Nagazaki'den Gazze'ye

Artık iyi ile kötünün iyiden iyiye ayrıştığı zamanlardan geçiyoruz.

Hakikat kendini "Furkan" olarak da tecelli ettiriyor işte.

Ama insanoğlunun kalbi açık, aklı özgür olması gerekiyor bu "işareti" görebilmesi için.

Yoksa kör kalbe, esir akla hiçbir hakikat fayda etmiyor.

Nagazaki'de atom bombasından ölenlerin anıldığı bu yılki tören, evet, iyiler ile kötüler arasındaki ayrışmayı gösteren işaretlerden biri oldu.

Nagazaki Belediye Başkanı'nın İsrail büyükelçisini davet etmemesi üzerine, ABD, Birleşik Krallık, AB, Fransa, Almanya, İtalya, Avustralya ve Kanada töreni boykot ettiler.

Zaten bu törenlerde bir tuhaflık vardı.

Katil, yani Amerika, 1945'in 9 Ağustos'unda attığı atom bombası ile 76 bin insanı öldürdüğü insanların anısına sözde saygı duruşunda bulunuyordu şimdiye kadar.

Üstelik bu katliam üzerine tesis ettiği güce dayalı hukuk sistemini dayatarak.

Nagazaki Belediye Başkanı bir başka katili, her ne kadar "protestolar törenleri gölgeler" gerekçesiyle de olsa İsrail'i törenlere çağırmayarak bu tuhaflığı en azından bu sene için ortadan kaldırdı.

O MANZARA...

Dedik ya, kalbi kör, aklı esir olanlara hiçbir hakikat tesir etmez.

Rabbim, bizlere acısın, içimizdeki akılsızların gürültüsünden azat etsin.

Gazze'deki o sürgün manzarasını gördük.

Kanla, irinle kurulmuş emperyalist başkentlerin dehlizlerinde şekillendirilen stratejiyi uygulayan insanlıktan yoksun Siyonist'in kötülüğü yayılırken, kirli propaganda ağları içinde beşer boğuşuyor, ama şerefiyle Filistinliler insan olmanın onuruyla yıkıntılar arasında göçüyordu.

Kelimeler kifayetsiz, idrak lal.

Ama yine de bir işaret. Hem de insan olmanın şerefini gösteren bir işaret o manzara.

Batıya doğru şöyle baktığımızda bitmiş bir dünya ile karşılaşıyoruz.

Hukukun, küçük çıkarların ifadesi olan siyasetin iflas ettiği, bütün teorilerin çöktüğü bir dünyanın, sırf kaba kuvvetler örtmek istediği manzara, başka başka şekilde kendini tecelli ettiriyor.

Gidenler, o zulmün altında sekineti yakalayanlar, "ben daha çocukluğumu yaşayamadım" diyerek göz yaşı döken çocuklar değil kaybeden...

Asıl kaybeden, burada, konforun çürüttüğü ruhunun kokusundan zevk alan köleler.

Asıl kaybedenler, o kanlı propaganda ağının kulağına fısıldadığı sloganları özgürlük zannedenlerdir.

BİZ NİYE ÇÜRÜDÜK BU KADAR

Dedik ya, kalbi kör, aklı esir olanlara hiçbir hakikat tesir etmez.

Bütün yangın senin içinde.

Ta uzakta, Nagazaki'de soylu bir davranış, ama burada, "bana ne..." ile başlayan kölelik alametleri.

Hamakata kapılmaya gör.

Yüz yıl önce çekildiğin toprakları da unutursun, tarihini de onurunu da kaybedersin.

Yoksunluk duygusunda kaybettiğin senin insanlığın işte.

Dünya sokakları ayakta, burada, sözde ideolojik deprenişlerin ötesine geçmeyen söylevler.

Nagazaki'de Gazze için insanlık vicdanı ayakta.

Burada ise Gazze, iç hesaplaşmanın nesnesine dönüştü.

Hesaplaşma demişken... ilkelin, hafızasız cümlelerle örülmüş sloganlar eşliğinde hakikat üzerinde tepinmesinden başka bir şey değil kastettiğim.