MÜZİSYENLERDE DEPRESYON ÜÇ KAT DAHA FAZLA!

İngiltere’de 2211 müzisyenin dahil edildiği iki fazlı (birinci faz 2016, ikinci faz 2017 yılında) geniş çaplı bir çalışma dizayn edilmiş. Bu çalışmada müzisyenlerin genel popülasyona kıyasla üç kat daha fazla depresyon yaşadığı tespit edilmiş. Katılımcıların yüzde 70’inin panik atak ya da yüksek düzeyde anksiyete yaşadıkları, yüzde 68,5’unun depresyon geçirdiği belirlenmiş. 

Konu başlığı hayli ilginç değil mi? Bir taraftan müziğin zihinsel fonksiyonlarımızı koruduğundan bahsederken diğer taraftan müzisyenlerin depresyona üç kat daha fazla yatkın olması çelişki gibi geliyor ama aslında değil. Müziği meslek olarak seçmek ve müziği sadece keyif için hayatın içine dahil etmek çok farklı şeyler. İngiltere’de 2211 müzisyenin dahil edildiği iki fazlı (birinci faz 2016, ikinci faz 2017 yılında) geniş çaplı bir çalışma dizayn edilmiş. Bu çalışmada müzisyenlerin genel popülasyona kıyasla üç kat daha fazla depresyon yaşadığı tespit edilmiş. Katılımcıların yüzde 70’inin panik atak ya da yüksek düzeyde anksiyete yaşadıkları, yüzde 68,5’unun depresyon geçirdiği belirlenmiş. Nedenleri incelendiğinde, kötü çalışma koşulları (uzun çalışma saatleri ve yetersiz ödeme gibi sebeplerden dolayı tükenmişlik ve geleceğe yönelik plan yapamama), enstrüman başında geçirilen zamanın uzunluğundan dolayı iskelet-kas sistemi sorunları, birkaç işte çalışmak zorunda kalma, kadın müzisyenlerin cinsiyet ayrımcılığına maruz kalması gibi durumların etkili olduğu görülmüş. 2017 yılında yapılan devam çalışmasında nedenler daha detaylı araştırılmış. 

Müzisyenlerin zihin sağlığını negatif etkileyen durumlar 

Müzisyenler işlerini kendi benliklerinin bir parçası olarak görürler. Bu nedenle işleri ile ilgili her türlü negatifliği kişisel olarak üzerlerine alınırlar.

Müzik endüstrisinde başarı tamamen kendine ve yaptığın işe inanmakla ilgilidir. Ama aynı zamanda müzik endüstrisinde her an her şey olabilir, tahmin edilemez bir yanı vardır. Bu da kendine ve işine inanan müzisyenlerde yıkıma neden olabilir.

Müzisyenler yapı olarak işlerinde çok titizlerdir ve sürekli kendilerini eleştirirler. İçinde bulundukları endüstride de eleştiri çok fazladır. Bu kadar fazla eleştiri birey üzerinde kaldırılamaz hale gelebilir.

Müzik kariyeri çok değişken ve istikrarsızdır. Bu da müzisyenler üzerinde bir baskı unsuru oluşturabilir.

Müzisyenler birkaç farklı işte çalışmak zorunda kaldıklarından 7/24 iş başındadırlar. İhtiyaçları olan tatili genellikle yapamazlar.

Sürekli en tepede olmak üzerine plan yapan müzisyenlerin, mesleklerindeki “her an değişebilir kariyer” durumunu kabul etmeleri zordur.

Aile, arkadaş ve partner desteği müzisyenler için çok önemlidir. Ama genelde destek olmaktan ziyade onlara yeterli zaman ayıramamanın verdiği suçluluk duygusunu taşırlar.

Bu çalışmanın yapılmasına öncü olan “Help Musician UK” kuruluşunun amacı müzisyenlerin daha sağlıklı ortamlarda çalışmasını sağlamak, çalışma saatlerinin daha insancıl olmasına ön ayak olmak ve zihin sağlıklarını korumalarına destek olmaktır. Müzik hayatımızda büyük yer kaplar. Zihnimize iyi gelen “ruhun gıdası” olarak tanımladığımız çok özel bir yere sahiptir. Bütün nimetlerinden faydalandığımız müziği bizlere sunan müzisyenlerin koşullarının dünyanın her yerinde en kısa sürede hak ettikleri yere gelebilmesini diliyoruz. 

 

ALZHEIMER HASTALIĞINDA TEDAVİNİN ÖNEMİ 

Bu konuyu anlatma nedenim hastalarımdan gelen “Alzheimer’in çaresi yok, o zaman neden ilaç kullanalım?” sorusu. Alzheimer hastalığında size önerilen ilaçları kullanmanız önemlidir. Aşağıda size bunun nedenlerini anlatmaya çalışacağım. 

Alzheimer hastalığının tedavisinde iki çeşit ilaç vardır

Hastalığın kendisine yönelik ilaçlar: Bunlar hastalığı ortadan kaldırmaz ama hastalığın ilerlemesini yavaşlatır. Yani hastanız daha uzun süre zihinsel fonksiyonlarını korumuş olur.

Hastalığa ek olarak gelişen psikiyatrik bulguların tedavisi: Bu en az ilk madde kadar önemlidir. Çünkü hastalığı içinden çıkılmaz hale getiren ve yaşam kalitesini düşüren bulgular bunlardır. Örnek vermek gerekirse; sürekli kaygı ve huzursuzluk hali, evden kaçmalar, etrafındaki insanları hırsızlıkla suçlama, uykusuzluk, hayaller görme, takıntılar, tikler.

Bu iki tedavi biçiminin de önemi büyüktür. Bazı hastalarda sadece birinci maddedeki tedaviler yeterli olurken, bazı hastalarda ikinci maddedeki tedavilere de ihtiyaç duyulabilir. Düzgün bir şekilde planlandığında Alzheimer hastalığı ile yaşam daha kaliteli hale getirilebilir. İlk maddedeki ilaçlar zorunludur. Fakat ikinci maddedeki ilaçları başlamadan önce davranışsal yöntemlerle sizin kendinizin alabileceği tedbirleri hekiminizle konuşmanız gerekir. Çoğunlukla ikinci maddedeki tedavilere ihtiyaç duyulmadan sorun çözülebilir. Ama aldığınız tedbirlere rağmen çözülemiyorsa hekiminiz gerekli düzenlemeye yapacaktır. Tabi ki hedefimiz “En az ilaçla çözüme ulaşmak” olmalıdır. Bu cümleyi yanlış algılayıp hastanın kullanması gereken ilaçları kesmek ise hastalığın hızlıca ilerlemesi ile sonuçlanabilir. O nedenle çok dikkatli olunmalıdır.   

 

HAFTANIN NÖROBİLGİSİ

Uzaktan dağlarla çevrili bir ormana baktığınızda geniş yeşil bir halı gibi görünürken, yaklaştıkça bu görüntü kaybolur ve tek tek ağaçları görmeyi başlarız. Peki beynimizdeki bu algı değişikliği nasıl oluyor? Neuron dergisinde yeni yayımlanan bir makaleye göre beynimizdeki nöronlar koşullara göre bazen kaba detaylara odaklanırken, bazen de ince detaylara odaklanıyor.