Doktor Bey” der.
Bu devrin yaþayan en önemli aktörlerinden, bizleri oynadýðý filmlerle mutlu eden, eðlendiren Robin Williams öldü, hem de intihar ederek. Ýnsanlar kendilerini güldüren sanatçýlara hep sorarlar “Günlük hayatta da esprili misiniz” diye. Onlar da öyle olmadýklarýný söylerler. Sert ve somurtkan olduðunu söyleyen bile vardýr. Robin Williams’ýn da gerçek hayatta, filmlerinde çizdiði esprili, komik, hareketli ve hayat dolu profilin tam tersine maalesef alkol ve maddeden medet uman, mutsuz biri olduðunu öðrendik. Kitleleri eðlendiren bu sanatçýlar ne oluyor da düþtükleri amansýz girdabýn içinden kendilerini kurtaramýyorlar? Filmleriyle insanlara ilham ve yaþam kaynaðý olan bu insanlar nasýl oluyor da ölmeyi arzu eden bir halet-i ruhiye içine giriyorlar? El’Cevap: Depresyon yüzünden.
Depresyon ve uyuþturucu bataðýna saplanýp intiharla ölümü seçen çok ünlü var. ‘Top Gun’ ve ‘Gladyatör’ filminin yönetmeni Tony Scott, ünlü rock þarkýcýsý Kurt Cobain, aþýrý dozda madde alarak ölümü seçen Michael Jockson, Jim Morrison, AmyWinwhouse ve þimdi de Robin Williams. Bu sanatçýlarýn hazin hikayelerine baktýðýmýzda bir dönem enerjik, hareketli, hýzlý ve uçlarda yaþadýklarýný, sonra bir buhran dönemine girdiklerini, bu süreçte alkol ve maddeye düþtüklerini, mutsuz ve hayattan zevk alamaz hale geldiklerini intihar ederek hayatlarýna son verdiklerini görürüz. Ýþte bu tablo bizim ‘Manik Depresif Bozukluk’ dediðimiz rahatsýzlýða uyar.
Manik depresif bozukluk
Bu bozukluk dünyadaki yüz kiþiden ikisini etkiler. Çok konuþma, aþýrý hareketlilik, kontrolsüz yaþantýlar, aþýrý alýþveriþ, kendini dev aynasýnda görme, az uyuma, alkol, eðlence ve gece hayatýna düþkünlük þeklindeki tablo daha sonra aþýrý mutsuzluk, hayattan tat alamama, enerji kaybý, halsizlik, isteksizlik, ilgisizlik, uyku ve iþtah sorunlarý ile giden depresif bir görünüme bürünür. Arada iyi dönemler olsa da nadirdir. Ýþte bu ‘Manik Depresif Bozukluk’ diðer adýyla ‘Bipolar Depresyon’ intihar riskinin en yüksek olduðu depresyon çeþididir ve tabloya sýklýkla alkol ve madde baðýmlýlýðý eklenir.
Ýntihar söylemi çok ciddiye alýnmalý
Depresyon geçiren her yedi kiþiden biri maalesef hayatýna kendi elleriyle son verir. Ýntihar, 25 yaþýn altýndaki kiþiler arasýnda yaþanan ölümlerin ikinci veya üçüncü sýrada gelen sebebidir. 40 yaþýn altýndaysa ikinci veya üçüncü sýrada yer alýr. Yaþlandýkça intihara baðlý ölümler daha da artar. Ölüm kelimesini sýk sýk telaffuz eden bir hastanýn ciddi bir durumunun olduðunu bilmek gerekir. “Güçlü ol, depresyonu yen, kendi kendinin doktoru ol, gez toz gül eðlen” gibi kuru sözler intiharý önlemez, hatta artýrýr. O yüzden intihar fikirleri, planlarý, hele hele teþebbüsleri olan hastalarýn mutlaka gözlem altýna alýnýp tedavi edilmeleri saðlanmalýdýr.